6 Aralık 2008 Cumartesi

Hayatı Durdurmak...

Şu günlerde blogdu, yok dergiye yazı yazmaktı, bilgisayar ortamı MSN'di...Hayatımda ne kadar zamanın gasp edildiğini düşündüm.

Bunların başında gelen sebep, bir şeye eğlence, vakit doldurma, şudur budur mantığıyla yaklaşıldıkça bir zaman sonra o işin sorumluluk duygusuna dönüşmesi. Bunu sevmediğimi, özgürlüğümün kısıtlandığını fark ettim. Sanki buraya koşturarak hayatımın akışını yazmam gerekiyor artık, ne oldu, ne bitti...Bir hesap verme psikolojisi oluştu sanki. Yaşam var hızıyla akıyor ama buraya aktarılan belki onun yarısı, belki çeyreği, an geçince etkisi yitiyor ve ardından gelen ahlar vahlar...Ah hayatı durdurayım yazayım, yapamadım, edemedim. Yahu, ne için?!

Şimdilik yine bir yazma şevki, paylaşma isteği gelene kadar ara verme dürtüsü...Hani nasıl ki trafikte bakarsınız sağınıza solunuza herkes kuralları çiğniyor, bu ters zincirleme oluşturur ve "Amannn sen de!" dersiniz, aynen öyle bir duygu hakim şu aralar.

Yanlış anlaşılmasın, kendi içimde çok huzurluyum ama ay bakayım kim ne yazmış bloğa, dergide ne kadar okunmuşum, MSN'sini kim açtı, beni de hiç sormuyorlar hallerini yani bekleme modunu reddediyorum. Kimseyi beklememek için kendi hayatıma, kendime dönüyorum :)))

Belki bir süreyi kapsar, belki upuzun bir zaman alır, zira günlük hayat aslında hep tekrarlardan ibaret ama ben bu tekrarlarımı ve huzurumu çok seviyorum. Bir süre yazmayacağım, ne zaman yazma isteğim gelirse...Şimdilik hepinizi öpüyorum.

4 yorum:

elektra dedi ki...

canım kedicim, insanın şu kocaman internet dünyasında kendini bazen yalnız duyumsaması o kadar doğal ki. mesajları tıklamak arada bir ve mesaj olmadığını görmek, msn listende online kimsecikler görememek vs. insanı bazen üzse de, bir tıkla gerçek hayatının kalabalığına dönüp yalnız değilim diyebilir insan. üzme canını sen. ben buralardayım mesela. kocaman sevgilerimi yolluyorum sana. iyi bayramlar.

evinkedisi dedi ki...

Elektra :)

İnternet, gerçek hayat hepsi...Birşey beklemek insanı yıpratıyor, hayatında bazı zamanlar oluyor ki nokta koyabilmek için bir sebeplenme yaratıyor. Ne bileyim işte hamilelik, kansere yakalanmak, hasta ve yaşlılık psikolojisi...En güzeli elindeki değerlerle ve sana değer verenlerle yoluna devam edip, gerisini kanırtmamak. Ben de kocaman sevgilerimi sana yolluyorum, sağolasın varolasın :)))

Adsız dedi ki...

Geldim ama senin ara vereceğini öğrenmk doğrusu beni üzdü..Hepi topu okuduğum bir kaç kişiden birisin "git gözlerin durur mu onlar da gider" Cemal Süreyya dan..Şuan ki duygularının med cezirinden bizlerde nasibimizi alıyoruz galiba...neyse kedicim senin iyi olmanla teselli oluruz bizlerde..sevgiler...

evinkedisi dedi ki...

Evet, belki de...Büyük bir ihtimalle kendime tam geldiğimde ve bu kadar duygusal, ilgiye aç olmadığım zamanlarda yazarım yine. Onu yaptık, bunu yaptık, şuraya gittik, buraya gittik...

Ama bu zamanlarda inanılmaz bir iç yolculuğu var, çok kendine dönük, tamamıyla kendi ruhsallığınla ve kendinle ilgili bir dönem.

Bencil olmak lazım, hayatta kalmak, yara almamak için. Türkiye gibi herşeyin söküle söküle alınması anlayışı sevgi ve ilgi söz konusu olduğunda acıtıcı oluyormuş. Onun dışında hayat haldır huldur devam ediyormuş zaten. Bunu anladım...

Üretmek, beklenti getiriyor, hani küçücük bir çocuk resim yapar da koşa koşa annesine babasına göstermeye getirir ya, hııı denildiğinde ve ilgisiz kalındığında sözlere dökülmemiştir ama vücut dilidir, o bile yeter ya...Öyle işte.

O sevince, o pır pır enerjiye bir şeyler oldu içimde, tamir edene kadar böyle :))) Çok teşekkür ederim Melike, görüşürüz.