10 Kasım 2008 Pazartesi

En Son Gelişmeler

14. haftayı bitirip, 15'den gün aldığım şu günlerde kendimdeki değişimlere hala aynada alışamaz gözlerle baktığımı belirtmeliyim. Sanki hiç çocuk doğurmamış, taşımamışım, üstelik onlar bir de bunun iki katı değilmiş gibi...Diyorum ya kendi bedenimize bile benciliz biz insanoğlu. Neyi deneyimlersek dünyanın merkezinde de o duygu olmalı diye düşünüyoruz.

Sinirlerim geldili gittili. Dün ilk defa belki de aylar sonra kendimde bulduğum enerji ile başamel soslu fırın tavuk, yanına da iç pilavımsı bir pilav yaptım, ne kızım ne de kocam tabak tabak yemediler diye bütün akşam somurttum.

Acayip bir şekilde empati ve ilgi bekliyorum, özellikle " Nasılsın?" sorusunu...Dikte etmeden, geçecek denmeden, derdime ortak olarak, zaman ve emek harcanarak, akıllıca yapılan sohbetleri özledim. Kocam işe gidip hemen bana mail yolluyor, bulduğu her hamilelikle ilgili bilgiyi gönderiyor, ben ne kadar uyuz da olsam sarılıp ortalığı yumuşatmaya uğraşıyor ama O'nun dışında bunu gördüğüm kimse yok desem herhalde yeridir. Ama dikkat ettim bu, benim bütün hamileliklerimde başıma gelen bir şey, ne zaman ölüm, kalım, sakatlık vesaire olursa paparazzi gibi bir yoğunlaşma ve didikleme oluyor ama pembe patik, mavi patik konuşması yapmayı özlediğim şu sıralarda o olay gerçekleşmiyor. Kendi insanımda gözlemlediğim en az özellik empati yeteneği. Yani, kendini sevdiği, değer verdiği yerine koyabilmek...Maalesef...

Bir kere çok yoruluyorum. Öğle uykularım ölü gibi. Layla beni özellikle anlamazlıktan gelip heryere yanımda seyirttikçe nefes alamaz hale geldiğim için çileden çıkıyorum. Köpekten bile kendi alanıma saygı istemekteyim salak gibi. Oysa belki O bana bir şekilde köpek dünyasının sevgisiyle göz kulak olmaya çalışıyor.

Hamile kıyafeti olayı ayrı bir dert...Hayatta elimin gitmediği, paralar harcayarak sevimli hamile (!) rolünü oynamak adına yatırım yapamadığım alan. Neden dikiş öğrenmemişim, yuh bana dedirtiyor bu durum. Fakat 54 kiloya girdiğim t shirtler çok dar artık, pantalonların önünü kapatmadan giydiğim zaman geçti.

Bugün sabah mide bulantısını minimumda hissedince hadi dedim Sahara Center'a... Büyük bir mağaza indirime girmiş, üç tane bluz buldum bayağı düşmüş fiyatlar hemen kakaladım. Ufaklığın arkadaşının doğumgünü partisi için hediye baktım. ( Bu aralar doğumgünleriydi, partilerdi onlardan bile afaganlar geçiriyorum ) Kitap aradım ama maalesef beni hiçbiri içine çekmedi. Toplam kalışım iki buçuk saat ama öldüm! Arabaya atlayıp okula gittim ama eve geldiğimde ödeve oturacak bile halim yoktu, derhal yatmaya...Babamızın geldiğini bile duymamışım.

Akşamları ise uyku değişik bir durum. Bebeğe gidecek oksijenin de aynı beden tarafından sağlanmak zorunda oluşu, böbreklerden daha fazla atığın çıkışı...Ter basmaları, yatılan odada temiz hava gerekliliği ve Layla'nın bizimle aynı odada yatması...Magissa'nın köpeğini anlattığı yazısında öyle bir betimlemesi var ki...Kullanılmış çorap gibi bir koku...Hele de Arap Emirlikleri'nde yaşayan bilir, şu camları açtığında serin bir rüzgarın odanın içine dolamaması...

Bunlar nasıl eziyetlerdir anlatmak gerçekten zor. Bazen ağır ağır soluk alıyorum, klimalar artık ortamı bayağı soğuk yapıyor, fanı kendime çevirip, sabite ayarlıyorum ki kokular benden uzaklaşsın, her hafta çarşafları değiştirmeye çalışıyorum, yerlerin silinmesi gerekli ki oda da taze koksun...Peki bunlar ne kadar yapılabiliyor? Şu merhalede neredeyse hiç. Kendi boklu halimden kusasım geliyor bazen.

Benim hayatımda ancak hamileyken yaşadığım bir yığın olumsuzluk silsilesi bunlar. Yaşanıyor ve sonra sağlıklı bir düzen başladığında mutlulukla geride bırakılıyor. Yerine iki çocuğun birbirleriyle alışverişleri, kardeşliğin verdiği bütünleşmenin zevkine varmak kalıyor. Bunların bilincindeyim. Zaten olmasam, yalnızca kendimi düşünsem bu yolculuğa asla ve asla çıkmazdım.

7 yorum:

Yesim dedi ki...

Himmm, biraz sokaga cikabildigine gore daha iyisin sevindim. Ne kadar bol bol yemeseler de sen arada kendin icin yemek ya da hosuna ne gidiyorsa onu yapmaya devam et derim, ne de olsa bu senin hamileligin kendini mutlu eden seyler yapmalisin.

Mutluluk hormonlari yakinda degil mi? Umarim her sey bir anda degisir, kendini muhtesem ve cok guzel hissedersin zira bu acayip hormon uretimi baska zamanlarda olmuyor ne yazik ki hayatimizda.

Hamilelik kiyafeti arayisi, bulamama ve istedikleri inanilmaz fiyetlar beni de sinir etmisti ben hamileyken, o yuzden neredeyse hic ozel hamile kiyafeti almadim. Bol elbiseler ve altlarinda ayaksiz coraplarla idare ettim cogunluk. O bol elbiseler dogumdan sonra da isime yaradi, tekrar bir daha giymeyecegim olcude seyler almak zorunda kalmadim pek.

Mide bulantisina zencefilli soda ya da icinde zencefil olan kurabiyeler vs onerirler genelde, denedin mi? Seversen tabi.

Her sey kolaylassin ve diledigin gibi olsun. Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Geldiğine sevindim. Daha iyi olmana dahada sevindim.
Sadece 2. hamileliğimde artık "öküz" sınıfına dahil olduğumdan evdeki bol olan hiçbir giysinin içine girememiştim. Kışlık karın kısmı esnek kadife pantolon almıştım. Yatarak geçirdiğim hamileik boyunca dr kontrollerinde giyerim diye...Doğumdan sonra bayağı bir süre zayıflayamadığımdan çok işime yaramıştı.
Beni hamileyken ençok üzen o zaman 3 lü yaşlarda olan diğer kzımla aktif olarak ilgilemeyişimdi. O kadar kötü hissediyordumki kendimi yataktan çıkamıyordum. Sırf oyun oynayabilsin diye kreşteki oyun grubuna bir zahmet dahil ettirmiştim onu. Hiç içime sinmiyordu beraber iyi vakit geçirirdik kzımla; çok kötü hissetmeme rağmen çocuğun genel modu iyiydi böyle teselli oluyordum. Şimdi dönem dönem bazen bana çok hırçın davranıyor ve ben sanki o günlerin bana mirası bu katlanmalıyım diyorum.
Neyse seni motive etcektim nelere geldim..
Senin gibi dirençli bir kadın şu çirkin bulantılı günleri atlatttı ya geri kolay hem 2. trimester en rahat dönemdir. Sevgiler.

evinkedisi dedi ki...

Calanon;

O hormonlara teşekkür mü etmek gerekir yoksa küfür mü bilemiyorum, zira bu kadar kusmaya ve depresif hallerden de onlar sorumlu :( Ben normale dönmek için tez elden dua aşamalarındayım.

Zencefilli zımbırtıların hiçbiri bende birincide işe yaramadı, hatta benimki özellikle kız kardeşinden tarif alıp kurabiyeler yapmıştı.

Yorumuna teşekkür ederim :)

Melike'cik;

Sen bütün hamileliğin boyunca yatmak zorunda mı kaldın? Bilmiyordum, yazsana merak ettim şimdi. Nasıl zor olmuştur, hele de üç yaşında kızın varken. Ben de yalnız olduğum için belki aradaki fark yakın olsa daha iyi olurdu ama yapamadım. Şimdi benimki okula gidiyor, kendine ait bir hayatı, arkadaşları var, daha yavaş bir geçiş O'nun adına. Bir de bizde zaten kardeş arası çok büyük ve ben de bu konudan bayağı bir keyif aldığım için cesaret edebildim.

Şu an farkındayım tüm konular bitti benim için ve hamilelik hikayeleri, paylaşımlar baş sıraya oturdu. Ne yapalım, bu da benim bencil dönemim :)

Adsız dedi ki...

10. hafataya kadar ilk haileliğimde olmadığı kadar bulantı ve onun getirdiği kabızlık sorunları yüzünden mutsuz gergin bir biçimde yattım. 10. haftadan sonra bulaşıkları makineye dizerken bile kanamam oluyordu. Hep yatmam gerektiğine karar verildi. O haldeyken dr giderken arabanın arkasında yatarak gidiyordu ona rağmen kanıyordum. Sonra 16. haftada kasılmalar ve bunları önlemek için ilaçlar vs. O ara İstanbulda yaşıyorduk yani memleketimde anne desteği ve arkadaşlarımın sayesinde "aman içinde tut" en azından 28,29,30. hafta olsun derken 36. haftada yengeç burcu ama daha önceki kızım gibi olmayan bir kız doğurdum. o dönem en kızdığım kişi eşimdi. çok çalışıp az paylaşıyorduk. hatta doğurayım sonra boşarım diyordum. Hee bir de son hafta her ayağa kalktığımda kanıyorum ya bir de dizanteri oldum. sürekli wc deyim dizanteriyide aldığım 20 kilonunda katkısıyla hemoroid olarak atlattım.
Gerçekten sevimsizdi benim için o dönem. ve eşim de itiraf ediyor; çok negatiftin iş de şikayet, ev de şikayet bende zorlandım diyor.
Ve ben onu boşamadım:)) Şimdi küçük kızım daha bize dönük yaşadığından diğeri nerdeyse gençkız havaların da olduğundan ilgisi daha çok arkadaşlarıyla. yani has kızımız oldu küçümenimiz.

evinkedisi dedi ki...

Biliyor musun hamilelik dönemini çok çok zor atlatan her kadın için eşler hakkında düşünceler aynıdır. Onlar da sudan çıkmış balığa dönüyor, ne olursa olsun işte yaşayan biliyor ne olduğunu.

Ama ne kadar zormuş senin ikinci tecrüben de! Peki bir soru daha, bu kadar kalkmama ve kanama olurken işlerini, yemeğini, evini kim çekip çeviriyordu? Ve sen çalışıyor muydun? Çalışıyorsan her kalktığında kanama ile nasıl içinde tuttun yahu?

Çok zor bir hikayenin sonu böyle olumlu gelince değeri de bir ton artıyor değil mi? Şimdi kaç yaşındalar bu kızlar? Ve tebrikler, bravo gerçekten de.

Adsız dedi ki...

Evet o dönem çalışmamak beni kurtarmıştı zaten çalışamazdım. O dönem hala hakkını ödeyemedğim çok fedakar komşum evinde ne pişirirs bana getirdi, temizlik için anlaştığı biri vardı. annemle aynı şehirde oturmak da arada bana uğrayıp kızımı sevmesi onunla benim ilgilenemediğim şekilde ilgilenmesi nimetti benim için. Çocuklarıyla aynı kreşe giden sevgilyle andığımız arkadaşlarım kızımı benim yapamadığım sosyal ortamlara da sokuyorlardı. Eşim nöbeti olmadığı, çalışmadığı her anını kızmla geçirdi. Aslında o zaman herkesten çok sanki benim ihtiyaacım vardı ilgiye malesef o ilgiyi arkadaşlarımdan gördüm eşimden göreceğime. Ama geçti işte..bende kızıma yetemediğim günlerin sızısı kaldı. Şimdi küçük kızım tutturdu "anne kardeş istiyorum" diye lakin bende o yürek yok ve yeter diyorum bu dünyaya 2 çocuk katkım..

evinkedisi dedi ki...

Şanslıymışsın gerçekten de...İnsanlar açısından en azından. Keşke benim de bu şekilde hatırlayacağım komşularım falan olabilseydi. Belki o başka bir yazı konusu olur :( Öpüyorum.