31 Mayıs 2014 Cumartesi

Ameliyattan Sonra Neler Yapılmamalı?

1-Burnunuzu bilgilendirmeden önce sümkürmeyiniz. Burun temizliğinizi nazik hareketlerle, silerek ya da kurulayarak yapınız.

2-Burnunuzun altındaki akmayı durduracak olan sargı bezini düzenli aralıklarla temiz ve kurusu ile değiştiriniz.

3-Burnun üzerindeki kask bir hafta içinde doktorunuz tarafından açılacaktır. Oynamayınız ve kask'ı kuru tutunuz.

4-Çok çiğnemeyi gerektirecek yemeklerden kaçınınız.

5-Aşırı uçlarda fiziksel aktiviteden kaçınınız. Normal hayatınızdaki dinlenme sürelerini elinizden geldiğince arttırınız.

6-Dişlerinizi yavaşça yumuşak diş fırçası ile fırçalayınız.

7-Uzun telefon konuşmalarından 10 ila 14 GÜN arasında kaçınınız.

8-Yüzünüzdeki işlemlere değmeden yavaşça yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Genelde içi doldurulmuş banyoyu tercih ediniz.(Yüzünüzde kask ve sargı bezleri varken)

9-Gülümsemekten, aşırı yüz ifadeleri yapmaktanBİR HAFTA kaçınınız.

10-Yüzünüzdeki kask ve diğer ekstralar çıkmadan saçınızı BİR HAFTA yıkamayınız. (Eğer sizin için başka birisi yapmayacak ise)

11-Başınızın üzerinden geçecek şekilde giyeceğiniz kıyafetlerden BİR HAFTA sakının.

12- Güneş ışığından ALTI HAFTA kaçınınız. Isı burnun tekrar şişmesine sebep olur.

13-BİR AY boyunca yüzmeyin.

14-Ameliyattan sonraki şişlikler genelde 2 ya da 3 hafta içinde iyileşir fakat bazı hastalarda tüm şişliklerin inmesi ALTI AYI bulabilir.

15- Yalnızca doktorunuz tarafından yazılan ilaçları kullanınız.

16- En aşağı DÖRT HAFTA gözlük kullanmayınız. Burnun üzerine baskı yapılmayacak şekilde olan kullanılış tarzını doktorunuzdan öğreniniz.

17- Kontak lensler ameliyattan İKİ YA DA ÜÇ GÜN sonra takılabilir.

18- Doktorunuz kask'ı çıkarttıktan sonra ÇOK NAZİK OLMAK KAYDIYLA burnunuzun üzerini yumuşak sabun ya da vazelinli losyonlar ile temizleyebilirsiniz. Bandajlar çıkar çıkmaz makyaj yapılabilir. 

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Veeee Ameliyat!

“Ayın 21’i Çarşamba günü sabah sekizde hastanede olun.” dediler.

Ondan önceki hafta doktorumu ve ekibini son kez görmeye gittim, tekrar bakıldı, en son bilgi alışverişi yapıldı, onun öncesinde sigortama yazı yazıldı, onay alındı, kan tahlilleri yapıldı ve anestezi uzmanı ile bir görüşme planlandı.

Anestezi uzmanının (yorgun görünüşlü, hayattan bezmiş bir adam) soruları ailenin medikal geçmişine dayanıyor, herhangi bir alerji var mı? Kan sayımının sonucu nedir, anlatılıyor, sigara içiyor musun?

Salı akşamı 24:00’e kadar yiyip içme var, sonrasında oruç başlıyor. "Fasting" diyorlar zaten, ne bir şey yiyeceksin ne de içeceksin. 

Akşamdan doğumumda da hastaneye götürdüğüm, kendime özel olarak aldığım kırmızı bavulumu hazırladım. Yedek iç çamaşırlarım, saç tarağım, çoraplarım, şalım, makyaj pek tabi ki yok, zaten ağzımı burnumu dağıtacaklar, ipad’im, cebim, şarj aletlerim, kindle’ım, ipod’um, klasik defterim ve kalemim...

Yeni binadaymış, sabah benimkini işe, çocukları okullarına yolladıktan sonra atladım taksiye hastaneye gittim. Hemen aşağıdaki resepsiyondan girişim yapıldı, yardımcı bir kişi yanımda beni odama çıkarttı. 13. Kat, şehri değişik açıdan gören bir oda. Beş yıldızlı otel odası kıvamında bir yer.

Banyom, tuvaletim, tertemiz havlularım, eşyalarımı koyacağım dolabım, tertemiz en son teknoloji yatağım, televizyonum (kanallar ve programlar beş para etmez ama olsun)



Üzerime ameliyat için giymem gereken kıyafet verildi. Arkadan bağlanması durumu biraz sıkıntı yarattı 

Bütün metaller çıkarttırıldı, saça bone takılacak. 

Bütün sorumluluk bana aittir kağıdı imzalattırıldı. 

Tansiyonuma bakıldı, okumam için dergi getirildi. Ayaklarımdaki ojeyi silmem için hemşire aseton getirdi çünkü oksijen alımına ayak tırnaklarından bakıyorlarmış. Ameliyattan önce sakinleştirici bir hap verileceği söylenildi (zaten onu biliyor dört gözle de bekliyordum) 

Odamdaki klimayı kıstım, o şekilde gelen keskin soğuktan nefret ediyorum. Zaten bekledikçe kanım çekilmeye, stresten ya da soğuktan mı artık bilemiyorum yine titremeye başladım.

Bu bende travmaya bağlı ilk doğumdan sonra ortaya çıkan bir durum. Vücut elde olmadan küçük sarsılmalar yaşıyor. Hapımı yuttuktan sonra yatağımla kendi odamdan ameliyat odasına doğru yola çıktım ve bir bekleme bölümüne alındım. Yanımda ameliyata mı girecek ya da çıkmış olan bir çocuğun ağlamalarını duydukça daha strese giriyordum ki, doktorumun ekibinden bir iki insanlar görmeye başladım.

Benim salaklığımla, uyarmak o an aklıma gelmediğinden, sağ elime damar yolu açıldı (kullandığınız eliniz değil diğer ele açılması daha iyi olur) Başıma beni sevip okşayan, sonradan anestezi uzmanım olduğunu anladığım Türkiye, İzmir doğumlu fakat Mısır asıllı bir bayan geldi. Beni sakinleştirdi, doktorumla konuştum, metrelerce olmayan tampon kullanması konusunda tekrar söz aldım, doğumumda zor uyandırıldığımı, yüzüme vurulduğunu hatırladığımı söyledim tamam dediler ve en son anestezi uzmanımın 2 mg verdim dediğini hatırlıyorum, gitmişim...

Saat onikiye geliyordu sanki. Tam kendime geldiğimde en azından kafamı çevirip de saate bakabilecek gücü bulduğumda altı mıydı? Yok olamaz belki de dört...Benim ufaklık şimdi ne yapıyordur? Babası O’nu almak üzeredir arkadaşımdan, acaba kolay geçti mi? Düşüncelerini hatırlıyorum. Ameliyat masalarının değiştirilmesini yatağıma aktarılmamı hayal meyal...

Çok üşüdüğümü ve üzerime sıcak battaniyeler örtüldüğünü, kuruyan dudaklarımı ıslak bezle nemlendirdiklerini...

Uyumamı söylediler ve sessizlik...İdrar için sürgü...

Korkunç, boğazımı kesercesine bir boğaz ağrısı (burun ameliyatlarında yapay solunum cihazına bağlandığın için bunların olması normal sayılıyor) ve mukus, burundan nefes almak zaten imkansız da bir ara mukus boğazımı kapatıyor ve öksürük, göğsüm ötüyor sanki, eyvah yine mi hasta olacağım? Nefes alamıyor gibi hissedip ayağa fırlıyorum, bu sefer hemşire de korkuyor. 

Saat altıya doğru mesajlar geliyor, eşim arıyor ama yanıt vermek mümkün değil. Mesajda yazan yazıları göremiyorum, bütün harfler belirsiz, aşağı yukarı anlıyorum ama, sonra tuvalete gidip tabi yavaşça kalkarak aynaya bakıyorum. Aman Allah’ım! Ameliyattan sonraki an L

 Eşim ve kızım kapıdan içeri giriyorlar, herkes görüntüme ağlamaya başlıyor, benim ağlamam bile imkansız ama “Görüntüm çok kötü ağrım yok, üzülmeyin ağlamayın.” diyorum kısık sesimle zorlanarak.

Sanırım çok ciddi ağrı kesiciler veriliyor ilk gece için. Omen 1’i andıran bir görüntüm var, saçlarım uzadı bir de arkasından taranmadığı için dalgalı bir şekilde iki yanıma dökülmüş durumda bir tavanda ters bir şekilde yürüme durumum eksik. Şeytan çıkartma seansına yollasalar papazı şaşırmaz benim odaya girse, o derece.

Pek konuşmaya hacetim yok, ses de yok zaten, boğaz kesik baş kıvamında ağrıyor, eşimle çocukları yolladım.

Ekstra ağrı kesici istedim, damardan verildi, seruma eklenerek o boğaz ağrısını dindirdi ama sürekli göğüs ve gırtlak temizlemem gerekiyor, sesimin kısıklığı için. Başka bir ağrı yok. Hatta uyuyabildim yanımda su şişemle.

Ameliyattan üç saat sonra getirilen ve hayat kurtaran yemek tavuk suyuna çorba. İki yastık, kendinden ayarlanan yatağımla ve kuruyan ağzım, boğazımla uyukladım, sağa sola dönmek yok. Tuvalete bir kere dışında hep kendim kalktım.

Sabah sekiz buçuk gibi doktorumun asistanı geldi “Sana çok güzel bir burun yaptık.” dedi ve tamponları çıkarttı. İnanılacak gibi değil! Ne metre metre idiler ne de burnun içine yapışmışlardı. Pek tabi ki rahatsız edici, olmasa daha iyi olur duygusu yaratan bir işlemdi ama iki harekette bitti. Sağ delikten kanama olunca hemen sargı bezlerinden yapılan ve burnun ucuna yapıştırılan kısımla ortam düzeldi.

“Bir akşam daha kalmak istersen yazalım sigortana onay bekleyelim dörde kadar, kal sen bir gece daha.” 

Bir arkadaşım, elinde güller, öncesinde eşim geldi, sonra işine gitti oradan, boğaz ağrısı geçmişti, yüz ilginç bir şekilde değişime uğramaya başladı, ilk ameliyat sonrasına göre gözler biraz daha açıldı ama hala görüntü bulanık olduğundan okuma, yazma gibi bir durum yapılamadı. Serum verilmeye devam edildi, saat dörde kadar ses gelmeyince ben üzerimi değiştirdim eve gitmek için, değiştirdikten sonra onay gelince de kalmadım hastanede.

Ayın 23’ü, ameliyatın ikinci günü.




Yanyana durumlar ve inanılmaz değişim, buradakiler 23, 24 ve bugün itibarıyla 25’i. 


 
Ayın 23’ünde Omen’den Hamster’lığa bir geçiş yaşanmış dikkatli bakılacak olursa. Şişlik yanakların altından gıdık bölgesine oradan da göbeğe iniyor demek ki, göbek hep sağlam yerinde J

Boğaz ağrısı asla o eski bıçak yarası şeklinde olmasa da gelip gidiyor, her gün ve saat yüz kendini onardı, gözlerim üçüncü günden itibaren indi, renkler kan oturmuştan, mora, oradan keskin kırmızımtrağa ve sarıya dönüşerek.

Dişlerim çok büyük bir darbe almanın hassasiyetini yaşıyor ama ağrı yok, yalnızca dişlere baskı yapıldığında bir his var. Geceler oldukça zor, ağız kuruluğu ciddi boyutta yaşandığı için sürekli uyanılıyor, bir de yanlış bir hareket yapılır korkusuyla yatış pozisyonu bir türlü bulunamıyor. Tutankamun tek tarz gibi.

Dördüncü güne kadar burun deliklerinden özellikle benim sağdan kanla karışık mukusumsu şeyler geldi.

Kulak çubuğu ile temizleyip ardından doğal deniz suyu solusyonu ile içini yıkıyorum. Sol delik kendinden bir iki açılır gibi oldu ve ağlamak istedim, oradan ne zaman kendi kendime nefes aldığımı hatırlamıyorum çünkü.
 
Nezle gibiyim yine çünkü ameliyatın ikinci günü bir de adet gördüm. Her seferinde zaten nezlemtrak şeyler yaşarım, burun tıkanıklığı, akması, hastalığa yatkınlık gibi...

Bugün öğleden sonra burnum aksa da su gibi. Dün akşam kapatmadan yattım ama akıntıdan rahatsız oldum. Bu arada zaman zaman burnun içinden batma veya dışından gıdıklanma duygusu ile gelen hapşırmalarda ağızdan hapşırılmalı. Kesinlikle buruna her türlü baskıdan kaçınılmalı.

Hiç koku almıyorum, bazen alır gibi olsam da kan mı yoksa yanmış plastik gibi bir şey mi anlam veremiyorum. Bugün ağrı kesici almadan geçiriyorum günü ve burnum ağrıyor ancak yine de dayanılmaz bir durum olmadığından pek de iplediğim söylenemez. Zaman zaman ama nadir baş ağrısı yapar gibi oluyor. Tabi ki rahatsız duygular, dört dörtlük bir rahatlık sözkonusu değil henüz ama burun ameliyatı atlatan birisi olarak beklentilerim daha beter boyuttaydı.

Burnumun ucunda dikişlerim var. Onların nasıl alınacağını da Salı günü doktoruma gittiğimde öğreneceğim.

Dördüncü günün akşamı olarak söyleyeceklerim sanki asla olmayacakmış gibi dursa da tüm şişlerin neredeyse yüzde doksana yakın inmesi. 

Üçüncü gün bana göre evde gözüme giren bir takım işlerin bile yapılabilmesi anlamına geldi ki cidden ya doktorum harikalar yarattı, ya teknoloji cidden inanılmaz bir şekilde yardım ediyor ya da ben olağanüstü biyonik bir kadın olarak (!) bu ameliyatla dalgamı geçiyorum J

Kulaklardaki tıkanıklık ve basınç hissi de üçüncü günden itibaren minimum düzeye inmiş durumda.
Ancak hala dediğim gibi burnumda nezle olunmuş gibi bir akıntı ile onun verdiği iriti duygusu hakim. Zaman zaman dikişlerin olduğu kısımda da acıma hissi oluyor.

Burnun ucu yine burnun üzerinde takılı olan alçı (benimki daha yapışkan yüzeyli, plastik bir kask) ya sabitlenmiş o yüzden daha kalkık duruyor ve o kısım da rahatsızlık veriyor.

Ve ameliyattan sonraki 5., iki burun deliğinin açıldığı, yüzde yüz olmasa da en iyi gelişmenin yaşandığı gün! 



Akıntı ve kanama neredeyse durmuş durumda. Bu akşam ilk normale yakın uyku uyunacak sanırım. Ve sesim geri geldi, boğazın sağ kısmında hala bir hafif boğaz ağrısı var. Morarmalar çenenin alt iki kısmında çizgi şeklinde kaldı. Burnumdan gelen o değişik yanmış plastik ya da kan kokusu gitti.

26'sı akşamından sevgiler, burnumun farklı kısımları gıdıklanıyor. Yine tıkandı, saçımı yarın hangi zihni sinir projesi ile yüzümü ıslatmadan yıkayacağım onu düşünüyorum. Açıldığında ise yıllarca tıkalı olan sol tarafın sağdan önce açılması da ilginç...Burnumu önden düz görmek de öyle...Daha kendini toparlaması ve şişlerin inmesi için altı ayla, bir yıl arası bir döneme ihtiyaç var ama olsun.

Elimde yapılması ve yapılmaması gerekenler listesini de yakında çevirip buraya koyarım. 

25 Mayıs 2014 Pazar

Burun Ameliyatına Karar Verme Aşamaları

Birkaç ay önce birden fazla şikayetle artık hayatımın ilk check up’ını yaptırmaya karar verdim.

Birleşik Arap Emirlikleri’ne geldiğimizden beridir, yani yaklaşık dokuz senedir sağlık anlamında kendime çok daha iyi bakan bir durumdayım. Türkiye’deki gibi devlet hastaneleri mantığı yerine burada verilen işlere ait paketin içinde özel sağlık sigortan da oluyor. Hastanelerin durumu genelde oldukça iyi, sağlık personelinin çoğu Suriye, Mısır, Hindistan kökenli fakat ihtiyaçlar doğrultusunda farklı seçenekler de sunuluyor Amerikan, İngiliz ya da Alman klinikleri gibi...Genelde anladığım Avrupa ve Amerika kökenlilerin aynı işi çok daha fazla maaş ve imkanlarla yapmak istemeleri ve kuruluşların bu anlamda daha çok doğulu sağlık personeli ile çalışmayı tercih etmeleri (Bu bölümün konumuzla pek bir alakası yok, geçiyorum.)

Her ne kadar doktor ve hastane konusunda kendimi gayet tatminkar hissetsem de sıkıntılarım check up’a giderken hem birden fazla ve hem de yılları devirmiş kıvamdaydı. Çünkü benim için her zaman hastalığa süre vermek yeterli gelmekte, öyle hemen şuramda bir ağrı oldu ile doktora gitmem. 

Yine de bu kendini bir türlü tedavi edemeyen dertlerime bir bakış atacak olursak, sol böbrekte kum ya da çok küçük taş tespit edilmiş, iki kere böbrek enfeksiyonu geçirilmiş, belki yıllar önce böbrek taşı düşürülmüş, (Sabaha kadar sağa sola sallanılarak ağlanılmış ve anlaşılmamış.) Sol tarafta yine bir iritilik, yine bir içten içe hissedilen ateş...Ama dışa vuran bir durum yok. Sol elin baş parmağında ağrı, kıtırdama hissi. Kalp ağrısı (kalp ağrımazmış ama göğüs sıkışması duygusu diyelim).

O sırada eş işten istifa etmiş, önümüzde Abu Dhabi ve Sharjah alternatifleri var. Belirsizlikler, beklemeler...Stres dizboyu...Kalp ağrısı yine tavan yapmış :(

Kalp ritmine bakıldı, sorun yok, o zaman kolestrol’den şüphelendi doktor ve testte sınırın biraz üzerinde kolestrol tespit edildi. Önerilen keten tohumu yağı hapları. Yumurta haftada bir’e indirilecek. (Bir ara rejim yapayım tıkasın diye abartmıştım) 

Kanda bakılan romatizma, kireçlenme, kan değerleri sorunsuz.

Ancak D vitamini eksikliği var (D vitamini takviyesi verildi ve aklım beş karış havadaydı, dalgınlık, kelimeleri unutma durumları yaşanıyordu, ingilizce’de Cloudy Brain dedikleri durum. Vitamin hapları ile kendime geldiğimi düşünüyorum.)

Böbreklerden hem scan hem de rontgen alınması istenildi. Scan doktoru yanımda benim gösterdiğim yerde illa ki iritilik duygusu hissetmeme karşın bir şey göremedi ve böbrek taşı ağrısının o şekilde hissedilmeyeceğini savundu durdu. Dediklerim rontgende idrar yolları içinde ve dediğim yerde, solda çıktı. Müdahaleye gerek yok bol su içilecek, vücut kendisi atacak denildi. Tamam.

Sol kulakta çınlama ve işitme kaybım vardı. Onun için de hemen dahiliye doktoru benim için burun boğazdan randevu aldı.

İşitme kaybı için kulaklara bakıldığında sağ kulağın ciddi derecede tıkanmış olduğu ortaya çıktı ve hayatımda ilk defa kulak temizliği yapıldı. İlk anda vax’ı tutup çekince beyninin içi deliniyor gibi hissediyorsun. Yumuşatması için damla damlatılması, beklenilmesi ve ondan sonra müdahale edilmesi daha mantıklı ama tecrübe olmayınca böyle salaklıklar yapılıyor. İşitme testleri yapıldı. O da tamam.

Burun boğaz doktoru harika bir adam. Eğitimini İngiltere’de almış bir Mısır’lı, ıslıklar çalarak, canım güzelim diye konuşarak insanın gününü düzelten, çok pozitif  bir enerjisi var. 

Yüzüme bakar bakmaz sorunlarımın çoğunun yüzümün sol tarafının nefes almamasından kaynaklandığını gördü. “Sana baktığım zaman ellerim kaşınıyor, bu burnun ciddi elden geçirilmesi ve nefes alışının düzeltilmesi gerekiyor.” dedi. 

Burnun durumu ve kulaktaki çınlama için CT Scan ve MRI önerildi. Sigortam ilk adım için CT Scan’i kabul etti.

Dediğim gibi iş durumu belirsiz. Başvurulardan ve görüşmelerden yanıtlar bekleniyor ama Abu Dhabi o sırada pek bir olacakmış gibi düşünülüyor. Çocukların okuluna bakılıyor falan filan...O da başka bir yazı konusu olsun.

Belki, onu da bilmiyorum kendimi bildim bileli sol taraftan nefes gelmiyordur yüzüme. Herşey vücudumun solunda oluyor bir de yıllardır. Varis sol bacakta oluşmuştu ve doktor genelde iki bacakta olur sizin durum ilginç demişti. Sol gözüm daha rahatsız mesela. Sol kulakta çınlama...

Ameliyat olunmalı mı?

Burnum yaşlandıkça daha sivri, daha bir yamuk, işlevsiz ve daha büyük çünkü yüzdeki dolgular bir şekilde yokolmaya, ne kadar zayıf da olunsa da o genç görüntü yavaş yavaş kaybolmaya, vücudun her bir kısmı yer çekimine yenilip aşağıya doğru kendini salmaya başlıyor. Belki bu çoğu insanın kendinde fark ettiği bir durum olmayabilir ama görsel olanlar ne dediğimi çok iyi anlayacaklardır. Kısacası, artık daha ince bir yüz ve daha büyük, sivri bir burun var. Sol taraf kemik eğriliğinden dolayı nefes almıyor çünkü nefes çektiğimde burun kanadı içeri çökme yapıyor. Bu durum bence alerjik mi artık bilemiyorum ama bir sebeple burnun arkasında mukus birikmesine de yol açıyor.

Hastane sürekli tıbbi yardımlarda gittiğim, çocuklarımı götürdüğüm Arap Emirlikleri’nin en gelişmiş hastanelerinden biri ve beş dakika ötemde. Ameliyat sonrası kontrollerim kolay olacak ki öyle olması lazım.

İş değişikliği sebebiyle yıllardır zahmetsizce her işleme onay veren sigorta şirketimiz değişime uğrayacak, en az bir yıl ameliyatı aciller dışında kapsamaz ve böyle bir durumda aynı hastane, doktor ve prosedür soru işareti.

Doktorum İngiltere’de eğitim almış, yine ülkenin dört bir yanından hasta kabul eden, buranın en iyi doktorlarından biri.

Bu şartlar altında ameliyata ya bir cesaretle karar vereceğim ya da hayatım boyunca beni öldürmeyecek ama hayat kalitemi düşürecek, görüntümü olumsuz etkileyecek bu duruma eyvallah diyeceğim.

Doktoruma iki kere gittim. Birincisinde hemen fotoğraflarımı çekti eğriliği tespit etmek için, başımın üstünden, yandan, burun deliklerinden yukarı doğru. Herhangi bir üç boyutlu simulasyon falan yapılmadı yani ameliyattan önce hangi burnu istiyorsun sorusu da sorulmadı ama doktorumun daha önce yaptığı işlemleri öncesi ve sonrası olarak gördüm ve çok beğendim.

Benim burnumda fonksiyon bozukluğu içerdeki kemiğin deformasyonundan kaynaklandığı için estetik ameliyattan pek de farklı bir uygulama olmayacaktı. Bu sebepten zaten kemikte düzeltme yapılıyorsa daha ufak, yüzüme uyumlu bir burun istememde de bir sakınca görmedim.

Karar alma aşamasında içimdeki sesi dinledim. Önceki anda mantıklı düşünerek vazgeçtim, bu yaştan sonra görüntünün önemi var mıydı? Zaten alınan alınmış, satılan satılmamış mıydı?

Sonra rahatsızlıklarımı ve hep nefes durumundaki azarlığı düşündüm, onu zaten düşünmeme gerek yok derinine yaşıyordum ve rahatsızlık hissediyordum. Gün içerisinde herkese vazgeçtiğimi söylesem de o cesareti içimde tekrar bulduğumda gitmek istediğime karar verdim.

Ufaklığın okul saatlerinin ve dönüşlerin ayarlanması işi için arkadaşlarımdan yardım istedim, canla başla destek görünce o kısmı eledim. Ameliyat günleri Pazt ve Çarş. İmiş, evde kalınıp bakılmam açısından, yardımcımız da olmadığından Çarşamba gününü tecih ettik doktorumla.

Son bir üçüncü konuşma için de gittiğimde artık presedür işleme konuldu. Kan tahlili istenildi, sigortadan onay alınma aşamasına girildi ve Mayıs ayının 21’i Çarşamba, ayın 20 si gece oniki’den sonra su ve yemek işi kapatılarak hastanede olunacak şekilde gün verilmiş olundu.


Bundan sonraki aşama, hastaneye gidişim ve gün be gün değişimler...Onu da yüzüm iki haftadaki değişimleri tamamlasın yazacağım.