20 Mayıs 2007 Pazar

Bir Pazar günü



Yanımda kızımın resim çalışmaları... ( yukardaki birinci açılış yazımdan sonra koyduğum ikinci örnek, beş yaş çalışmalarından :) Noele yaklaşırken yapılmış bir yeni yıl kartı, e durmadan National Geographic seyredilirse, Noel kartında da yeşil (!) köpekbalığı tarafından yenmek üzere olan rengeyiği gayet olağan olur :) )

Biraz önce ablama yazdığım 30 sayfalık mektup için fotoğraf çıktısı ayarladım. Bu hafta mektup atmam gerekiyor.

Başka bir iş, alışverişin yapılması. Bizde haftalık alınır toptan. Öyle sürekli git gel hem keseye zarar, hem de doğaya. Listemi yaparım, ona göre hareket ederim. Dediğim gibi ürünleri alırken de bütün hepsinde kullanılan plastiğin ne olduğuna, dönüşümlü olup olmadığına ciddi derecede dikkat ederim. Kendi kendime yeni koyduğum hedefim, plastik kullanımını minimize etmek. ( Yahu Allah Allaaaah! aynı Türkiye deki gibi yol çalışmaları geldiğimizden beridir ( 2 yıldır ) bitmedi, hayır ev başıma yıkılacak diye korkuyorum! İlk defa bu kadar gürültü oluyor, kocaman makinalar kullanılıp zemin de kum olursa iletkenliği böyle hissedilir. Hep aynı yerde değil tabi ki bu çalışmalar, farklı farklı mekanlarda ama sürekli bir faaliyet var. )

Aslında daha yemeğim yok, İtalyan Cannelloni yapacağım. Domates soslu... ( Lazanyanın silindir şekline katlanmış hali. İçine malzemler konuyor ve firına veriliyor ) Tarifte verilen kırmızı şarabı ve olmazsa olmazlara giren ricotta peynirini aylık bütçe dengeleme çalışmaları sebebiyle başka bir bahara olarak değiştireceğim :) Kıymayı sabah buzluktan çıkarttım. İçine değişik peynirlerden hazırlanmış iç yerine ben soslu kıyma hazırlayacağım. Elimde hangi peynir varsa onu kullanıp, başamel sos hazırlayacağım. Diyorum ya, terifler illa ki yazıldığı gibi uygulanacak diye bir kural yok! Belki yaptığınız bambaşka bir tada dönüşüyor ama olsun, ne yapalım, bu ay Cannelloni'miz böyle olsun :)

Bilgisayarımı düzenleme aşamasına geçtim. Yanımda dosya anlamında hiçbir şey taşımak istemiyorsam Türkiye'ye ve İngiltere'ye giderken o zaman, bilgisayarımın ( yani dolabımın ) çok iyi düzenlenmiş olması gerekiyor. Şimdiye kadar çekilen fotoların hepsini download etmişim ama programın içinde birbirinden bağımsız duruyorlardı öyle. Önce onları hazırlanmış olan tek çatı altında topladım, ardından yıllara ayırdım ve bunu kocamdan kopya çektim :) Gereksiz yere yedeklenen fotolar mı bulmadım ya da oraya bir şekilde gelmiş ve içi bomboş kalan dosyalar mı?...Hepsi fotoğraflar anlamında düzenlendi. Şimdi geldi kızımın arşivlenecek ve düzene konması gereken üretimlerine. İnsan yurt dışında yaşayınca hayatına tekerlek takıp kendi ülkesindekilerle paylaşmaya götürmek istiyor. Utanmasam ışınlanma metoduyla herkese ama herkese ufaklığın okulunu göstereceğim, öğretmenleriyle tanıştıracağım, karnesini tek tek okutacağım, bütün fotolarını gösterip, kendimle birlikte alıp arabama atarak dolaştıracağım, özel sağlık sigortasının nasıl önemli olduğunu, aslında ortlama yaşayan herkesin ne kadar da sağlık hizmetini eşit alma hakkına sahip olduğunu anlatacağım...Yani, işim çok! Bütün bunların hepsini kendi bilgisayarıma sığdırmam gerekiyor. Bunu yapabilmek için de düzenli olmak lazım. Geçen sene lap topum yoktu, bu sene acısını çıkaracağım :)

Daha önce de yazdığımı hatırlıyorum. Bizim ufaklık şu an kendine göre bir sergi açabilecek boyutta resim meblağsına sahip. Bu durumu değerlendirmek istiyordum. Şimdi, yaşlara göre ayarlarsam, belki bir sonraki aşamada Picassa galerisine yüklerim. Bunları gitmeden halletmem lazım. Yalnız scannerla şimdiye kadar hiç işim olmadığından neler yapılması gerektiğini öğrenmem lazım. Bunun dışında sürekli e mektuplaştığım insanlardan bir çoğuna Türkiye'ye gitmeden önce haberleşme yazısı yazmam gerekiyor. Bunlar lisetede bekleyen ve yapılması gereken işler.

Yukarki katta bana ait resimler, yarım kalmış yazılar, toza dumana bulanmış dosyalar ve Lara'nın eski kıyafetleri, yatağı...Onları gitmeden önce kesin elden geçirmek ve düzenlemek lazım.

Eşimin annesiyle babasının 50. evlilik yıldönümleri...Oraya gidecek hediye ve giyilecek tiril, tiril, aklımda yarattığım ve hernedense takıntı yaptığım beyaz, üzerinde mavi çiçeklerin olduğu bir elbise. Bu sene bul bulabilirsen uzun elbiseleri, deli oluyorum, dizde biten elbise modası var diye neden bütün elbiseler dizde bitmeli ki?! İşte bir de uzun bir zamana yayılan dönemde ne giyilecek sorusuna yanıt bulunması lazım.

Bacağımdaki varis için doktora gitmiştim geçen Perşembe. Doktor Dubai'den bir tek Perşembeleri geliyormuş bana yakın olan hastaneye. Sağlık sigortamız olduğu için artık beni gerçek anlamda rahatsız etmeye başlayan bu durum için lazer tedavisi önerdi. Bu hafta O'nlardan telefon gelip gün verilecek anladığım kadarıyla. Bekliyorum...O kadar büyük paralara malolan işlemleri bu şekilde halledebilmek...İnsan gibi yaşayabilmek bu olsa gerek :)

Geçen haftalarda televizyonda rahim kanseri ile ilgili konuşma vardı. Bu programdan öğrendiklerim ve beni şaşırtan en önemli şey, bu kanser türünün virüs olduğuydu. Bildiğimiz virüs! Ve ortak kullanım alanlarından bulaşıyor, normal eşiyle yaşayan mazbut bir kadında bile görülme olasılığı %60 ları buluyordu.

Burada, hamile kalmadan önce olmazsa olmazlardan geliyordu. Her sene her kadının yaptırması gereken bir şey olmakla beraber, bizimkilerin " Parça alıyorlar, iğne gibi, anlık!" laflarının ne kadar kulaktan dolma bilgiler olduğu anlaşılıyordu. Öyle rahimden koparılan en ufak parça bile et yoktu. Yalnızca nasıl boğazdan kür alınır, rahim ağzı açılarak o kür bu sefer rahim çeperinden alınıyordu. Bu kadar!

Türkiye'ye gitmeden bunları da tamamlamam gerekli. Gerçekten kelle koltukta yaşıyormuşuz. Bilinçsizlik, en büyük düşman insana. Hem de dışardan gelen bir şey değil, doğrudan insanın kendi bedeninde yaşayarak gördüğü bir düşmanlık bu. Yani, listem kabarık...

Şimdi yine işlerime döneyim ve ufaklığın yaptığı resimlerin gruplamalarına odaklanayım. Allah'tan farklı dosyalara koymuştum yapılanları da, bir nebze daha kolay anlaşılması...

Dün eşimden 100 küsur yaşında bir blogcunun haberi geldi, bilgisayarlarımız ayrı ya :) bana maille haber yollar bazen, teknolojik aile yapısı :) Bloglar normalde kolay bulunur şeyler değil. Yine aynı sitede 75 milyon blog olduğu yazılıydı. Aman Allah'ım!!! Yani aratmalarda eğer tam adres bilinmiyorsa küt diye karşılaşmak zor. Ama bu kişinin bloğu bayağı bir ilgi çekeceğe benziyor. Düşünsenize, hayatı boyunca nelerin değişimini yakalayabilmiş ve bunlara ayak uydurabilmeye çalışan bir nesil. Şu dakika itibarıyla bloğuma yazdığım tüm yazıları da kendi bilgisayarıma geçirdimmmm!

Neyse, yazdıkça yazarım, kesiyor ve herkese iyi Pazarlar diliyorum.

Hiç yorum yok: