31 Mayıs 2013 Cuma

Kanal Tedavisi Denilen Tek Dişi Kalmış Canavar...

Kanal tedavisi olanınız var mıdır bilmiyorum ama benim hiç aklıma gelmemişti bu kadar zor olacağı. İnsanların öğrendiklerini birbirlerine aktarma konusunda ciddi bir sıkıntı olduğu kanısındayım ya da belki hep yolunmuş bir tavuk misali ben yaşıyorumdur öyle durumları onu da bilmiyorum tabi ama ağzımda kaç tane dolgu var mesela. Bunlar daha çok ilk okul ile lise arasına sıkışmış olan döneme rastlar. O da neden? İnsanın otokontrolü ya da bir durumun ne kadar önemli olduğunu anlaması için bazen yıllları devirmesi gerekiyor. Size şimdi soruyorum bizim 70 li kuşaklar, kaçımızın annesi ya da babası başında bekledi dişlerini fırçalarken? Ya da kaçımız hala dişlerimizi üç dakika en ince ayrıntısına kadar fırçalıyoruz ve bir de üzerine diş ipi kullanıyoruz?

Bu ayın başında sanırım 20 lik yaş dişi denilen, başa bela ve her zaman bu sebeplerden dolayı çürümeye yüz tutmuş dişlerin orada  ama en arkadakinin bir öndeki dişin üzerine yatmasından ve de enfekte olmasından (yani içten içe görünmeyecek şekilde çürümesinden) kaynaklanan bir sorun ile karşılaştım. Orası bir şekilde kurcalanınca hayatımda yaşamadığım bir diş ağrısı sol kulağıma, gözüme gelip vurunca ve son iki gece de uyumayınca kendimi doktorun muayenahanesinde buldum. Dedim "Yalvarırırm, ben acil durumdayım ve kendi doktorum olmasa da olur." Kendi doktorum geldi ve bana şunu sordu "Tercihiniz nedir? Dişi tutalım mı yoksa ikisini birden çekelim mi?" Dişi tutmak her zaman kahramanca bir çalışmadır ve genelde o tercih edilir ya (sonuçta iki diş gidecek onların yanında ağrısı derdi bir kenara allahın kök kazığı implantlar gelecek gözüm yemedi) Dedim "Tutalım" Ahmet Bey gülümsedi (Ahmet Bey in de karısının kökleri Türkmüş ama o Türkçe bilmiyormuş bla bla...) ve sanki beklediğinin ve olması gerekenin bu olduğunu doğrularcasına beni onayladı. İşlem başladı :((((

Bir tane iğne yedim, yok, ikinci, ı ıh üçüncü o da nane, dişteki köke kadar inen acı oraya gelindiği an beynini kamaştırıyor o derece. En sonunda dedi ki "Bu acıyacak ama bir anlık ve üzerinde çalışmaya başlayacağız." Meğerse sinire iğne yapacakmış, adamcağızın koluna yapıştığımı ve gözlerimin karardığını hatırlıyorum ama o iğne olmasaydı o allahın belası dişin üzerinde de çalışması mümkün olmazdı onu biliyorum. Diş köküne kadar oyuldu anladığım ve sinirler çıkarıldı, sinirin yerine aynı sinir şeklinde başka bir dolgu malzemesi konuldu (pembe renkli bitki köküne benzer formda bir şey) ve geçici dolguyla diş kapatıldı. Yapılacak olan kısım dişin en arkasında ön tarafa doğru yatan kısım, orası da temizlenecek azıcık ve de tam dolgu yapılacak.

Düne kadar...Gittim, kızları da okuldan aldım, açlar falan filan ama orada yiyecekleri iğrenç cipsler çukulata gibi ürünler var fakat bunlar o anı yumuşatıyor onları oyalıyor ve beklemelerini sağlıyor ya yapacak bir şey yok yalnızım. Bekledik...Allah'tan eşim aradı ve işinden erken çıkıp çocukları aldı ve eve gitti. Onlar da dünden buna razıydı zaten. Beklemeye devam...İçerdeki hasta operasyon geçiriyormuş ve ikideki, bizim bir buçukta orada hazır beklediğimiz randevu oldu üç buçuk. Beni içeri aldılar ve ta boğazımın sol gerisine lokal uyuşturucuyu verdiler.

Birkaç dakika...Gözlerimde seyirme başladı, allah allahhhh, çok ilginç göz kapaklarım istemsiz bir şekilde düşmeye başladılar bir yere bakamıyorum çünkü kapanıp açılma gibi bir durum oluştu. Yattığım yerden kalktım, artık çok rahatsızım, cidden...Derken sol burun deliğim tıkandı ve gözlerimi ellerimle kontrol altına almam gerekli oldu. Sanki kısmi yüz felci geçiriyordum. İlk önce hemşire girdi  içeri ve benim halim O'nu iyice endişelendirdi. Tekrar yatmayı ve ağzımı açmayı denedim fakat rahatlamam imkansız bir kere sürekli iki elimle gözlerimi kapatmam lazım yoksa sürekli sanki yüzümdeki göz sinirleri zıplayıp duruyor, gözün odaklanması mümkün değil. Dr. Ahmet iğnenin A7 bölgesine etki ettiğini söyledi, so what?! (bazen başka dildeki cümleler o olayı daha güzel tanımlıyor bu da öyle cümlelerden biri de) Dedi ki iğne yapılmışken bu işi çıkaralım. Ama benim bu nefes zorluğumdan ya da stres altındayken nefesimi kontrol etme sorunu yaşadığımdan habersiz tabi. Ben bunu hayatımın ilk ve son tüplü dalışında yaşamışım oysaki, bende öyle durumlarda cidden iş yok. Dedim mümkün değil hadi biraz bekleyelim dedik ama bu sefer de nasıl bir titreme geliyor allahlık.

En sonunda bütün işleri iptal edip beni dışarda çay içmeye yolladılar. Ayağa kalktım, eşimi tekrar aradım göremeyen acayip gözlerle birkaç satır karalamaya çalıştım ve olmadı aradım, durumu anlattım, yarım saatlik yolu on dakikada geldiğinde şaşırdım. Çocukları birbirine emanet edip ani bir kararla çıkmış evden, ben araba kullanmam imkansız diye bakıyordum ama iğnenin yapılmasından bir kırk dakika sonra herşeyin normale dönmesine de hem çok mutlu oldum hem de şükrettim.

Bundan sonraki aşamada bana söylenen uzun iğne yapılmaya uygun olmayışım. Herşeyde olan bir risk sizi bulduğunda ve öbür tarafı nefes alamadan boyladığınızda ne olur mesela? Bunları çok düşündüm. Burada ırk yaşında iki çocuk annesi her gün heryerde koştururken gördüğümüz bir anne ve aynı zamanda okulun yönetim kurulu üyesi son derece aktif veli aklımıza gelmeyecek masumlukta bir ilacı alıp öldü.

Bu yazıdan çıkacak kıssadan hisseyi inanın ben de bilmiyorum ama hayatlarımız sanki bir pamuk ipliğine mi bağlı nedir? Gidip gelme anında, sağlık sorunları yaşarken, hijyen için o eksi dereceye getirilmiş sunni odada alt tarafı bir dişe yapılmış anestezi ilacı ile bugün burada olmayabilir miydim? Sanırım son derece olası...

Hiç yorum yok: