7 Mart 2009 Cumartesi

Creek Park ve Gözlemler...

Hava iki gündür gayet serin ve güzel. Dün Creek Park'a gittik ailecek. Bence dünyanın en büyük mutluluğu, çocukların sen ve kocan, hepberaber dışarda bir şeyler yaparak eğlenebilmek, uçurtma uçurmak, tatlı tatlı esen bir rüzgarla kitabını okuyabilmek...

Kocaman bir park yapmışlar, Dubai bu yönden son derece gelişmiş. Birincisi doğası ile oynayarak, kısacası çölü bir doğa harikasına çevirerek yapıyor bunu. İstanbul ki eski kitaplarda bir sincabın ağaçtan ağaca atlayarak bir uçtan bir uca dolaşabildiği mekanmış, şu getirilen hale bakınca insanın yüreği acıyor. Burada ise hiç beklemediğim ve ummadığım bir şekilde yoktan güzellikler var edilip, minnacık ücretlere halka açılıyor.

Türkiye'de bu dışa kapalılık, bu eğitimsizlik, bu " Herşeyde bizden iyisi yok" mantığı ile yaklaşıldıkça, dünya örnekleri hep yokmuş gibi davranıldıkça, insanımız gezip görüp kafasına dank etmedikçe hep böyle olacak. Arap Emirlikleri diye Suudi Arabistan'la karıştıracağız, aklımızdaki öcülükler ve doldurulmuşluklarla gittiğimiz bu memlekette ağzımız beş karış açık öylecene bakakalacağız. Bu arada, Suudi Arabistan'a da gitmeden konuşmayayım şimdi.

En önemli farklarımızdan bir diğeri heryerdeki fiyatların ( çok lüks lokantalar dışında ) birbirine eşit olması. Mesela parkın orta yerinde tek olarak açılmış bir fast food mekanı diyelim. İsmi cismi heryerdeki standartalara uymuyor ama olsun, aldığın herşeyin birincisi koskocaman fiyat listesi gözüne sokula sokula ortada ( İngilterede de öyledir, kapıdan içeri girmeden liste orada bekler, müşteri ilk oraya bakarak hem yemeklere hem de ödebileceği miktara karar verir ) ve ne tek diye su iki üç kat fiyatına satılıyor, ne de yemek...

Çok iyi bir denetim var demek ki diyor insan kendi kendine. Biz kıçı kırık Sabiha Gökçen Havalimanına geldiğimizde sıkı durun şimdi, bir tane küçük Türk çayı bardağı ile çay, bir minik belki dışarda 250 kuruşa satılan süt ve kahveye 16 milyon lira ödedik!!!! Yani, benden başka satan yok, kazığın Allah'ını koyayım diye bir bakış açısı yok buralarda. Petrol istasyonları Türkiye'de çok kazıktır mesela, burada herşey köşe market fiyatına, belki birazcık fazla, karları o kadarla sınırlı tutulmuş.

Sabah on gibi harika bir trafikte çıktık ( Cuma olduğu için ) belki 20 dakikada parka gelip devasa park alanında park edip ( bu arada hep İstanbul'daki Fenerbahçe Parkını düşünüp, insan insan üstünde, araba araba üstünde hallerine iç geçirerek...) içeri girdik.

Barbekü yapılacak sayısız alan, bir sürü ağaçlar, bakımlı mı bakımlı çimler, Tele Tubbies'i hatırlatacak küçük yükseltiler, martılar ve minnacık sahiller, yine sayısız şekilde ve kalitede oyun parkları, bir sürü aktivite, uçurtma uçuranlar, piknik yapanlar, teleferik...Daha ne diyeyim bilmem ki?! Rengarenk insan kalabalıkları...Filipinlisi, Arabı, Sri Lankalısı, Hintlisi, Avrupalısı...

Saatlerce kalıp oksijen depoladık, yine normal fiyatlardan fazla olmayan küçük bir mekanda martılara karşı yemek yedik. Eşime gelen tavuk şiş rezaletti bu arada. Kızım hopladı, zıpladı, ip atladı, yeni arkadaşlar edinip oyun parkında oynadı, eve gelirken hepimiz amele yanığı şeklinde güneşe maruz kaldığımızı bilmedik de, akşam olup da yanmaya başlayınca anladık :) Bir dahaki sefere bu dönemlerde gittiğimizde yanımıza kendi piknikliklerimizi almayı da kafaya koyduk.

İki numara acayip mutlu bir şekilde tekmeler savurdu durdu. Kesinlikle dış dünyaya karşı tepkiler gösteriyor artık. Özellikle ben mutlu ve huzurlu isem hareketli, tersi ters maalesef :( 32.hafta da geride kaldı. Şimdilerde dışardan gelen ısılara karşı da duyarlı olduğu için, elini koyduğun yeri hissedip oradan vurabiliyor mesela. Çok ilginç...

Benim iki gün mesela inanılmaz kötü bir reflüm var ise, sonradan kendinden geçiyor daha doğrusu bir ara veriyor, ardından tutulmalar yaşanıyor, hadi ona da ara veriliyor. Yani, burnumdan getirecek pek bir şey yok ağırlık dışında şu an. Tabi ki diyorum ya pat güm kalp tıkıtdatması ve diğer balgam durumları falan kanıksandı artık.

Pazartesi olan doktor kontrolüm Perşembe sabahına kayıdırıldı. Acil bir hasta sabahın iptal edilmesine sebep olmuş. Bakalım...

Hiç yorum yok: