2 Aralık 2008 Salı

Yorumlar Kontrolüm Altında.

Dünya üzerinde sakatlıklar gerçekten çeşit çeşit. İnternet ise insanları en fazla açık hale getiren ortamlardan biri. Düşünsenize, dışardaki hayatta belki bizim hiç karşılaşmadığımız bir dünyada, içinde bulunmadığımız bir alanda çocuk pornosu denilen bir ortam var. Ya da ne bileyim, sizin internete çok iyi niyetle koyduğunuz bir fotonuzda gözlerinize, dudaklarınıza bakarak masturbasyon yapan birileri, yalnız sizin değil bebeğinizin ya da çocuğunuzun...O yüzden de bu tip olaylara karşı dikkatli olun, üzerine istediğiniz kadar isminizi yazın bir şey fark etmez, orada çocuğunuz ya da siz gözüküyorsunuz, o yeterli sapığa. Herkese açık olabilecek ortamlara özel fotolarınızı, ailenizi koymayın bence. Mesela burada ben ismimi vermiyorum, dikkat edilirse kişisel olan, çocuğum da dahil olmak üzere hiçbir aile fotoğrafımızı yayınlamıyorum.

İyi ki de öyle yapıyorum çünkü dün akşam yorumlarımı kontrol altına almamı gerektirecek bir şey oldu. Taaa eskilerde yazdığım yazılara özellikle de öyle seçildiğini düşünüyorum, salak salak iki yorum gelmiş! Yorumu yazan kuşbeyinli ahmak çok tatmin olmuştur, bir tanesi bana yorum yazan birine" Salak mısın?" gibi bir ekleme, ikincisi de yazıma yazılan kelalaka " Bunu Ömer Seyfettin mi yazdııı?"

Bunları yazan kişi bana tekrar tekrar internet ortamının potansiyellere açıklığını hatırlattığı ve yorumlarımı da benim onayımdan sonra yayınlanacağı ibaresini koydurttuğu için teşekkür de etmek lazım aslında. Çok heyecan yapmıştır şimdi " Adsız ", hatta bir yazıma da başlangıç oluşturdu, yaşasınnnn! Valla ne heyecanlı değil mi?!

Mide bulantım arka fonda duruyor. Kusma bir haftadır yok. Ama balgam devam...Hatta beni deli ediyor. Merdiven inip çıkınca küt küt bir kalp atışı. Çabuk yorulma, dışarı çıkıldığında büyük tuvalete gitme isteği, bazen kabızlık halleri, ardından ishale çevirme, dır dır dır kısacası...

Dün buranın National Day'i vardı, bizim zafer bayramımız gibi bir şey. Arabalar üçe kadar korna çaldı, motoru patlamış kıvamında ses çıkartan motosikletler geçti, Allah'ın ceazsı yan komşunun doğum kontrolden habersizce imal edilmiş çocukları sabahın birinde benim bahçeme kaçırdıkları topu almak için kapımı çalınca ben carladım. Yetti yahu!!!! Herkes isterse sabahlasın ama kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok dünyada. Anaları babaları kendi başları şiştiği için çocuklarını bahçeye salıyor, onlar da bizim kafamızı mikiyor. Olacak iş değil!

Belki karı koca daldığımız saat üç dolayları falandır. Türkiye'de de öyledir, hiç sevmem birinin çükü kesilir, diğeri evlenir dart dart dart arabalar yedi düveli ayağa kaldırır, bana ne kardeşim!! Yok Milli günler, yok maçlar...Size garanti veririm, bizim memlekette kıçlarını yırtan milliyetçi karakterli insanları alın yurt dışında yaşatın azıcık ve o ülkenin milli günü olsun, aynı kendi yaptıkları hareketleri başkaları kendi ülkelerinde yapsın baksınlar bakalım nasıl rahatsız olacaklar.

Dün, toptan almaya çıktık bir de. Ufaklık " Madagaskar 2" ye gitmek istiyordu, sinema gereksiz bir kazıklıkta olduğu için baba ve ben yazı tura attık. Ben kazandım, babasıyla kızım sinemaya girdi ben de kendimi yine Baby Shop'a attım. Christmas geliyor, bir. Kızımın arkadaşı ve kardeşine hediye almak lazım. Hediyenin abartı pahalı olmamakla beraber sevecekleri bir şey olması gerekiyor. İşte sana saatler harcanacak başka bir konu. Hem uygun fiyat olacak hem de çocukların gönlünü çelecek. Buldum ama...

Bu arada, kafamda gerekenlerin de fiyatlarına bakıyorum sürekli. Avent manuel süt sağma makinası, biberonları ve diğer aksamatı strelize edecek makina, bebeğin çıkışta giymesi gerekenler ( cinsiyeti öğrenmem lazımmmm! ) benim akan süt için göğüs pedlerim, bebeğin tırnak makası, şampuanı, toto kremi vesaire...Ayrıca benim için iki ucuz, bol ve rahat gecelik, hırka, çorap, önden açılır sütyenler, şampuan, krem...

Ufaklığın doğumunda O'nunla adaş, annesi İngiliz babası Türk bir çift arkadaşımızdan Moses Basket denilen çok güzel bir yatak gelmişti. Kendi çocukları yatmış ilk aşamada, sonra da ikinci el hemen bana getirmişti kadıncağız. İngilizler için bu çok doğal bir şey. Moses Basket geleneksel olarak ilk altı aya kadar kullanılabilen, ufak, bebeğin ana karnından sonra kendini ilk aşama için güvenlikte hissedebileceği, genelde hasırdan yapılmış bir yatak. Bizimki de kullandı sonra hiçbir yere giremiyecek büyüklükteki oyuncaklarına ev sahipliği yaptı moses basket. Şimdi içini tekrar yıkadım, elimdeki çarşafları ve kenarlıkları kullanarak yatağı denedim. Çok şirin oldu :)) Tamir edilmesi gereken yerleri var, babamız onu halleder.

Yorgunum ve yapılması gereken çok iş var. Yukarki kata pencere önleri ve balkonların yıkanabilmesi için hortum aldırdım. İyi ki de yapmışız, geldiğimizden beridir ilk defa böylesine derin temizlik oldu. Yok su taşı, yok bitti, git içeri değiştir, heryer zaten toz yığını, hatta bir yağmurla onlar çamura dönüşmüş vaziyette :( Her hafta halının silinmesi gerekliliğinden nefret ediyorum, evde bana ekstra işe malolacak her türlü varlıktan da gına geçirmekteyim.

Ha bir de neye dikkat ettim, dün toptan için Carrefour'a gittik dedim ya, orada bebek mamalarına da bakayım neler var dedim. Bir de ne göreyim, kızım doğduğunda zar zor, o da özel bir yerden bir kutusuna 21 milyon vererek aldığımız Similac Neosure denilen prematüre maması burada hem alışveriş merkezinde satılıyor hem de yedi sene öncesinde 21 milyona alınan ürün yedi milyon!!!!! Allah kahretsin bu Türkiye'deki başıboş zihniyeti dedim kendi kendime. Ne bir kontrol ne de sosyal devlet adına, tüketici lehine bir denetim. O an muhtaçsın ya, bulmuşsun ya bir yerden kakala kakalayabildiğin kadar!!!

Yağmur yağabilir. Yemek yapmam lazım. Kendimde hissettiğim, bebek bölgesinde gelişen en ufak bir şeyden bile korkuyorum. Bugün yavaştan almam lazım, dün akşam yedide koltukta uyuyakalmışım. Eski bebek kıyafetlerini yıkamak için bebeklere özel deterjan da buldum, şimdi onları makinaya atayım bari.

Hiç yorum yok: