15 Mart 2009 Pazar

34.hafta

Hamilelik ve doğumla ilgili videolarda Dr. Kağan Kocatepe'nin farklı bir şekilde baskınlığı var. 32 ve 36 hafta aralığı 9. ayı gösteriyor. Demek ki ben 9. ayın içindeyim ki inanılmaz! Geri kalan 36 ve 40 aralığı ise 9 artı 10 güne gelen kısım.

Dün gece ciddi bir reflü sıkıntısı vardı. Hiçbir konu tam kurallara bağlı kalmıyor, mesela sol tarafa yatmak önerilse de benim sol kaburgama bir baskı var, sırt üstü yattığımda nefes alamıyorum ve uykuya geçiş sürekli sağ tarafa yatarak başlıyor.

Bebeğin hareketleri ayrı bir muamma. Bir saat içinde on hareket...Bu benim için ikinci imkansız konu. Tekmelemeler yer darlığından dolayı ciddi derecede azaldı, hareketten kasıt dönme duygusu. Sıvının içinde kayarak hareket ettirilen popo, belki kol ve bacaklar. Bir anda değişen göbek şekli...Ancak kesinlikle matematiksel bir hareket tespitine gitmek istemiyorum, belki de korkuyorum, ondandır. Aslında ben artık doğumu yapıp bu bebeği gözlerimle izleme niyetindeyim. Görmeden yalnızca hissetmekle bir şeylere karar vermek çok zor. Ve ayrıca benim için stresli.

Sürekli bir çizgide gidilmese de dün akşam uyku durumu çok zorladı. Dolayısıyla sabah kalkışlar artık iyice geçlere kaymaya, hareketler kısıtlanma aşamasına girmeye başladı. Ağırlığa alışkın olmayan bir vücut kesinlikle mutluluk hormonu salgılamıyor, terleme çok daha yoğun seyrediyor.

Saçlarım neredeyse hiç dökülmüyor ama kısa kestirilmeli mi? Bu hafta sonu kızımın arkadaşının doğumgünü için aldığım hediye yetersiz geldi gözüme, kardeşine de bir şey almam lazım ve yarını planlıyordum çıkmak için...Oysaki bugün, ancak o da canım istediği için karnıyarık yaptım, kızartma tavası şusu busu derken kendime bakmam gereken kısmı es geçmek zorunda kaldım. Yani, güne ancak bir iş yapabilir durumdayım. Mutfağın yerleri, fırın, banyolar günlük bakım bekleyen yerler olsa da görmemezlikten gelmeye çalışıyorum. Battıkça da sinirim tepeme çıkıyor.

Dışarıya çıkma işini bile gözümde bu kadar büyüttüğüme inanamıyorum. Laila'ya şampuan gerekiyor, yıkanması lazım, iğrenç kokuyor, dişlerinin kontrolü, eve çağırılması gereken tamirciler, klimaların temizlenmesi, kapıların tamiri...

Köpeğe tahammül edemiyorum. Yanımda olmasını, temizlik yapılan odaların ıslak kokmuş çorap gibi kokmasını istemiyorum. Bizim odada yerde yatıyor, uykuya dalmadan önce en nefret ettiğim ağız şapırdatması sesini belki on kere çıkartıyor.

Offf!Kötü müyüm? Bilmiyorum, işin iyiliğine kötülüğüne değil ne hissettiğime bakıyorum. Ve yine anlıyorum ki evde köpek bakımı ancak çocuk olmadığında, temizlikçin olduğunda, zamanın ve enerjin bol olduğunda makbul. Yine toparlanmam için sanırım zamana ihtiyacım var.

5 yorum:

Ingiltereden Alisveris dedi ki...

ay canim yaa az kaldi isi gucu bosver biraz daginik olsun ortalik hayirlisiyla bebek dogsunda sonra yavas yvas yaparsin. is guc te hic bitmiyor gercekten bir sen degilsin. oyle dusun rahatla.bahceniz yok mu kopeginize orda baksaniz?opuyorum.

evinkedisi dedi ki...

Bahçemiz var da bu benim düşüncelerim ve hissettiklerim son derece kendime dönük ve bencilce. Bunu bildiğim için yalnızca böyleyim diye O'nu dışarı atamam. Hep anlatmaya ve insanları uyarmaya çalıştığım konu da bu işte. Bir canlı varlığa sahip olurken onun duygularını da dikkate almak, kendini ve bencilliğini çok iyi kontrol altında tutmak zorunda kalıyorsun. Neden sokaklar ay ne şirinnn diye alınmış sonra da bırakılmış hayvanlarla dolu dersin? Aslında bunu çocuklarına bile yapacak zihniyetler vardır da o kadarına cesaret edemiyorlar bence. Bu sebeplerden dolayı bırakılmıyor, verilmiyor, atılmıyor satılmıyor yani gerçek anlamda evin bir diğer büyümeyen, düzenli yıkanmayınca hep kokan, sokağa çıkartamayınca evde çatlamayı göze alan, yemek vermezsen aç kalıp belki ölüme mahkum olan varlıklar. Büyük ve ezici bir sorumluluk benim için. Bunu anladım. İtiraf ediyorum.

İş güç...Ahh keşke ahh keşke! Asla bitmiyor ama görmek ve görmemek, görmemezlikten gelip geniş olmak bunların hepsi kişilik özellikleriymiş. İnan ne kadar mantıklı olanı bilsen de uygulayamamak bu. Ama yine de birinci hamileliğime göre çok yol aldım çoook. O zaman koltukların yerlerini değiştirip, halı silip, merdiven altı temizleyip, koca koca saksılar değiştirmiştim. Dersimi aldım. Şimdi söylenmekle yetiniyorum dır dır :)

Çok sağol small button'cım.

Adsız dedi ki...

senin durumundayken ben ne yalan söyleyeyim bebek de iyiyse doğurayımda bitsin bu çile durumlarındaydım..İlk bebeğim 9 ay 11. doğdu ama bilirsin +- durumunu da sözkonusu diğerini tuta tuta ancak 37 hafta içimde tutabildim...benim saçlarım doğumdan 2-3 ay sonr çooook dökülmüştü defne özlü bişeyler kullanmıştım ii gelmişti..Köpek konusuna gelnce şiddetle petshop olayına karşyım ayrıca ev de ne olursa olsun o kokuya tahammül edemeyeceğimi biliyorum...sevgiler..

evinkedisi dedi ki...

Pet shop olayı...Ben de sonuna kadar karşıyım. Hep diyorum ya her kimse ki insan ve hayvan haklarına karşı olup onları bir küçücük kafesin içine doldurur, deliriyorum sinirden. İngiltere'de falan bu konuda ciddi bilinçli insanlar var ve cins köpek satın almaya çalışan insanlar doğum yapan köpeğin evine gidip oradan anneyi babayı da görerek seçim yaparlar. Çünkü hayvanlarda genler çok önemli, anne ve babanın huyları evlatta genelde baskın olarak çıkıyor. Ve tabi ki bakım ve bilinçli olmak...

Ben çocukluğumda her gördüğüm köpeği eve getiren, köpeekkkkk diye kendimden geçen, rüyalarında köpeğiyle yürüyüşlere çıkan bir tiptim. E ne olursa olsun evin sorumluluğu yok, büyük farkla en küçük olduğum için tek çocuk gibiyim ve bir partnere ağzım sulanarak bakıyorum. Köpeğim olsa da heryere beraber gitsek diye hayaller kuruyorum. Derken evlilik...Ve hala hayatıma seyahat edemezsiniz yok bok yok püsür müdahale eden bir sürü ana baba takımı...Laila'yı alalı bu Ağustos 10 yıl olmuş olacak. Çevremde köpek bakmaya heveslenip de 5 yılı bile dolduran olmadı akrabalardan falan, ya bıraktılar, ya arabanın altında kaldı, ya hayvan kahrından öldü. Ve bu on yıl beni demek ki çoook değiştirdi, her yük omuzlarıma binince, şehir hayatlarının köpeklere uygun olmadığını görünce, yaşlanınca, köpeğiyle romantik kız zamanları bitince dank etti. Ama alınmış alınmıştı artık. Yani bundan sonra hep yazdığım gibi dırdırdır dır...Daha ötesi yok ama kesinlikle bunun bilincinde olanı, yapamayacağını bileni ve farkında olanı ( senin gibi ) kutluyorum.

miso dedi ki...

Canım benim,
Hay allah, bunalmışsın sen. Az kaldı, sabret. Köpee de öperim :) (Ah ne çok severim ben de, bi bilsen)

marruu