26 Eylül 2007 Çarşamba

Bol Lahana ve Sağlıklı Yaşa :)

Efendim, üzerinize afiyet, dün lahana dolmasından kalan beşliyi ufaklık bitirmişti. Vallahi tadı damağımızda kaldı, ne yalan söyleyeyim ama geriye kalan pabuç kıvamındaki parçayı da ben yıllardır bildiğim ama bir türlü uygulayamadığım lahana çorbasına çevirdim.

İçine, gayet basit, iki tane soğan, birkaç diş sarmısak ve lahana ( tabi ki ) artı burada satılan içinde kimyasal barındırmayan, organik sebzeli çeşni bulyon :) attım. Hepsini böyle höreeee! dercesine benim klasik ve çok sevgili düdüklü tenceremin içine tıkarak onbeş dakika falan bekledim. Sonradan da eksik tuzu mu kalmış nedir onu tamamlayaraktan el mikserinden geçirdim.

Ne mi oldu? Bugün bağırsaklarımdan müzdaribim. Yani, bol bol tuvalete gitmek faideli ise o zaman lahana çorbam amacına ulaşmış bulunuyor.

Lahana ile ilgili okuduklarım gerçekten çok önemli. Hele de yağ yakmaya yardımcı olması açısından. Aşağıdaki bilgi sabah gazetesinde çıkmıştı;

Selülitlerinizle vedalaşmanın zamanı geldi

3-4 adet beyaz lahana yaprağını parçalamadan, kaynamakta olan yarım litre suya atın ve hafif ateşte ağzı kapalı olarak 15 dakika pişirin. Sabah ve akşam aç veya tok bir su bardağı için. Her üç günde bir 3 gün ara vererek 21 gün devam edin. Bu uygulamadan sonra 21 gün yeniden ara verin. Sadece haftada bir defa sabah ve akşam bir su bardağı şeklinde selülitler yok olana kadar devam ettirin.

Valla bilemiyorum artık, belki yakında lahana hapı falan da çıkartırlar ama Prof.Dr.Saraçoğlu'nun anlattıklarına bakılacak olursa gerçekten harika sonuçlar veriyor bu sebze. Adam diyor ki; " Vücudumuza giren su'dan yoğurda tüm ürünlerden gelen zehirli maddelerin hepsi yağda çözünür bu yüzden de vücutta biriktirilir."

Neyse, lahana olarak aratmalarda zaten buraya koyduğum bilgilerin bin tonuna ulaşmak mümkün. O yüzden dokundurup geçiyorum ama kendime bir sonraki alışverişte lahana almaya söz verdim.

Dün, kızlar bendeydi. Ispanaklı ve domates soslu, beyaz peynirli bir pizza yaptım. Ekmek için çok güzel ve özel bir maya almıştık. Pizza'nın hamurunu yaparken de bir trick daha öğrendim, biraz un, maya ve sütü azıcık şekilde tabi şekerle bir yerde mayalanmaya bırakıyoruz. Bu kitapta belirtildiği kadarıyla 10 dakika ve sonra hazırladığımız hamurun içine de katıp karıştırıyoruz. Valla, sonuç hakikaten harika oluyor, tavsiye ederim.

Sabahleyin de hafta sonu ya muffleslar yaptım. Çukulata parçalarım ve kuru meyvem vardı. Hani şu top keklerden...O da buyrunuz aşağıda :)

Tarifleri yazma konusunda biraz çekingenim çünkü Türkiye'de şu cup tarzının kullanılmadığını biliyorum. Ben eskiden tatlı falan yapmazdım ama artık hele de kendi kültürümden tanımadığım tarifleri uygularken kaçış yok, onları uyguluyorum ve çok da memnunum. Yok o çay kaşığı, tatlı kaşığı, bir bardak falan, onları beğenmiyorum.

Su bardağı desen bin tane çeşit var. Çay kaşığını yabancı kültür tanımaz, tatlı kaşıklarımız arasında bile fark olduğundan ziyade bazen kaşıklar arasında uzlaşmazlık yaşanıyor. O yüzden eğer o tartı mekanizması yoksa tutturabilmek imkansız. Ama isteyen olursa buradaki ölçülerle veririm çünkü gerçekten de muflles'da harika oldu :)

Ayın sonu...Klasik, çıksan ne yapacaksın?

İki hafta önce Dubai'ye gittik, eşim kitap almak istedi. Orada, gerçekten de İngilizce olarak herşeyi bulabileceğin kitapçılar oluyor. Ufaklık " Acıktım!" dedi. Aslında acıkmak bir kenara akla takılan nokta fast food piyasasının küçük çocukların gözlerini boyamak adına yaptıkları oyuncaklar.

Karşısındayız! Hem, gereksiz yere harcanan bir plastik. İğrenç derecede doğaya zararlı. Verilen yemek yağ ve kanserojen yükü. Son okuduklarım ayçiçek yağının dahi kullanılmaması yönünde, neden? Rafine edilme oranı çok yüksek. Bir de bunları kullandıkları kızartmalar namına düşünecek olursak, çocuğa alınan her patates kızartmasında zehirliyoruz demektir. Neyse, zaten çok çıktığımız ve dışarda yediğimiz yok, gidelim bakalım neler oluyor dedik. Bunu söyleme sebebimiz de Ramazan. Herkes oruçlu.

Neyse, baktık bir sürü de turist var. Belli başlı yerler paket olarak veriyor. İnsanlar da yemek yenecek tarafta gizli saklı ağızlarına tıkıştırıveriyorlar. Sonuçta bu bölüm yemek yeme bölümü olduğundan, zaten hem oruçlu hem de çocuğu olan kimse gelmez, bir. İkincisi, o zaman yemek veremez o dükkanlar, öyle değil mi?

Eşim istemedi, kendini rahat hissetmezmiş ( ve bu düşünsecinde de son derece haklıymış ) Çocuklara yasak yok, ben de o anı değerlendirdim baktım başkaları da yiyor gizli saklı ama olsun dedim ve kendime bir hamburger aldım. Tam, sıkıntılı bir şekilde yemeye çalışırken güvenlik görevlisi gelip insanları " Yalnızca çocuklar yiyebilir." diye uyarmaya başladı. Önemli olan zaten huzursuz etmek, olayı kavrayamayan bir çift ellerinde içecekleri dışarıya doğru seyirtince bu sefer onlara detaylar anlatıldı. Öyle oturup yemek de yesen, dayak yemekle aynı. Yabancı olanların suratlarındaki anlamsız ifade...

Benimki zaten boğazıma dizildi, yemekten vazgeçtim. Ama hayatımda hiç Ramazanda o duygulara kapılmamıştım. Ben, Üniversitede okurken de hiç tutanlar tutmayanlara falan karışmazdı yani. Öyle de olması gerekir diye düşünüyorum. Aç olanın karşısında yemek yemek güzel bir durum olmasa da bunun hastası var, çoluk çocuklusu var. Ayrıca, oruç tutmanın anlamı aç olanın halini anlamak, kendini ne kadar kontrol edebildiğini test etmek. Yalnızca boş mideyle dolaşıp " Ben açım, dünya benim çevremde dönecek, bütün şartlar da bana göre ayarlanacak!" diye bir şey değil. O aç sefil insanlar bunu yapabiliyorlar mı zaten? Onların öyle bir lüksü var mı? Afrika'da her beş dakikada bir açlıktan hayatını yitiren bebeklerin anası babası " Dünya dursun burada bizler ölüyoruz!" diyebiliyorlar mı? Başkalarına şarlayabiliyorlar mı?

Desenize zenginin orucu bile bir farklı. Bütün gün akşam kuş sütünün eksik olduğu masaya oturmak, bütün gün hangi yemeği pişireyim telaşında bir alışveriş çılgınlığında günü bitirmek. Ama trafikte falan canavara dönüşmek, ona buna hönkürmek oruç tutmak çoğu kişiye göre. Kendine güveniyorsan tut kardeşim ama bana da müdahale etmeye hakkın yok! Ama tabi bu idealde olması gereken, sığ insan doğasını bağlamaz.

Yalnızca ufaklığınki yanımızda öylecene beklemek zorunda kaldık ki ortamı hiç sevmedim. İğrenç bir su termosu verdiler menüyle beraber, kocaman bok sarısı bir plastik! Eşimle de konuştuk, bir daha hayır dedik. İnsanların arasında gelip gidip uyaran güvenlik görevlileri komikliğe dönüştü, onların kendi kültürlerinde olmadığından, aralarında yaşlılar bulunduğundan ya da " Millet oruç tutuyorsa beni ırgalamaz, ben açım, hem burası da açık, e o zaman?" diyenler bulunduğundan görevli köşeyi döner dönmez, çocuklar gibi eğlenerek yiyenler oldu.

Sharjah'da zaten yemek ya da içecek anlamında açık bir yer bulmak imkansızdır, güvenlik görevlisi de bu yetkisini isterse hapse kadar götürebilir. O yüzden iki lokmayı özgürlük adına yiyeceğim dersen farklı hayat tecrübeleriyle karşılaşmak olasıdır. Burasının şartları bu, ona değil sinirim ama bugünlerde Türkiye'de de aynı şeylerin olduğunu bu aralar çok severek okuduğum bir blogda da gördüm. Gerçi yıllardır aynı dava, diyorum ya " Ben Allah'ın dediğini yapıyorum, siz zındıkların da ağzına etme hakkına sahibim." diyenler çoğalıyor sanki.

Ha, bu arada, tahmin ettiğim şu ki, otellere gidenler, üyeliği bulunanlar falan gayet rahat hayatlarına devam ediyorlar. İnsanların hep bir arada bulunduğu ortamlarda yemek ya da içmek imkansız. Dubai gibi turistik bir mekan olması da bu kuralı değiştiremiyor. İlginçtir ki, yine Dubai'de tabi, yollarda donu görünene kadar mini etek giyebilen bir Avrupalı ile karşılaşılabilse de bu dini bir kural olduğu için böyle uygulanıyor.

Sabah yine gözlerim kızarık kalktım. Bir haftadır da başım ağrıyor. Bu iklimin gözlerimde yarattığı eğretilik duygusundan çok sıkılıyorum. Dışarıya çıkmanın alışveriş yapma mantığı dışında olmaması geriyor insanı.

Birkaç aya kadar parklara falan gidebiliriz, sıcak kırılmış olacak ama ondan önce kocaman paralar verip de bir yere üye olmadan gideyim, yüzeyim, geleyim anlayışı sıfır. Bir yere üye oldun diyelim...Benden başka kimse yararlanamaz ki! Ben de sabah işimi gücümü bırakıp yanmaya, güneşlenmeye, yüzmeye koşturamam. Eşim geliyor beş gibi, ancak bir çay iç, lafla, altıda köpeği çıkart, yemeğe otur. Kızım geliyor, oluyor saat üç, ödev yap, birazcık oyna, bir yere bale falan gibi gidilmeyecekse tek gözü kapa, babanın gelişi...

Yalnızca hafta sonu, o da o kadar para verilecek her sabah kalk koştur koştur otele git, e gitmişsin öğlen dönme orada yemek ye, olabileceğinin beş katı da ona harcama yap. Bilmiyorum... şimdilik düşündüğümde pek karlı gelmiyor bana. O kadar kısıtlı zamanda da bir yere bağlanacağıma istediğim zaman istediğim farklı bir yerden yararlanmayı uygun bulurum şahsen.

Kamping olayına gelince...Evet, bütün malzemelerimiz var, anladık da tuvaletini kayaların arkasına saklanıp yapmak, başkasının yaptığına tanık olmak ne kadar rahatlatıcıysa o kadar! Doğaya yakınlıkmış şuymuş buymuş, bu da olanın bitenin bir diğer bakış açısından tarifi oluyor.

Başkalarıyla da gitmek istemiyorum. Söyledim benimkine. Neden? Bazısı cozurduyana kadar güneşin altında kalıyor, çocuklar olunca tutmak imkansız çadırın içine gir çık yapılıyor. O yapışık kum yataklara, heryere bulaşmış oluyor. Aman girmeyin dendiğinde geçen sefer gittiğimiz tuhaf insan " Aaa bırak canım oynasın çocuklar, buraya dinlenmeye, rahat etmeye geldik, takma o kadar!" gibi yorumlar yapmıştı, ne çocukları tutabildik ne bir şey. Iyyyy!

Diyorum ya hayatımda yorum istemeyen biri olarak eğer bu tür handikaplar varsa kendi çözümlerimle karşılamak isterim şahsen. Ne yapalım? Ben öyle cümbür cemaatlere uygun bir insan değilim, üzgünüm. Bakalım, belki bayramda biz bize deneriz. Nasıl olacak yazarım.

Sabahleyin, okuduklarımdan notlar almak için güzel bir defter aradım ama bulamadım. Önemli bilgileri unutuyorum. Onları hep yanımda taşıma amacım var. Ararken, elime 2004 yılında Antalya'da tuttuğum günlük geçti. Hava durumuna kadar yazmışım :) Bir anda aklım gerilere gidiverdi. Ufaklıktan bir sürü inciler bir de, bayağı bir güldük sabah sabah. Ne iyi oluyor böyle yazılanların sonradan okunup nostalji yapılması...

Umarım gözlerimde daha fazla problem yaşamam. Burada en yaygın olan ve salgına dönüşen sorun konjiktivit. Aids olduğunu duysalar bu kadar kaçar millet.

Ben doğaya çıkıp yürüyüşler yapmak, yüzmek, ufaklığı da açık havaya çıkartmak istiyorum yav! Yüzde yüz karşısında olduğum düşünce sistemiyle yaşamak istemiyorum. Ama işte, hayat böyle bir şey. Alışverişe git mesela, sağlıklı alternatifler istiyorum çocuğum için de ona göre alacağını al. Çok yaparsın! Ha, köye gideceğim oarada yaşayacağım desen, çocuğunun okul durumu ne olacak? Senin geleceğin nereye gidecek?

Ya da sağlıklı yaşam...Alışverişe gittin, bir koca bölüm çukulatalar, kurabiyeler v.b... Diğer bölüm tatlılar, bir diğer taraf güya cornflakes alacaksın üzerlerinde binbir kahramanın olduğu şeker yükü mısır cipsleri...

Maliyetleri ne kadar, satışlardan elde ettikleri kim bilir ne? Sonuçta bu atların, ineklerin yediği mısır değil mi kardeşim?! A hayır! Spider Man konulmuş ya mesela, çocuk cornflakesi değil üzerindekini görüp alıyor. Bizde alamıyor, o şekilde seçime izin vermiyorum.

Zamanında böyle bir film seyretmiştim. Bir adam çocukların çok sevdiği bir kahramanın kılığına giriyor ve sonra anlıyor ki o kişiliği atıyorum çok zararlı şeker falan satışında kullanıyorlar. Sonra, buna karşı çıkıyor ve olanlar...
Ve geçen haftalarda seyrettiğimiz "Super Size Me", harika!

Gerçekten de dışarda hamburger yedirme alışkanlıklarınız varsa değiştirmeye yetecek oranda gözleme dayanıyor film. O film çevrildikten sonra güya (!) sağlıklı menüler giriyor devreye ama söylediklerine göre kullanılan salata soslarında bile öyle kaloriler var ki! Onlar çocuklarımız da dahil vücudumuzda işlemden geçemeyip, biriktikleri için bu hale geliyoruz.

Buradan Mc Donalds fries ları seyrediverin, bakalım neler oluyor? Korkunç...

Neyse işte...Bu hafta sonu da böyle geçecek. Benim kızımla yapacağım işler var. Okumalar, arkadaşının doğumgünü için hazırlanacak kart falan...

Herkese de iyi hafta sonları :)


12 yorum:

kecilerin cobani dedi ki...

iii iii iiiimdaaaaakkk.
lahana gorunce orda duracak sanmistim. ehehhee..
Bol lahana ye bol gaz çıkar.
Bir de salatalık kabuğu bende patlatacak kadar gaz yapıyor.
Pizza'n harika görünüyor, şlapşlup..Ben de ekmek makinesinde yapiyorum arasıra. çıtır oluyor.
Hiç hiç sevmiyorum şu burger olaylarini. Bir kere denizi de mecburiyetten götürmüştük kız elini hiçbirşeye sürmedi. içim sen bi rahatla, bi rahatla. Gerçi 4 yaşında ilerde ne olur bilemem.. Biz gitmediğimiz için çok sorun olmayabilir.
Burda da oluyor baskılar ama henüz güvenlik görevlileri gelip uyarmıyor. Herkes pis pis bakıyor. Ben eskiden utanırdım şimdi öyle bir hale geldi ki içimden inadına pis pis bakanların karşısında yiyip içesim geliyor. Nasıl kutuplaşma..

Adsız dedi ki...

Şu pizza çok nefis gözüküyor. Şu an biz taşındık Egede bir ilçeye, çok şirin bir yer. Hani yiyecekleri köy ama eğitimin şehir olduğu bir yerdeyiz. çok mutlu olduk ailecek. Şimdiye kadar nasıl gelmemişiz bilmiyoruz. burada herşey bin tat, bin dokun her şeyi elleyip yemek istiyoruz. bu arada burası NAZİLLİ.
İyi hafta sonu dilerim..

evinkedisi dedi ki...

Valla, keçilerim çobanım böyle hamburgerciye gidip de elini sürmemesi acayip bir durum. Hele de bu yüzyılda, tebrikler ediyorum sevgili kardeşim, başarılarının devamını dilerim.

Bugün de benimki doğumgününe gitti, lolipop vermişler üzerinize afiyet, anlattık durumu, her seferinde geriye sarıyoruz, olsun, yumuşak şekerlerden de yemiyor, lolipopu da attıkkk :)Ben de aynen o tarif ettiğin zafer duygusunu kemiklerime kadar hissettim.

Bizim memlekette şimdi kim başa geçerse onun borusunu öttürme yanlıları manevi olarak dürterler, ardından kanunsal destekler geldiğinde göreceğiz hanyayı konyayı. Hala iyi örnekleri göstererek " Hepsi de kötü mü canım bunların?" sorusuyla kafalar karıştırılıyor. Tabi ki hepsi kötü değil de böyle aşırıya kaçanları ne yapacaklar o zaman merak ediyorum.

evinkedisi dedi ki...

Melike teşekkürler :)

Hayırlı olsun yeni mekanınız :) Eğitim açısından o kadar hoşuna giden bir yer bulman büyük bir şans. Daha önce İstanbul'du sanırım. Ferrarisini satan durumları, anlıyorum, çok da hak veriyorum.

Yazayım mı pizzanın tarifini o zaman? Ama işte cup ölçüleriyle, olsun! Üzerinde ml. olarak da yazıyor, olmazsa onları da yazarım öyle koyarım, ne dersiniz efem bu duruma?

Selen dedi ki...

Yaptiklarin harika gorunuyor hele pizza.Hmmmm.su tasinma trafiginde senin gibi harika seyler pisiren bir sevgili dostum yakinda oluverseydi keske...
Sevgiler canim.Sali gunu tasiniyorum hala kutulama bitmedi deli olucam:))

elektra dedi ki...

kedi, o lahana şeysinden ben de yapmış idim saraçoğlu beyden okuyup. evdeki saadetimizi etkiledi yahu:) ailem mi lahana mı yarışmasında, ne tarafın galip geldiğini yazmayayım:) çok kötü kokuyorrrrr:((((

evinkedisi dedi ki...

Selen;

Kolay gelsin diyecem ama biliyorum kolay gelsin demekle olmuyor. Keşke yakın olsaydık valla doyururdum sizleri şu dönemlerde. Ben en iyisi yazayım şu pizzanın tarifini...

Elektra'cım ya!

Çorba hala dolapta beni bekliyor. Hakikaten içimi boşalttı, öyle bir durum:) Yine de deneyeceğim. Haklısın koku kötü ama tadı o kadar fena değil. Suya haşlanmış yapraklarını koyma olayı pek içimi açmıyor ama selülit var bu işin sonunda :)

Adsız dedi ki...

İyi niyetlerin için sağol.
Daha önce saçma sapan bir biçimde türkiyenin abuk coğrafyasında geziniyorduk..nihayet son buldu.
Egenin iç tarafında kalıyor ilçe, doğallığı gibi.kısaca çok sevdik burayı..

Adsız dedi ki...

Canım kesinlikle haklısın lahana çok sağlıklı. Ben lahana yapraklarını yufka olarak kullanıp börek yapıyorum kaşarlı. Mutlaka dene hafif ve sağlıklı.

Asortik Krep dedi ki...

Kitap çıktığında haberim olsun :)
asortikkrep1@gmail.com
-istersen silebilirsin bu yazıyla alakasız yorumu-

evinkedisi dedi ki...

Eda'cım;

Aslında geçenlerde de kaşarlı börek değil de benim de aklıma lazanya gibi döşemek geldi. Evet, akıllıca, seninki daha hafiftir eminim, kaşarlı olan börek durumları, deneyeceğim, teşekkürler :)

Asortik krep'ciğim;

Kitabım olur da basılırsa, hala güven anlamında anlaşmam olsa bile sıfırım, haber vereceğim ama o zaman evinkedisi olamam buralarda, özelden haberleşiriz :)

Asortik Krep dedi ki...

Tamam nasıl istersen öyle haberleşiriz :)