20 Şubat 2012 Pazartesi

İnsanımsı Primat Açılımı İPA Nacizane...

Bana soracak olursanız bir ülkedeki yaşam kalitesi düzeyini anlamak için belki ilk yapılacak iş birkaç kere o memleket sınırları dahilinde yollara dökülüp, direksiyon başına geçmektir diyebilirim çünkü trafik kurallarına uyma kabiliyeti o sınırları paylaşan toplumun aldığı eğitim kalitesinin ve nezaket düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir.

Buna eklenecek en iyi örneklemelerden bir diğeri ise bekleme kuyruğu oluşturmuş kalabalığı uzaktan izlemek olabilir.

Mesela, İPA örneklemesi diyelim herkes zamanının gelmesini beklerken yandan veya arkadan kafasını içeriye uzataraktan ve rahatsız olana da " Benim işim acil oğlum/kızım hemen bir şey sorup çıkacaktım." şeklinde bir davranış tarzı belirlemiştir. 

İşlerini, onların o gelişmemiş benmerkezci kitaplarında tanımladıkları salak(!), gerizekalı(!), işini bilemeyen ahmak (!) beklerken yalanla hallettikleri içindir ki “Nasıl da iş bitiriciyim ama!” diyerek  övünme potansiyeline bile sahiptirler.

Resmin tarifinde ve diğer kısımda işin hizmet veren kısmı yeralır.  İşini bilerek ve tatmin olarak aksatan yaratık da mesela çayını höpürdetir, tırnaklarını törpüler ya da yapması gereken iş yerine gazetenin spor sayfasını okuyorsa bu da hizmeti alan değil, verene karşılık gelir.

Görüldüğü gibi bu insanımsılar bir yerde değil heryerde farklı konumlarda ve sıfatlarla çıkarlar karşımıza.

Çocuk versiyonları yine sıra beklemeyi bilmediklerinden öyle hiçbir yere bakmaksızın öne geçerler, hop diyeni itip kakarlar, daha hakkını aramaya kalkana boyları ve yaşları uyuyorsa küt diye çakarlar.

Anne baba konumunda olanlar ise yavrularını daha bebeyken bağırarak, ısırarak, atıp tutarak severler. Çocuklarını minibus ve otobüslerde çevrelerinde yaşlı teyzeler, amcalar, hamileler, engelliler vb... varken bile “Parasını verdim ben oranın!” diye yanlarında oturturlar.

Benim gördüğüm en önemli unsurlardan biri buna nacizane gözlemlerimden birisi diyelim, ülkenin eğitim seviyesi düştükçe toplum kurallarına uymama, o gezegende "Aaa sende mi yaşıyordun?!!!" hallerini deneyimleme potansiyelinin arttığıdır.

Bu insanlar başkasının hak ve hukuğuna karşı ciddi derecede körlük geliştirmişlerdir.

Mesela trafikte bu gruba koyduğumuz insanımsı yaratık ana caddeyle birleşen ara yola girerken 120-130 klm yapar. Beklemesi gereken noktalardan hiç bakmadan gayet yavaş ve senin hızını keserek, buna da biraz bekle kardeşim, öldün mü?!!! şeklinde el kol hareketleri katarak ve kendine yontarak yapar. Emniyet şeridini orada birisi ölebilir, yana çekmesi gerekebilir düşüncesi ile değil gazı sonuna kadar körükleyerek, soldan geçen arabaları da kendine bariyer yapıp hız kameralarından kaçarak gerçekleştirir.

Cep telefonu ile konuşurken iki elini direksiyonda tutmayanı bile gördüm ben. Bunu yaparken dünyayla iletişimini kestiğinden en hızlı şeritte saate 20 klm hız yapıp bir de aynı şeritte kalamadan sağa sola yalpalayanı da baki.

Bu kültürün parçası olan insanımsı primatlar için toplum kuralları, birbirine ve çevreye gösterilen saygı, duyarlılık vb... gerizekalılık olarak algılanır. Bu tiplerin literatüründe nazik insanlar vur kafasına al ekmeğini kategorisine giren gerizekalılardır çünkü onlar uyanıktır, onlar ben merkezcidir, onlar iyiliği bile vicdanları o şekilde hissettiği ve üzüldükleri için değil cehennemde yanacak olan kıçlarının korkusundan yapmaktadırlar.

İşte belki de bu şekilde yaşayan sürüler için dinin sevgi üzerine değil tam tersine korku öğesi ile pekiştirilmiş olması en önemli gerekliliktir. Öyle lütfen den falan anlamak bir kenara sürekli bir dayılanma modunda yaşarlar. Nezaket gösterildiği an "Benim dediğim olacak lannn!" moduna girerler. Ceplerine para girdikçe vicdansızlıkları mahallenin kedisi, köpeği ya da küçük kardeşlerinin ötesine geçer, gittikçe daha da artan bir etkiyle ve aynı suya atılan bir taşın çevresine yaydığı dalgalar gibi yayılır.

Yine başka bir gözlem, deprem falan olur ya da  ölümler değil mi?...Bu tipler ortalarda vahşeti görmek ve koklamak için dolaşıp dururlar. Bir yardım isterken bile arabeskliğin dibine vururlar. Normal şartlarda bir insanın günlerce etkisini unutamayacağı içine oturan bir görüntüyü argüman olarak kullanabilirler.

Bir bakmışsın ki böyle yaşayıp durmadan çoğalan, bunu da bir matahmış gibi sürekli yapan insanımsıların yarattığı ve etkilediği dünyada sende günün birinde "Hay içine ettiğimin!" diyen biri olup çıkmışsın.

Gittikçe duyarsızlaşmaya, sevgisizliğe ve kötülüğün kazandığına inanmaya başlamışsın. Bu durumda olayları tersine çevirecek bir şey yazamıyorum çünkü ben de aynı döngünün içindeyim, üzgünüm...