16 Ekim 2009 Cuma

15 Ekim Blog Action Day!!!

Öküz gibi bir gün gecikmeyle gördüğüm blog hareketi için özel bir şeyler yazmayacağım, zira şu son birkaç yazı direkt oraya ithaf olsun! Yalnız, sağ üst köşeye badget'ını koyduğum bu eylem için insanların gösterdiği duyarlılığı, ne yapabiliriz sorusuna herkesin nasıl katkıda bulunmaya çalıştığını görmenizi istedim. İngilizce dili kullanılarak yapılan yorumların sayısına bir bakın...Gulp! İşte hep anlatmak istediğim bu! Hepisinin teker tekerrr önünde saygıyla eğiliyorum arkadaşlar. İnşallah günün birinde Türkiye'deki yazılara da böyle sular seller gibi insanlar oturur, zaman, emek harcayarak yorum yazar, o günleri de görürüz. Elinden gelen take action'ı aktive etsin.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Hmmmpffff!

Hani bazı teyzeler vardır koltuğa kendini bir atar, bütün yaylar gıcırdar. Ahanda öyle bir ruh hali içindeyim. Yazasım yokkkk! İyi ki de söyledim, hiç belli etmiyordum değil mi bu durumu? Günüm beş ile altı arasında bir zaman diliminde başlıyor, akşam büyük kızı da yatırmaya kadarki geçen süre olan sekize kadar kıçıma fişek kaçmış şekilde sürüyor.

Mesela dünü ele alalım, sabah bebekle arka mahallelerde yarım saat yürüyüş, ondan önce kahvaltısının hazırlanışı ve hani yollarda uyuyakalır aç bırakmayayım şekilde bir bakış açısı, ertesi kan ter şeklinde eve geliniş, tabi sabah kalkıp hop diye inilmiyor aşağı kata, her gün yıkanmış ve kurumuş olan bezler, önlükler, akşam çıkartılmış yıkanmak üzere bez ya da tek kullanımlık bezin çöpü, yukarı çıkarılmış gece oniki ve sabahın körü beslenmelerinin biberon, mama kapları üçlemesi ve tepsisi, odaların toplanması, 1 numaranın giyecekleri hazırlıkları da var. Neyse, eve gelindiğinde pek tabi ki mutfakta toplanması, düzenlenmesi, yıkanması ve kaldırılması gerekenler oluyor, bu arada benim mideme en ufak bir şey de giremiyor. Bebek kahvaltı ve yürüyüşün ertesi uykuya dalar dalmaz haydaaa bu sefer mutfakta yapılacaklar ve karnı doyurulacak olan ben ön plana geçiyoruz, eğer yıkanılması gerekiyorsa bir de araya onu sığdırıyoruz. Hızımız ışık şeklinde...

Yaklaşık iki aydır katı gıda macerasını yaşamaktayız, kitap okunmalı, zira tersinde hep aynı şeyler veriliyor ve hangi ay neye başlanmalı sorusunun en sağlıklı yanıtı kitaplarda. Alt iki dişimiz testere kıvamında, son iki gündür ise emekleme pozisyonunda kurbağalama öne atlayış sergilemekteyiz.

Akşama kadar evin temizliği, şeker leblebisinin oyalanması, derli toplu olmaya çalışmak, yemek yapmaya debelenmek, eğer beş saatlik uyku ile kalınmış ise öğlen biraz kestirme alıştırmaları, ütü, çamaşır, bir numaranın osu busu, akşam yemeğinin hazırlanışı...

Bunlara okuma, yazma işleri de eklenince benim kafadan buharlar çıkıyor. Hakikaten oturduğum an ciddi bir pelteleşme eşliğinde öööle bakınma ihtiyacım oluyor, ne eksiği ne fazlası. Evet, yazılası çok şey olabilir ama bende enerji yokkkk! Gelene kadar da böyle ne yapayım? Herkesi öpüyorum buradan.