




Burada, fotoğrafını da çektiğim, sanırım tam emin değilim, un değil de nişasta ile açılan ve dondurucudan alınan yufkalar satılıyor. Daha elastiki ve kalınca. Dolayısıyla, yetiyor. Kızartılınca da kıtır kıtır oluyor. Türkiye için normal yufkayı şeritler halinde kesin, üstüste koyarak sarılırsa ancak olabiliyor belirteyim.
İçi için malzemeler;
150 gr karides
1/2 kg küp veya şeritler halinde kesilmiş tavuk göğsü

2 yemek kaşığı soya sosu
2 tane küçük veya bir orta boy soğan
2 diş sarmısak
2 çay kaşığı zencefil ( sarı renkte tazesini de toz gibi kesebilirsiniz veya zencefil tozu da alabilirsiniz. Alırken az miktarlarda almanızda kokusunu kaybetmemesi açısından fayda var )
Pudra şekeri veya bal ( tadına bakılarak eklenecek )
1 paket soya filizi ( eğer 100 gr falansa iki paket de olur eriyen bir yapısı var çünkü )
Evde bulunan sebzeler ( yeşil biber, taze soğan, lahana, yeşil fasulye, kırmızı etli biber, havuç...)
bu sebzelerden renk verecek kadar 100 er gr diyelim.
Wok denilen derin pişirme tencereleri var. Bu tencerenin özelliği harlı ateşte çok fazla malzemeyi

Diğer bir özellik Çin tarzında pişirme yaparken sebzelerin çok pişirilmemesi, hatta hafif bir kıtırlıkta kalmaları.
Bu tarif şekerli ve tuzluyu bir araya getiren çok güzel bir bileşim ama dediğim gibi evde uygulanmadan önce o tada aşina olmak ya da bu tür maceralara atılmaya da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Önce sebzelerin hepsini ince ince şeritler halinde kesiyoruz. Aslında en fazla zaman alan tarafı bu. Özellikle havucu ince uzun şerit halinde keserken ellerinize özellikle dikkat edin. Sebzelerimizi kesip, yıkadıktan sonra bir yerde onları bekletiyoruz. Çünkü amaç hepsini bir anda wok'un içine atmak.
Ben her zaman daha önce de yazmıştım, eti biraz zeytinyağı ya da tereyağ artı sıvı yağ koyduğum tencerede pişirmeye başlıyorum. Biraz pişmeye doğru soğanları ekliyorum. Bu yemekte taze soğan eski soğanın yerini aldığı ve çok daha güzel göründüğü içindir ki iki tane küçük boy soğanı ekleyelim. Sarmısağı ve tavukları bu şekilde güzelce hafif karamelize oluncaya dek pişirelim. Karidesler çok çabuk piştiği ve minnacık kaldığı içindir ki son saniyelere saklıyoruz. Taze soğanı da sebzelerin arasında az pişeceklerin içinde tutuyoruz.

En sonunda soya filizlerini katıp pişirmeye çok mıncıklamadan, narin şekilde birkaç döndürüş yaparak bırakıp hemen kapatıyoruz. Çok sulu olursa o zaman hafif mısır nişastasıyla suyundan bir yere alıp karıştırıp hafifçe koyulaştırabiliriz de.

Derin olması koşuluyla kızgın yağa attığımız börekleri pişiriyoruz. Derin olmazsa tavaya yapışma ve patlama riski var, kızgın olmazsa da bu sefer böreklerin çok yağ çekme durumları oluyor. Dolayısıyla kızgınlık ve derinlik esprisine dikkat.

sarıp temiz bir el kurulama bezinin üzerine koydum. Evreka! Hiç bir şey bir yere yapışmadı :) Yurt dışında yaşayıp da benim kullandığım yufkayı kullananlara bir ipucu.
Bizim ülkedeki yufka dediğim gibi taze olduğu ve suyla da yapıştığı için bu kadar olmuyor. Daha rahat çalışılıyor.
Yufkaları sardık, bezimizin üzerinde beklerken yağın ısınması için altını açtık ve o sırada börekleri ortadan kesip içine koymak için soya-bal-hafif zencefil ve sirkeli karışımızı da hazırladık. Bunun olmazsa olmazlarından acı sosu tabi ki. Onu da masaya aldık ve kızartmalara geçtikkkk. Afiyetler olsun :)
2 yorum:
Hayatta en cok sevdigim yemekler Cin ve Hint yemekleridir.Seninle cok iyi anlasacagiz galiba...Bu tarifini verdigin cin boreklerini ben cok aliyorum esim bayiliyor ama sarimsak alerjisi var ben hazirini ve sarimsaksizini buluyorum..Cok harika gorunuyorlaaaar.Eline saglik...
Benim favorim Sweet and sour chicken.
Aynen! Ay, hoşgeldin Selen, tam gözlerim dönmüş babalar gününü eskitmemek adına yazıyordum ki tekrar senden mesaj :) :)
Peki soğan? Sorun profesyonel tarif olmadığından bilmeyen için eksik gelen tarafları da olabilir korkusu...Yani elim artık otomatiğe alışmış ya, bir cimcik tuz, yok göz kararı şu bu...Böyle tarif yazmak yeni bir boyut resmen.
Bu arada, anneni gerçekten de taktir ettim, benimki çocukluğum boyunca eve almam dediği için hep hayaliyle yaşadığım bir şeydi. Üzüntüm, O'na layık olan hareketli yaşamı veremiyor olmamız. İnsan hayatı köpeğe göre çok doğadan uzak ve monoton bir hayat bana göre. Ama bizimkinin de alışmış artık böyle keyfi yerinde gibi...İngiltere'nin kurallarını biliyorum ne kadar zor. Bİz Türkiye'den buraya gerekli aşıları ve chipiyle getirdik, getiremeseydik gelir miydik? Bilmiyorum, sanırım gelemezdik :( Çünkü bende güvenebileceğim bir yer de yoktu bırakılabilecek. Neyseki Allah'tan oldu. Oğlun emin ellerde, annenin anlayışına da hayran kalmamak elde değil. Ziyaretin için tekrar teşekkürler.
Bu arada Medilain bulunamadı ve aramalar durduruldu biliyorsun :( Çok canım sıkılıyor, Meltem'in bloğunda yazılan ve medyaya yansımayan gerçekler ise çok daha koyucu :( Çocuklarımızın yanından bir yere ayrılmamamız lazım.İyi geceler diliyorum :)
Yorum Gönder