18 Mayıs 2007 Cuma

Ejderha Temalı Doğumgünü (3)

Ellerimi ovuşturduğumu fark ettim :) " Yine başlıyorum!" un vücut dili...2. Ejderha Temalı Doğumgünü yazımda keke ejderha şeklini verirken hangi siteden yardım aldığımı, evimde olmazsa olmaz anlamda kullandığım malzemeleri, keki yaparken başıma gelenleri, yapılması ve yapılmaması icap edenleri deneyip, anlayarak yazdım.

Pastayı geçtik. Kekini ve üzerini kapladığımız neydi bakayım o kremanın adı?... Hatırlayanınız var mı?...Evvet! Buttercream icing'in tarifini de verdim :) Yazının sonunda yer alan fotoğrafa dikkatle bakacak olursanız ( Ejderha Temalı Doğumgünü 2 ) orada buttercream icing ( pembe kaplama ) dışında kullanılan bir şeye daha dikkat edeceksiniz. Onun adı da Türkçe de şeker hamuru olarak çevrilen İngilizce adıyla rolled fondant.

Şeker Hamuru'nu bulduğum Türkçe sitelerin ismini vermiştim, tekrar yazayım, ben Hanimiş'in ve Pastacı'nın tariflerine baktım. Hanimiş'in derlemesini de çok beğendim. Sonra daha önce de belirttiğim gibi bu tarifler orjinalinde İngilizce olduğu için " Bakalım, onların tariflerinde belki burada bulabileceğim eklemeler vardır." diye araştırma yaptım. İngilizce bilenler için sitelerin hepsi orada bakidir tabi ki :) Hupppps! Neredeyse yazının sonuna doğru Pastacı ile Pastacı kız'ın farklı insanlar olduğunu anladım :) Piyasaya yeni girmenin handikapları :)

Bu arada, bir de atlamadan geçmeyeyim. Kendim mutfakta sürekli önümde açık tutmak için ( pislense de fark etmez ) bir Ejderha dosyası hazırladım. Beğendiğim tarifleri derleme şeklinde print out alarak önüme koydum. Alışverişlerim sırasında da yanıma bu kağıtları aldım. Elinizde lap top dolaşamazsınız ya! Ya da baştan aşağı yapış yapış un ve süte bulanmışken bilgisayarınızın sürekli uykuya geçmesini önlemek için spacebar'a basıp basıp duramazsınız. En güzeli dosyanızı hazırlamak :)

Şimdi bakalım o dosyada nelere dikkat ederek rolled fondant ( şeker hamuru ) hazırlamışım...

Öncelikle, Hanimiş'in hazırladığı derlemeyi bir print out olarak almışım. Sonra da tariflerdeki ortak yönleri anlamanın arkasından bulduğum İngilizce tarifi arkaya eklemişim. Pastacı İngilizcedeki cup anlayışı ile tarifi vermiş ama O'nun kullandığı tylose-c yi bulamayınca, o zaman başka yerden Hanimiş'in verdiği tariflere uyan ama cup anlayışı ile verilmiş olan bir tarif buldum.

Bu tarife göre;

ROLLED FONDANT ( ŞEKER HAMURU )

1 tbspoon jelatin

1/4 cup soğuk su ( bu su yerine opsiyonel olarak 2 tbspoon suyla beraber gül suyu, portakal çiçeği veya taze sıkılmış limon suyu kullanılabilinir )

1/2 cup glikoz ( glikoz yerine geçen mısır şurubu da kullanılabilinir burada verilen miktara karşılık 9 tbspoon önerilmiş )

1 tbspoon gliserin

2 tbspoon katı bitkisel yağ ( shortening )

8 cups elenmiş pudra şekeri

1 veya 2 tea spoons vanilya ( isteğe göre )

Jelatini benmaride kullanacağımız bir kabın içindeki suya beş dakika bırakıyoruz. Sonra bunu benmari olacak şekilde daha büyük bir tencerenin içine alıp jelatin eriyene kadar karıştırıyoruz. Glikoz ya da mısır şurubu ve gliserini de ekliyoruz ve en son katı bitkisel yağ ( shortening'i ) de ekledikten sonra hepsi erimiş bir hal aldığında içerde benmari olan kabı alıp çıkarıyoruz.

Pudra şekerini derin bir yoğurma kabının içine alıp ortasını açıyoruz. Bu karışımı ekliyoruz. Tahta kaşık yardımı ile yedirmeye ve karıştırmaya başlıyoruz. İlk aşamada yapış yapış kıvamlı bir malzemeye dönüşüyor ve ardından yoğurdukça satenimsi ve mermerimsi bir kıvama geliyor.
Hemen dönüşümlü olan(!) streç filmimize rulo haline getirdiğimiz şeker hamurunu iki kere sarıp, ardından da vakumlu nefes alamayacağı bir kaba yerleştirip ağzını kapatıyoruz.

Renklendirme yapacaksak, çok azar azar ekleme yapıp yoğurmamız gerekiyor. Zaman geçtikçe likit olan renklendiriciler ki ben başkasıyla çalışamadım henüz, koyulaşıyor.En az 24 saat bekletmek gerekiyor.

Benim Ejderha pastamdan kalan bir fondant'ım var. Oldukça katı gözüküyor. Bunun için verilen yol, minik parçalara bölerek, el de katı yağla yağlanarak yoğurulması. Bunu yaparken damla damla su eklenmesi...Tersi durumda ise şeker ekleyerek katılaşmanın sağlanması.

Bence, hamur yoğurmaya aşina olanlar ipuçlarını çabuk kavrayacaklardır. Ancak, hamur yoğurmak da mantınınkiyle, puçanın ya da bisküvi hamurunun arasında bayağı bir fark var. İkinci gruba girenler kolay kolay merdaneyle açılmayıp, elle müdahale gerektiriyor.

Şimdi, bizim evlilik yıldönümümüz geliyor ve ben bu eski hazırladığım fondantı yaymaya ve açmaya çalışacağım. Bakalım ne kadar başarılı olabileceğim? İlk aşamada ejderhayı yaparken su falan ekleme yapmayıp da eller yağlanarak bu karışımdan modelleme adına çok güzel sonuç aldım, belirtmek isterim. Tadı da son derece güzel oldu. Küçük anlamda açabildim de. Bir pastayı kaplayacak kadar büyük yapılması için herhalde miktarların arttırılması gerekiyor. Denedikçe yazacağım...

Gerisi sizin yaratıcılığınıza kalıyor. Bu tip hayvanları ya da herneyse modelleri çalışırken diyelim, orjinalinin çıktısını önünüze almanız en faydalı metod. Bu ejderha, dinazor da olabilir aslında, ikisi arasındaki ince farkları ekleyince değişim yaşanıyor. Yoksa, kolaylıkla ejderha yapacağım diye dinazor da yapılabilir :)

Evetttt! Ejderha pastamız adına bütün adımları bitirdik. Keki, dışardan hazır kek unu şeklinde aldık, buttercream icing'i ve içinin kremasını hazırladık , iç kreması hazırlarken ne yaptık? Bir gün önceden katılaşması için dolaba kaldırdık. Ve en son da yine bir gün önceden o da en az, bazı yerlerde iki gün önceden diyor, rolled fondantımızı yaptık. Hepsi bekliyor, en sonunda birleştiriyoruz. Aklıma geldiği gibi yazdığım için bilgiler biraz dağılmış ya da tekrarlanmış olabilir :(

Bunun dışında yetişkinlere ne yapacağımı düşündüm. Geleceklerden bazılarının vejeteryan olduğunu bildiğim için iki türlü kiş ( quiche ) yapmayı uygun buldum. Delia Smith's Complete Cookery Course adlı kitabından yararlandım. İnternete girip de Türkçe sitelerden bazılarına baktığımda bu yazı dizisine başlarkenki handikapla karşılaştım. Verilen tariflerin bazılarının kişle ilgisi alakası yoktu. Bu bir Fransız başlangıç yemeği. Kremayla yapılması lazım. Hamurunu yine elle açmanız gerekiyor. Hamur çok basit ancak Delia'ya göre birkaç ipucu gerekiyor.

İşte, O'nun ipuçları;

1- İçinin hazırlanışında kullanılan krema alttaki hamuru etkileyeceği için ilk önce yapacağımız kiş kabının içine pişirme kağıdı koymak

2- Hamuru içi koymadan önce pişirmek

3- Pişirilen hamuru çıkartıp içine çırpılmış bir yumurtayı badana yapmak. Bu halde 5 dakika içi yerleştirmeden beklemek.

4- Ayrıca eklediği diğer ipucu, pişirme kabının metal olması.

Bana gelince, bende metal kap yoktu. Bizim yuvarlak Borcam türü kiş için kaplar satılıyor burada, daha az derin ve geniş bir yuvarlak diyelim. Daha önceden de bir tane kabım vardı. Oldular iki tane. Böyle partilerde neyi, neyin içinde pişirileceği de önceden hesaplanmalı.

İçlerimin bir tanesi; dondurulmuş ıspanak ( burada tazesi bulunamıyor, ıspanağın dondurulmuşunun kesin suyunu süzülmesi lazım ) Türk beyaz peyniri, İtalyan permessan peyniri, biraz sarmısak ( orjinal tadı bastırmayacak kadar ), tam yağlı krema ya da Türkiye'de bulunan ve yemeklere konulan çiğ krema, 2 yumurta, Küçük hinistan cevizi ( nutmeg ) üstüne kaşar peyniri ve kırmızı dolmalık biber ( de küçük küçük doğradım ki renk katsın )

İkinci iç; jambon ( veya salam da olabilir tabi ki ), kuşkonmaz ( Türkiye'de ancak konservesini bulabiliyorsunuz bildiğim kadaruyla ve de çok pahalı, illa ki şart değil ) ve mantar, yine peynir çeşitleri ve aynı çeşit krema, küçük hindistan cevizi, 2 yumurta ve yine üstüne kaşar peyniri. Mantarı soğanla çevirerek pişirdim. Yemekleri yaparken tereyağ kullanıyorum, bu tür özel günlerde.

Bu içleri karıştırarak yapıyoruz. Seçilecek malzemeler tamamıyla sizin isteğinize kalmış. Tabi ki mazlemelerin içinde pişenler varsa, kremayla soğuyana kadar karıştırmıyoruz.

Delia Smith'in bir yumurtayı çırparak kaplamasını kullandım. Ne pişirme kağıdı yerleştirdim ne de metal kap kullandım. Sonuç hala muhteşem oldu.

KİŞ HAMURU ( İki kiş için )

400 gr.un
200 gr tereyağ
isteğe göre tuz
soğuk su ( toplamak için )

Tereyağı oda ısısında yumuşatıyoruz, ondan sonra üzerine unu ve tuzu ekleyerek ilk aşamada bir toplamaya çalışıyoruz. Suyu ben buzdolabında beklettim çünkü hamurun kıtırlaşması buna bağlı. Yine aynı şekilde topladığımız hamuru da buzdolabında bir saat beklettim.

Çıkarttığımız hamuru ellerimizle hafif yağladığımız kaplarımıza yayıyoruz. Yanlara doğru bastırarak kaldırıyoruz. Ve fırına. Birazcık pişirdikten sonra, çok hafif renk değiştirmeye başladığında alıyoruz, yumurta ile sıvıyoruz. Ondan sonra beş dakika bekleyip hazırladığımız içi koyuyoruz. Yine fırına. Fırının sıcaklığı 175 derece olmalı ve önceden ısıtılmış şekilde hazırlanmalı :)

Çukulatalı kurabiyeler de yaptım. Bunu pastacı kız'ın sitesinden buldum.





Harika! Bu siteye girip bakabilir, tarifini alabilir görüntüsünü de görebilirsiniz. Ama benim bu tarifi uygularken karşılaştığım tek sorun, aslında şimdiye kadar kurabiyeye ilgi duymayışım, evde hiç aramayışım ve bu durumdan da ötürü hamurun açılışı sırasında sorun yaşamam oldu. yağ eriyip de unu toplayana kadar sabırlı olmak lazım. İlk aşamada, topak topak bir şey oluyor çünkü, sonradan toplanıyor bir. İkinci sorun, merdaneyle açmaya kalkıp sonra elimin ayasıyla devam etmem oldu. Elden gelen ısıyla gayet güzel açılıyor ve kalıplarla keserken de sağa sola oynatmak lazım. Kalıplamadan geri kalan tekrar toplanıp tekrar elle düzeltilip açılıyor ki bu hamurda ziyan denilen bir şey yok :)



Bunları ben kendime de özetlediğim için, bilenler kusura bakmasın. Onun dışında hakikaten günlerce taptaze kalan, kıtır kıtır bir kurabiye. Çukulataların oda ısısında kurumasını beklemek lazım. Acele etmeden...Zaten yemek yapmanın bir diğer kuralı da bu. Birisinden duymuştum, " Yemekle pişeceksin kızım! "derdi. Doğrudur. Dikkat bir dağıldı mı, o yemekten ya da pastadan, her ne yapılıyorsa ondan bir hayır gelmez. Ben ya altını yakarım, ya da beceremem.

Geriye yapılması gereken dipler kaldı. Onlar aslında yazmaya değer şeyler değil. Bir tane annemin tarator dediği bir karışım hazırladım. Burada, Avrupalı olanlara çok değişik gelen bir tad. Fakat o kadar göz kararıyla hazırladığım bir şey ki, burada neyi ne kadar kullandığımı sorsanız söyleyemem. Ama kullandığım malzemeleri yazayım;

TARATOR

250 gr dövülmüş ceviz
bir yarım limon
bir diş sarmısak
iki dilim ekmek içi ( dilimler inceyse veya galeta unu )
biraz şeker
biraz tuz
bunları toplayacak kadar salça
ve biraz da yumuşaması için zeytinyağı
isteğe göre acı
kimyon

Bütün bu malzemeleri tadarak, kendi damak zevkinize göre kullanın, karıştırırken sürekli tadına bakın. Azar azar ekleme yaparsanız hatayı düzeltmeniz kolaylaşır. Hamurun boyanması gibi aslında.

Çocuklar için; bu adrese girerek bir sürü fikirler edindim ve dragon tales ( Ejderha kuyruğu ) diye ekmekçikler gördüm. Burada ekmekçiklerin üzerine sürülen ve yeşil de görünen ( konuyla çok bağlantılı bir renk aslında :) ) bir dp daha keşfettim. Çocuklardan pek talep olmadı ama lezzeti büyükler için değişik. Dipin ismi Guacamole.

GUACAMOLE

1 Avakado ( olmuş, sert olanlardan değil )
1 diş sarımsak
tuz, karabiber ve kimyon
sıkılmış iki limon

Avakadoları soyup, eziyoruz. Bu malzemelerin hepsini birbirine karıştırıyoruz. Ağzı kapalı kalmalı, taze yapılmalı çünkü bende çok dayanmadı sanırım ağzını da panikten kalabalıktan açık unutmuşuz, dolapta bulduğumuzda rengi değişmişti :(

Diğer dipler humus ve süzme yoğurt, sarmısak, kekik üçlemesinden oluşan, masaya renk ve zenginlik katan basit şeylerdi. Humus sıcağa karşı çok dayanıksız, zeytinyağının tam üzerine kadar gelecek şekilde konulması ve o şekilde beklemesi lazım. Benim orada da gözümden kaçan oldu ve zaman içinde humus kalitesini kaybetti. ( Eksiklikleri de yazacağımı söylemiştim )

Yine yukarda belirttiğim adresten çocuklar için oyunlar indirdik. Müzikler de cabası. Oyunların herbirinin print out yapılması gereken yanları vardı.

Ancak ondan önce kapıdan içeri girer girmez aniden bir dağılma ve hareket olmasın diye el oyalayıcı bir faaliyet bulmam gerekiyordu. Tabi ki konuyla alakalı olması da gerekliydi.

Gerekeni;
bu adreste buldum. Böylelikle anlatılanı uygulayarak bir örnek oluşturdum ve gereken tüm araç gereci bir kutunun içinde toparladım. Çocukları, yere büyük bir plastik örtü sererek yerde oyaladım. Bu, on dakikayı rahat alan bir çalışma oldu ve sonunda herkesin kuyruğu uçan bir ejderhası oldu :)

Gerekenlerde, kağıt tabak ( plastik olmayacak katlanmıyor ), krapon kağıdı, yün parçaları kulak bölgesi için kesilebilir, tabi ki makas, uhu kullandım. İlk aşamada örneği gösterip adım adım ne yapmaları gerektiğini anlattım. Daha önceden de göz bölümünü ölçerek ve nokta nokta gösterip kesilecek kısmı belli ederek ayarladım.

Bu faaliyetten sonra serbest oyun için odalarına çıktılar. 20 dakika gibi bir süre oyalandılar, ben de yanlarında durdum. Çocuklara orada ejderha kuyruklarını ve çukulatalı kurabiyelerini götürdüm :) Bu dönem bitince de oyunlar için aşağı çağırdık. Şimdi karar verdiğimiz oyunlara geçelim. Oyunları bulduğumuz sitenin adresini yukarda verdim.

Pass the parcel ( elden ele geçirilen paket diyelim )

Gazete kağıtlarımız ve iki tane ucuz hediyemiz oluyor. Bir tane de ilk kişinin açacağı şekilde kaplamak için kullanılan kap kağıdı. Her bir paketi biri alta biri üste gelecek şekilde içiçe paketliyoruz. İçerdeki paketlerin her biri gazete kağıdı. Aralara bazen boş, bazen de tatlılar, çukulatalar koyuyoruz. Bir kişi müziği idare ediyor, müzik çalarken çocuklar yuvarlak şekilde oturmuşlar ve hızla paketi birbirlerine geçiriyorlar. Müzik durduğu an paket kimin elinde kaldıysa bir kat açıyor, içinden çıkan O'nun oluyor. Ya da bir şey çıkmazsa devam ediliyor. Paketin katları bitene kadar.

Tabi ki bu oyunların hazırlığı yapılmalı bir hafta önceden yapılırsa daha rahat oluyor. Çocukların herbirine hediye paketi hazırlamak da adetten burada.

İkinci oyunumuz Dancing Dragon denilen bir oyundu. Burada da çocuklara dans eden ve belli hareketleri yapan kahramanların hareketleri gösterilip anlatılıyor. Kahramanların herbiri A4 kağıdı büyüklüğünde olduğu için ben kalın kartone geçirdim ki, kolayca değişiklik yapabileyim. Sonra müzik çalmaya başlıyor ve hareketleri o kadar hızlı geçiyoruz ki çocuklar bir yandan oraya bakıyorlar, bir yandan da hareketleri yapıyorlar. Çok eğlenceli geçen bir oyun.

Diğer bir tanesi, Dragon's tail idi. Burada yine kocaman Cassy denilen pembe (!) ejderhanın posterini yapıyoruz. Dört parça çıkıyor, onları birleştirdik ve bir kartona yapıştırdık. Çocuklara kartlar hazırladım ve arkalarına yine kalın kartonlar kestim. İlk önce çocuklara bu kartonları çektirdik, sonra kendilerine göre boyadılar ve ardından da gözlerini bir bezle kapatıp, üç kere kendi çevrelerinde döndürdükten sonra ejderhanın kuyruğu değil de burada kolyesinin olduğu yer işaretlenmiş, orayı bulmaya çalıştılar. Sonra onları boyunlarına asmak için aldığım kurdeleyle taktılar :)

Sonra kendileri musical statue oynamak istediler. Müzikal heykel diye çevirebiliriz. Bu, çocukların çok severek oynadığı bir oyun. Müzik çalarken hepsi dans ediyor, müzik bitince aniden duruyorlar ve sen gidip sorular soruyorsun, yanıt veren ya da hareket yapan kaybedip oyundan çıkıyor ama biz böyle bir şey yapmadık. Hepsi sıkılana kadar oynadık, sonra en son oyunumuza geçtik.

Ejderha dedektifleri! Bunun için de hem ipuçları hem de ana kartlar çıkıyor. Print outlarını alıyoruz yine. İpuçları ana kartların içindeki bazı sembollerden oluşuyor. Biz başka oyun oynarken eşim ana kartları duvarlara yapıştırdı. İpuçlarının arkasında birer kelime yazdım, hepsi bir araya gelince " Pastaya hazır mısınız?" sorusu çıktı. Halbuki ondan önce ben patates kızartması, nuggets ve çiçek sosis servisi yapacaktım. Bu bir hataydı, çocuklar bir anda pasta diye atladılar ve ben önce nuggets demek zorunda kaldım. Bu hatayı yapmadan önce fark etmiş olsam da yapılacak o kadar işin arasında yine unuttum. Dolayısıyla altın kurallardan bir tanesi de hatayı görür görmez düzeltmek. Yarın yaparım dediğiniz an kalıyor ve küçük de olsa fiyasko!

Kat kat olmuş hediye paketini açarken de müziği durdurulduğunda kişilere eşit hak tanınmalı. Yalnızca kendi dünyanızda müzik durduruyor, başlatıyorsanız yanlış çünkü bir anda hep aynı kişiye gelebiliyor hediyeler. Ve bu bizde yaşandı. Bir diğer hata!

İki hafta önce ucuz, kızların seveceği hediyeleri bulmaya çıktım. Elimde liste muhakkak vardı ve yaşlara göre farklı bir şeyler de aldım. Son hafta yiyeceklerin ayarlanması haftasıydı. İki gün önce pastanın şeker hamurunu ve kurabiyeleri yaptım. Bir gün önce keki, kekin içindeki kremayı ( hata! ) yani krema daha önce hazırlanmalıydı. Akşamdan kiş için ıspanağı çıkarttım. Sabah kişin içlerini ve hamurunu hazırlayıp, pişirdim. Dipleri hazırlayıp dolaba koydum. Eşim bilgisayar ve print out işlerini halletti. Saat bir gibi kızartmaları yaptım, ortalığı temizleyip, ısıya dayanıklı kaplara üstleri kapalı olarak fırının içine koydum. Dekorasyonları bir gece önce hallettik. Masayı da akşamdan hazırladım. Bir kullanımlık bardak ve tabaklar aldım. Ve en son ejderha kuyrukları... İşte bu işi yaparken kafamdan dumanlar çıkmaya başlamıştı :)

Saat tam iki buçukta herkes hazırlanmış, İngiltere'de yayımlanan yemek programındaki psikoloji ( stresli geriye sayım :) ) başlamıştı.

Yani bu kadar uzayacağını bilsem detayları aktarmazdım ama yazılmış oldu bir kere :) Aman, ne büyük iş atlatmışız, yazınca anladım!

Aslında, doğumgünü bittiğinin ertesi gün herkes pestil vaziyetteydi ama değdi :)