21 Mayıs 2007 Pazartesi

Günaydıııın!!!!

( Bizim kızın 5 yaş çalışması, en sevdiği arkadaşı, bu renkler Fotoshop'da babasıyla seçtiği renkler, resmin arkadaşının görüntüsüyle alakası yok ama olsun :) )

Efendim, yine yoğun bir güne başladıkkkk! Dün akşam yatağa gidiş saatim biri buldu yine, yakında yarasalar gibi yaşamaya başlayacağım. Bugün heryerim ağrıyor, hasta olacağım ya, aylık PMT dönemleri...Bir yere yazmıştım da bir türlü bulamıyorum, hastalanmadan önce 22 tane falan semptom saptadım kendimde. Klinik vaka!!! Kaç kaç kaç! Eşim, herkesden önce anlıyor artık, mutfaktan dronkkk, çatırt, pattt! diye sesler gelmeye başladığında ve ben konuşmak yerine diş sıkmaya başlamışsam, saçlarım diken dikense..vesaire, listemi bulunca paylaşırım. Tek duam bu döneme gelmez inşallah İngiltere seyahatimiz, seyahat de demeyelim de aile ziyaretimiz. Zira, herkesi bir kaşık suda boğup, bir de üzerine benzin döküp yakasım geliyor da...

Dün gece de saat dokuz civarı başlayıp, onbir gibi biten mutfak temizleme fiili, hamilelikteki " Dişi Kuş Sendromunun" her 21 günde bir tekrarlanan hali. Ben böyleyim işte, sürekli kafamda kendime göre projelerle dolaşırım. Kırk tilkili kadın :) Aaa bu ismi de çok sevdim ben!

Neyse, dün akşam da saat on ikiyi gelmiş geçiyor, benim gözler aynı Walt Disney karakteri Guffy kıvamında dönmekle meşgul ama takmışım kafaya ya kendi bloğumun logosu nasıl olsun?! Bak resimlere, bak oraya, bak buraya derken ööle kes yapıştır yapmayayım dedim. Benim ufaklık zaten resim konusunda makina gibi çıkarıyor, ilk yazıma koyduğum huzur dolu, mutlu kedi beni anlatıyor, e ben daha ne isterim?! dedim kendi kendime. Şu aralar kurşun kalem çalışıp bırakıyor, boyama alanına çok hırslı girip acayip boyamalar yapıp bitiremeden bıraktığı içindir ki bunu boyamadan koymuşum dosyaya. Hemen babamızın bilgisayarına çıktı almak amacıyla yolladım, şimdi çıktı çalışılmak üzere benim yanımda bekliyor. Ben boyama anlamında bir el atayım dedim. Ve yemeğim yok ve kendimle ilgili bayanlara özgü olan o harika işlerden... Günün yapılacak listesi :( Ve, ve, ve...

Sabah sürekli yazıştığım bir arkadaşım var, ikinci çocuğunu bu sene doğurdu. Üniversitede beraber kaldığım yurt arkadaşlarımdan biri...Ufaklıklardan bir tanesi kız benimkiyle yaşıt, diğeri oğlan daha bir yaşına girmedi. Ben hala yapsam mı yapmassam mı? Hazırlık da lazım, doktora gitsem mi, gitmessem mi...yi falan düşünedurayım, bayılıyorum böyle bitirip, hamilelik aşamalarını geride bırakıp çocuğunun büyümesini izleyenlere...Gerçekten özenilesi bir durum...

Bazı sitelerde ufaklığı olmayanların aynı benim eski yazdıklarımı dile getirdikleri bloglar gördüm. O zamanlar ben de yazdığımda " Bak, bir olsun, büyümeye başlasın görürsün nasıl değişecek fikirlerin!" diyenleri tepelemek gelirdi içimden. Bir de planlı, zamanı geldiği düşünülerek yapılmış bir çocuk benimki. Öyle haybeye hamile falan da kalmadım. Ama şimdi bakıyorum da altı yıl önce aldığımız bu kararda, şartları, benim ara verdiğim çalışmadığım dönemi, bulunduğumuz mekanın sıcak, günlük güneşlik, bol köpekli, denizli bir memleket olmasını düşünmüşüz ama çocuğun ne demek olduğunu, büyüdükçe bize neler verebileceğini, nasıl katıksız bir sevgi olduğunu bilmeden, anlamadan robot gibi alınan bir kararmış.

Sonra, premtürelerle ilgili kitap yazdım, hala basılacak :( Başka bir basımevi ( ki bu alınan ve onaylanmasına rağmen zaman aşımı, ekonomik çöküşler sebebiyle yarı yolda kalınan üçüncü basımevi oluyor :( neyse...) Kitabımı kontrol eden doktor arkadaşlardan biri, " Siz hamileliğe hazır olmadığınız bir dönemde bu işe soyunmuşsunuz." demez mi?! Aman Allah'ım, ne demek yani demiştim kendi kendime, yahu ilk tecrübe! Gelmiyor işte öyle ilahi duygular bir anda AAaa! Bir de adamcağıza kendimi savunucu, benim gibi annelerin ne hissettiğini anlatıcı ne kadar da şey yollamıştım. Şimdi gülümseyerek ne demek istediğini anlıyor ama ilk annelik duygularıyla tanışacak olan kadınların motomot aynı değil ama benzer aşamalardan geçebileceğini tahmin edebiliyorum.

Zaman...Derler ya zaman herşeyin ilacı diye. Kesinlikle doğru, bazı şeylerle anında çok savaşarak kendimizi yıpratıyoruz ama zaman geçtikçe herşeyi daha olgunlukla ve az ataklıkla karşılayabiliyoruz.

Sabahleyin ufaklığın beslenme çantasını hazırlıyorum. Ton balıklı sandviç istedi, yuvarlak hamburger ekmeklerinden almışım. Bayılıyor değişiklik yapmaya, yanına salatalık koymak istedim, ilk önce razı olmadı, sandviçten balık bulaşıyormuş, soggy oluyormuş sandviç :) Böyle de yarı İngilizce yarı Türkçe takılma durumlarımız var tabi haliyle. Ben bir anda beslenme kabının içine ekstra küçük bir kap koyacağımı ve böylelikle bulaşmanın da önleneceğini söyledim. Yüzüm aydınlandı bu fikri söylerken farkındayım. O sırada benimkinden cevap geldi; " İstemiyordum ama o yüzündeki gülümseme için tamam diyorum. Mutlu bir aile, ne güzel!"

İşte! Ya!... Bunu çocuklarımız olmadan, ilk çocuklarımıza hamile kaldığımızda bilmiyoruz! O, zamanla geliyor, yetiştiriyorsunuz, size verdiğinizin yansımasını geri verdiklerinde...Deneyimledikçe, yaşadıkça...Bazen başkalarının saç baş yoldurtan, ciyak ciyak bağıran, krizler geçiren ve geçirten mutsuz çocuklarını gördüğümüzde ( eskiden olsa uyuz çocukları derdim mesela artık demiyorum görüldüğü üzere ) " Amaaannnnn!" diye kaçtığımız zamanlar...Ama unutmayın, çocuk sizin ve siz yetiştiriyorsunuz. Öyle bir şey olabilir mi? Herkes kendisi nasıl rahat ederse çocuğunu o şekilde yetiştirir. Bu da kendinizin mutlu olacağı anlamına gelir.

Biz, karı koca kaotik ortamlardan arkamıza bakmadan kaçtığımız için aynı yansıma çocuğumuza da geçti. Zamanında kendi kendine yattı, zamanından önce (!) hep altılarda yani, kalktı, ama olsun, farklı, erkenden başlayan, aktif bir hayata dönüş...Doğma aşamasıyla beraber gelen acayip yaratıcı bir dönem...Yani, bende etkileri hormonal değişimlerle nasıl farklılıklar gösteriyorsam aynı şekilde yaşandı. Tek düze gitmedi hiç bir duygum. Geçmişte yazılanlar da o ana ait hissedilenler ama yargılanacak hisler değil çünkü hepimiz değişiyoruz. Yaşlandıkça daha huzurlu, daha kendi kendine yeten insanlar haline geliyoruz. Bu, çevremizdeki herkese yansıyor, hiç alternatifsiz. Şimdi diyorum hamile kalsam, ne kadar da farklı yaşarım. O yüzden bazı yaşlı anneler görüyorum burada, çok olgun ve yerli yerine oturmuş hallerine imreniyorum.

Mesela, kızımın en yakın arkadaşının annesi...Geç evlenmiş ve hemen üç yıl arayla iki çocuğu doğurmuş harika bir kadın. Nasıl bir soğukkanlılık, nasıl bir dingin enerji ve çevresinde bıraktığı etki " Herşey kontrol altında." Bunu seviyorum. Kendimle barışık olmayı ve dinginliği...Bunu tekrar deneyimlemek için çok az bir zaman kaldı, yani inşallah...Herşey kotrol edilip de start alınana kadar. Belki de hiç deneyimlenemez...Hayat bu. Prematüre ikizlerim bana herşeyin normal zamanda planlandığı gibi gitmediğini anlattılar. Çok şey öğrendim, kızımla da hala devam ediyorum. Bu ölene kadar da sürecek.

Şimdi telefon geldi :( Benim varis için sigortadan onay gelmemiş, doktoru aradım, sordum "Ne yapmam gerekli?" diye, yalnızca onaylanmadı kağıdı gelirmiş, "Eğer isterlerse daha fazla rapor da yazarım." dedi. Bakalım...Bu akşam eşim gelsin, sigorta ile ilgili bilgileri alayım. Gerçekten de sol bacak rahatsız edici çünkü. Yarın sigortayla konuşup gereken ekstra bir şey var mı diye sorarım. Ya da neden? Olmazsa, hani en kötüsünden devlet hastanesini de denemek lazım belki. Eğer özelden sorun çıkarsa oraya da bakmak, doktora sormak gerekiyor. Dergide okumuştum, özel hastanelerin servislerinden de çok memnun insanlar var diye. Denenmeden bilinmez, ağlamayan çocuğa meme verilmezzzz!

Şimdilik ara :)

Hiç yorum yok: