Hayatını sidik yarışı gibi yaşayanlardan nefret ediyorum. Şimdi kendi kızımı yetiştirirken de gözlemlediğim yegane konu bu, mesela annesi ya da babası bu şekilde sürekli karşılaştırmalara dayanarak yaşıyorlarsa çocuklar kesin aynı modda;
" Sende ne var?! Bak bende bu var ama göstermem!"
" Ben bunu çok iyi yaparım, sen yapamıyosunnnnnn!" ve benzeri diyaloglar beni eskiden gererdi, şimdi sinirlerimi tepeme zıplatmakta, o insana ve küçülmüş yeni nesil versiyonlarına uçan tekme atmak geliyor içimden.
Aslında fark ediyorum da ben bu tip insanlardan hayatım boyunca kaçtım, şimdi de hissettiğim yerde dediğim gibi kızımı uzak tutmaya çalışıyorum. Kavga etmek bile belli bir zaman birikimi ve samimiyet gerektirdiği ve bu tip yeni ortamlarda o da olmadığı için " Yallah!" politikası daha çok işliyor. Gözlemle, puanla, ilişkiye devam et ya da kaç!
Sidik yarışı ile bu konuyu nasıl bağdaştıracağım, şöyle ki; Bu son aylarda haliyle doğum şekillerine aşırı derecede takmış vaziyetteyim. Dile kolay, doğum yapma zamanım geldiğinde birincisi ile neredeyse bir sekiz seneyi araya sığdırmış olacağım. Siteler, forumlar...Yüzlerce, binlerce örneklemeler...
İnanın, bu konu da kadınlar arasında aynı çocuk sayısı, çocuk da yaparım kariyer de, çocuğun okul başarısı, kendi iş başarısı, evdeki koltuk takımı, evinin büyüklüğü, kullandığı cep telefonunun özellikleri...gibi sayılması bitmeyecek şekilde sidik yarışına dönüşmüş durumda.
Örneğin, bize yakın oturan ve çocuğu bu yıl benim kızımla aynı sınıfta olan bir kadın var. Geçen senelerde bir ara oyun günü yapalım diye evine gittiğim, kızının akla hayale alınmayacak şekilde benimkiyle oynamamak adına bahaneler yarattığı, oynamaması yetmezmiş gibi bir anda gelip benim ufaklığa; " Sen yüzemiyorsun değil miiiii?!" şeklinde sorduğu soruyla kaçıştığım insanlar arasına girenlerden.
Ben hamile kaldığımdan ve gidiş gelişleri paylaştığı arkadaşı buradan taşınma durumuna girdiğinden beridir bir kıymet verilme dönemi başladı ki sormayın gitsin! ( O'nun tarafından benim alana doğru ) Bir de kadın kısmında hangimiz daha hınzır ve kurnazız tarzı durumlar vardır. Bir taraf kendince bir kurnazlık yaptığını, karşı tarafın ne güzel de zokayı yuttuğunu düşünedursun, tam tersi geçerlidir ama renk verilmemektedir. Neyse, bir yandan kocalar sabah okulda bekleyip bir yandan da sohbetlerken, konu normal olarak benim doğum şeklime gelmiş. Eşi benimkine birinci doğumun sezeryan, ikincinin normal doğum olduğunu ama karısının acıya dayanamadığını, bu sefer çok fazla ilaçlı gaz verildiğini, öyle olunca da kötüleşip bebeği yeterli itemediğini ve ekibin bebeği forsepsle almak zorunda kaldıklarını anlatmış.
İki gün sonra biz karşılaştık, bana doğum zamanını sorunca bu sefer konu yine aynı tarafa geldi ve konuşmaya başladık. Size garanti veririm forsepsle çekilme bölümü dışında herşeyi anlattı. O bölümü, gazdan çok rahatsız olduğunu ve doğumun belki sekiz saat falan sürdüğü şeklinde kamufle etti. Çünkü o taraf O'nu rahatsız ediyor, kendini başarısız hissediyor ve bana söylerse diğer bir kadın (yani bir yerde rakibi olan ben! ) tarafından " Aaaa! Ne beceriksiz şeyyyy!" olarak fişlenmesinden korkuyordu. Çünkü bu tip insanlarda herşey bir yarış, her konu bir kalıp geçme meselesidir ya! Allah yardımcıları olsun valla. Hayatın her alanında bir yarıştaymış gibi yaşamak acayip bir adrenalin ve stres gerektirir.
Normal doğum bazı kişilikler için Everest'e tırmanmakla eş anlamlı. Kadının %100 işin içine katıldığı, iç organları dışarı çıkana kadar bebeğini ittiği, olan tersliklere büyük bir cesaretle, panik yapmadan bir duvar gibi durduğu bir an.
Bizim öyle altı çocuk doğuran, psikolojik olarak hasta, hayatının her alanında uçlarda yaşayan, ortalama değerin ne olduğunu bilmeyen, doğumu Avrupa'da olsa başkaları için paralı bile yapabileceğini iddia eden bir tanıdığımız bile var.
Bazısı için normal doğum yapamamak bir suçluluk...Bazısına göre ise diğer kadınların yanında onu daha fazla kadın yapan bir şey. Cesaret ve onur madalyası ile ödüllendirilmek gibi, doğaya, o acıya, ızdıraba karşı savaşmak, bir yerde Tomb Raider olmak gibi...
Bende bu tür duygular var mı? Önce onu sorgulamam lazım. Bir Tomb Raider olma fantazim hiç oldu mu? Hayata bir yarış gibi bakmayı sevdim mi hiç? "Sende ne var, baakkkk bende daha büyüğü varrrr!" demekten haz ettim mi?
Ha, okul zamanlarımda alın terimle aldığım başarıyı sevdim, zoru geçebilmeyi, kendimi o şekilde kanıtlamayı da...Ama gidip de onunla hava atmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. Söze dökmedim ya da başarısız bir tarafım olduğunda gidip de onu saklamayı da seçmedim. Kendi eksikliklerimle dalga geçmeyi bildim.
Şimdi, kadınlarda normal doğumun bu kıvama getirildiğini gözlemliyorum. Zaten maşallah dişilerin yeni dünyasındaki bu rekabet olayın suyunun çıkmışlığını da kanıtlıyor bir yerde.
Olması gereken şu;
Normal doğumun risklerini okuduğumuzda genelin bebek üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Bu riskler çok güzel giden bir doğumun bile seyrinin değişebileceğini, kadının yorulmasından ötürü itmeyi tam gerçekleştiremediği zaman bebeğin oksijensiz kalma riskini, bu durumda ortaya çıkan bebeği anne rahminden çıkarma işlemi sırasında bebekte beyin kanaması ve tahrip oluşabileceğini, yine aynı şekilde bebeğin omuzlarının çıkış aşamasında takılması durumunda bebeğin kaybını...
Annede ıkınmadan ötürü oluşabilecek yırtıkları. Bu yırtıkların idrar gelecek yerden dışkı sızma riskini taşıdığı. Daha bir sürü başka yırtıkları, gelecekte idrar tutamama sorununu, sarkmaları, bozulmaları...
Bunun karşısında;
Sezeryan ile yapılan doğumda, tamam gerçek bir ameliyat olması ama bunun yanında bebekte oluşacak riskin kendini tamir edecek ıslak akciğer ve solunum sorunu artışı olarak verilmesi...Kadının kendini daha uzun vadede toparlayabilmesi...
Şimdi;
Doğum başlayıp da o olayın içine aktif bir şekilde katılmadan bir anne adayı bu konuda atıp tutamaz bu bir, doğumu normal yoldan sağlıklı bir şekilde atlatmış bir insan bir sürü komplikasyonlara takılmış bir diğer insanla sanki o çok başarılıymış, çok daha kadınmış gibi aşık atamaz bu da iki.
İlk doğumumda hastanede yoğun bakımda kalırken yan odada komada yatan bebeğin annesi son derece sağlıklı bir hamilelik geçirmiş olmakla beraber, üstüne üstlük bir de hemşireydi ve doğum ekibini bir şeylerin ters gittiğine bir türlü inandıramamış, kendini sezeryana aldırtamamıştı. İşte normal doğum diye tutturan salakların yarattığı sonuç!!!
Yani, bu mantık da bende aşırı ters tepiyor. Alternatifler yokken, tarlada kadınlar çalışırken, çölün ortasında kendi başlarına doğum yaparken, ortaçağda temiz tek şey yalnızca kaynamış ılıştırılmış su iken, develer tellal iken tamamdır, çocuğa sahip olmanın tek yolu ıkınmak sıkınmak, o an başarısız olunuyorsa bebeği kaybetmek, sonra tekrar tekrar denemek...
Ama artık bambaşka bir dünyada yaşıyoruz. Organizmanın acıdan kaçınması kadar yaşamsal ve içgüdüsel bir şey olabilir mi? Belki bu yeterli değildir, sonuçta anne olunuyordur ama bakalım, doğum şekillerinden hangisi bebeği daha fazla riske atıyor? Üzgünüm ama normal doğum...
Normal doğumun en güzel yanı annelerin daha çabuk toparlanmaları, bebeğin daha rahat ilk soluk alması, annenin daha çabuk zayıflaması, annenin...annenin...
Normal doğuma girmiş, bunu rahatlıkla atlatabilmiş kadınlara buradan saygımı sunuyorum. Belki ben de buna mecbur kalacağım ya da kim bilir herşey ( çatı, yok bebeğin gelişi ve daha bir sürü faktör ) pespembe çıkacak da normal doğuma gireceğim. Ama biliyorum ki o an ben " ben" olarak tamamıyla "bana özel" bir geçiş aşaması yaşayacağım. Ne başkasına bir örnek teşgül edebilirim, ne de bununla salak salak övünebilirim. Yalnızca herşey doğru düzgün gittiği ve olayı sağlıklı olarak atlattığım için şükredebilirim, hepsi bu!
Düşünün ki yanan korlardan ayağınız çıplak bir şekilde geçiyorsunuz. Geçtiniz ve bitti. Bitebilir, bitmeyebilir, anlatabiliyor muyum? O sırada yanınızda korlardan sağlığıyla geçmiş, aynı ayini daha da heyecanla sürdüren ve sizi de buna bir şekilde itekleyenlere teşekkür de edebilirsiniz, küfür de...
Ben kendi adıma riskleri karşılaştırırım, okurum, araştırırım, hangisinin riski bebeğin beynine, varlığına daha az dert çıkartacaksa onu seçerim. Denecek ki o zaman normal doğum niye?
Normal doğum adı üzerinde doğayı da işin içine almış. O doğa ki belli bir elemeyi kendi varlığında barındırır. Tıp, gelişmeler ve teknoloji işte o doğaya başkaldırmak, şimdiye kadar gösterilen " Allah verdi Allah aldı!" ya karşı duran olgulardır. Eğer o her yerde "doğacılar"la tartışmaya girsem benim şu anda sağlıklı bir şekilde yanımda yaşayan kızım hayatta olmazdı.
Bebek kendi geliş zamanına karar versinmişmiş. E benim bebeğim 27 hafta gelmeye karar vermiş, ne yapacağız bırakacak mıyız ucunu yani? Veya bazısının bebeği bir türlü doğmak bilmiyor ve anne karnında kalp atışları yavaşlıyor, o ne olacak?
Yani, kısa ve öz, doğa tamam ama günümüzde annenin bu işe ne kadar katkıda bulunacağı, bulunması gerekiyorsa onun eğitimi, istatitikler ve teşvik...İngiltere'de devlet sezeryanı gerekli görmedikçe karşılamıyor, özel hastaneler gidilmeyecek derecede paralı ama anne adayları babalarla beraber ( isterlerse ) eğitimlere tabi tutuluyor. Bu işin eğitimini almadan Hadi bre deryalar diyerek işe giren annelerin de ne yaşadığını Allah biliyor.
Bir de öyle havadan " Ben uyuyayım kalkayım, oldu da bitti maşallah!" denmesi annelere yakıştırılmıyor. Yahu ne tuhaf, sanki kadın anne olmaya aday olduğunda bir değnek değecek ve o kadın bir anda savaşçı kamikazeye dönüşecekmiş gibi bir kural. Ama ne ayıııppppp! cılar çevrede. Efendim, doğumda ne kadar acı çekilirse anne olmanın değeri de öyle anlaşılırmışmış. Aklıma hemen din uğruna kendini kırbaçlayanlar geliyor böyle fikirlerle karşılaşınca. Hani ne kadar acı çekilirse o kadar Allah'a yaklaşırsın misali. Bir yerde doğru aslında acıya dayanamadığında tahtalı köyü boylarsın allah'a yaklaşmaksa amaç, oldu işte! Böyle düşüncelere de gülüp geçiyorum, her yere doğumla ilgili "Rabbim beni işte zart zurt zırt mırt..." yazıp gerisini hiçç düşünmeyen teslimcilerdeki gibi...
Benim için doğum şeklinde de aynı kural geçerlidir. Herkes birbirinden farklıdır, birisinin çoook iyi olduğu bir konuda, bir diğeri iğrenç beter bir performans sergileyebilir ama bu hayatın her alanında böyle olacak demek değildir. .Herkes seçimlerinde, hislerinde, karşılayabileceği ağrı, sızı ve tecrübelerde kendine özeldir. Kimsenin o yüzden hiçbir konuda birbirini eleştirmeye, küçük görmeye, sidik yarıştırmaya hakkı yoktur.
Bakalım benimki ne olacak bu işin sonuna gelindiğinde?
7 yorum:
normal dogumu bu derece kotu gostermeyi pek dogru bulmuyorum. Her hamilelik icin dogru olan dogum sekli farklidir diye dusunuyorum. Avrupa ve Amerika'da artik normal dogum tesvik ediliyor ve oneriliyor. Tabii ki normal dogum yapan anne sezeryanla yapandan daha iyi anne degil. Sonucta onemli olan hem annenin hem bebegin saglikli bir sekilde dogum sokunu atlatmasi. Secim ne olursa olsun pismanlik ya da buyukluk duymamali... Saglikli bir dogum dilerim.
Ah, bu s.... yarisi dogumla kalsa iyi, sonrasi daha da kotu. Ben bir iki ay gittigimiz Gymboree oyun-derslerini bir bakima bu yuzden biraktim. Seninki emekliyor mu, yuruyor mu, yok kac disi var, boyu ne kadar vs vs... Nedir kardesim bu sonucta butun cocuklar ogrenmiyor mu herseyi zamani gelince.
Ingiltere'de bir de evde dogum modasi buyuk bilirsin. Ben onu da hic anlamiyorum, yani tip bu kadar ilerlemisken, her dogumda bir suru bir anda kotuye donusecek ihtimaller varken (en saglikli gecmis hamilelikte bile) tutup da ilkel sartlarda evde dogum yapmayi ben goze alamadim dogrusu. Yapan arkadasim var, o cok mutluydu halinden.
Okuyup ogrenip iyice dusunup karar vermek lazim boyle seylere, bir de en kotu ihtimali de unutmayip ikinci, hatta ucuncu siklari da yazmali bir kenara.
Valla ben, ne normal dogum yaptim diye ovunuyorum, ne de o normal dogum benim kesilmem oglanin vantuzlanmasiyla sonuclandi diye hayiflaniyorum. Herkes, her dogum farkli, sartlari farkli, karsilastirmak imkansiz.
Sonuc ne olursa olsun, her ikiniz de saglikli cikin isin icinden de, gerisi hikaye.
Sen, simdi hic takma kafani bunlara. Londra'da bana en mantikli gelen soz yine bir ebeden gelmisti: "Mutlu bebekler, mutlu annelerden dogar." Butun sIkIntIlarina ragmen sana mutlu gunler dilerim.
allahım allahım, nasıl da yarama parmak basmışsın. sidik yarıştıranları pislikleri içerisinde bırakma taraftarıyımdır, her daim. hatta, bırakınız pisliklerinde boğulsunlar.:(
sert mi oldu?
ben sezaryenle doğum yaptım. öyle olması gerekiyordu, öyle oldu.
sıpa 12 yaşında. 12 yıldır, hamile kalan kimseye ' ay sezaryen yap sen de, süperrrr' demedim. ama nedense, duyan herkes bana ' aaaahhhh, keşke normal olabilseymiş ' dedi. olamadı kardeşim, olamadı. ben buna bile zor kavuşmuşken, bir de normalini yapamadım tamam mı!..
hay ben senin bu yazıyı yazan parmaklarını öpeyim kedicim...
Ben hayatım boyunca yapı gereği kendimle ilgili olan ve dikte edilen herşeye otomatikman soğuk bakan bir tipim.
Bu kurala din kurallarından tut da hayatı nasıl yaşamam, nasıl hissetmem ve düşünmem gerektiği ile ilgili her türlü fikri katabilirim.
Dolayısıyla doğum yaşamış bir anne olarak mota mot yapılması gerekenden ziyade okumanın, araştırmanın, o konu üzerinde düşünmenin, her şeyde olduğu gibi karara duyguları ve bu birikimleri katmanın sözkonusu eğer insanın kendi bedeni, hayatını devam ettireceği bir çocuksa kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum.
Herkes öyle yapsın demiyorum, doğrusu budur diye bir iddiada da bulunmuyorum, yalnızca kendi aile hayatımı buna göre devam ettiriyorum. Her iki konuda da kadının bedenine ve seçimine saygı duyulmalıdır.
Doğum şoku şoksuz da yaşanabilecek ise o zaman o alternatif değerlendirilebilmeli, kimse bundan ötürü Elektra ya da diğer sezeryana girmişlerimizin yaşadığı gibi " Aaaa olmadı, becerememişsiniz, en güzeli normal doğum!" itmelerine kakmalarına maruz kalmamalıdır diyorum.
Burada çok uzayacağı için diğer yazıya da konuyla ilgili açıklamalar koydum, yorumlarınız için çok teşekkür ederim, eyvallahhhh :)
"Sidik yarışı" denilen şeyden her anlamda ve her konuda tek kelimeyle: nefret ediyorum. Ne güzel anlatmışsınız, elinize sağlık! :o)
Çok hoş.:) Haklısınız..:)
Iyi bir baslangic
Yorum Gönder