23 Temmuz 2009 Perşembe

Başlıksız

Birbiriyle alakasız, öylesine, konuşur gibi yazılacak çok konu biriktiriyorum bebekle. Öyle eskisi gibi kahvaltı yaptıktan sonra bilgisayarımın başına gelmek geceleri gözlerim kapanmadan saatlerce oturup yazmak gibi bir lüksüm kalmadı artık.

Herşey daha düzene girmiş gibi görünse de bu düzen benim eve ve yemeğe daha fazla odaklanmamla noktalanıyor gibi. Geri kalan zaman hala sekiz kere beslenen ama yine bu aralar birkaç öğünün arasına dört saat koyan Zo-Zo (aramızda ufaklığa taktığımız isim bu) dan kalan zamanlarda uyku tamamlamaya çalışmakla geçiyor. Tabi ki herşey bir arada olmuyor, eskiden de öyleydi, hem evim muhteşem tertemiz olsun, hem yemeğim dört dörtlük çıksın, bunun için gerekli alışveriş yapılsın, ben sporumu yapıp fit olayım, bebeğe gözüm arkada kalmadan süper bir şekilde bakılsın, büyük kızım için her gün oturup el yazısı yazma çalışmaları, matematik alıştırmaları yapalım beraber...Dream on!

ZoZo daki gelişmeler her gün gözümüze gözümüze girerek ilerliyor. Süt üretimim neredeyse sıfırlanmış vaziyette. Bunun sebebi benim, hiç öyle boynumu bükme hallerim falan da yok. Zoe değişiklikleri sevmiyor diye yazmıştım (genelde bebekler aynı olanı güvence olarak algıladıkları için değişimlerden, yeni denemelerden hoşlanmıyorlar, kendilerine göre gayet de haklılar)Meme ve biberon ile ilgili olan kaosu da yazmıştım, hatta biberonlarda bile bir uca uyum gösterdiğini ve onu değiştirmeyi sevmediğini de...Bir noktaya gelindi ki meme mi yoksa biberon mu oturtulacak?

Benim bu konudaki tercihim sütü sağarak biberondan vermek yolunda olmuştu. Memeyi denedim, biberonla karıştığı için birinden birini reddetme noktasına geldi ki bu anne memesi oldu. Onu bana bağımlı kılacak, mememden düşürmeyecek hale de getirebilirdim. Peki ben bunu istedim mi?! Sonuna kadar hayır! İlk üç ay sürekli sağdığım sütü vermeye çalıştım, başarılı oldum da ama eridim bittim. Üç saat, zaman zaman iki saatte bir beslenmelerin arasına yaşamımı, süt sağmayı, kocamı, evimin işini, yemek yapmayı sığdırmak belli bir süre sonra oramdan buramdan error mesajlarının gelmesine sebep oldu.

Memede dolaşan, yüzde yüz bana bağımlı olan, dışarıya çıkmamı, babasıyla olayı paylaşmamı engelleyen ne varsa hayatımda ona yer yok. Şimdi formül sütünü severek alıyor, geceleri bir buçuk haftadır odasında monitörü ile mutlu bir şekilde uyuyor, yatmadan önce her akşama doğru (18:30)banyosunu yapıyor ve sütünü ya da suyunu alıp yatıyor.

Üçer saat olan öğün aralarında dünden itibaren uyurken uyandırmama yoluna gitmiş bulunuyorum. Dün öğlen mesela dört saat koydu, uyandırmadım, dün gece ise iki öğün arasına dörder saat...Yavaş yavaş birim başına aldığı süt miktarını arttırıp araları uzatacağını görebiliyorum artık. (İnşallah demek daha doğru)

Baş kontrolü iyice sağlandı, kucağımızda incecik küçücük boynunun tuttuğu (bu konuda her zaman hayrete düşmüşümdür) koca kafasını sağa sola döndürüyor ve dik bir şekilde tutuyor. Son iki gündür totosunu attıra attıra dönme durumları yaşatmaya başladı. Bu olay en beklenmedik bir anda gerçekleşebileceği için yüksek hiçbir yerde bırakmıyorum artık. Şule'nin ufaklık doğduğunda getirdiği oyun matinden çok ama çok memnunum. Yanları yumuşak ve kalkık olduğu için yerde bizimki debelenirken eğer mutluysa korkum olmadan başka bir tarafa dönebilme lüksünü yaşıyorum.

Süt üretiminin dibe vurmasıyla yediklerime dikkat etmeye başladım. Umarım bu konuda da bir düzen oturtturabilirim. Çayı şekersiz içemediğim ve yapay tatlandırıcıların herbiri (ki son günlerde burada yok şekerin aynısı, yok doğal şundan bundan) sonuçları bir yirmi yıl sonra ortaya çıkacak kimyasallar barındırdığından dolayı çaydan vazgeçme durumlarındayım, yerine ikame edilen içecek yağsız süt. Severek deviriyorum. Çorba yapımını arttırma dönemi, akşamları ekmeksiz yoğun kıvamda bir çorbayla kapatmayı tercih ediyorum.

Bu yaz ziyaretleri yapmamak eve ve diğer yapılacaklara odaklanmamızı sağladı, nedir bunlar?

1-Tam hamileliğimin ilk zamanlarında eşimin işinden istifade onlara verdikleri bir olanakla bedava dişçi hizmeti açıldı bizlere. Aynı kampüsteki diş kliniğine gittik, önce benimki, sonra ben. Her seferinde dolgulardı, diş temizliğiydi derken alınmayan ücretlere inanamayarak geldik eve. En sonunda benim belki 20 yıldır yapılması gereken implant olayına geldi sıra. İlk aşamaları halledildi (çok zor) ve bugünlere kadar hamilelikti şuydu buydu gelindi. Şimdi diğer üç aşama daha yapıldı ve diş beklenmekte. Ağustos ayı en geç yapılacak.

2-Bu sene evin suları paslı akmaya başladı, yine zamansızlıktan ve babamızın çalışmasından ötürü bu iş de birkaç ay sarkmıştı. En sonunda benimki evin iki deposuna bakınca saçları diken diken eve geldi ve tatile girer girmez adamları sıkıştırdık. İki depo temizlendi, sularımız %80 temiz akıyor ama geri kalan sorunu da borularda araştıracaklar, adamlar tatildeymiş bekliyoruz bakalım.

3-Bebeğin doğmasıyla gerekli olan vize, pasaport ve doğum sertifikasının onaylanması işlemleri...Bu ay bitti ama canımız da çıktı. Hastaneden alınan doğum sertifikası buranın sağlık bakanlığınca onaylanacak, onun arkasından vize için başvuru yapılacak, bebeğin arkası beyaz fon fotosu çekilecek, formlar doldurulup bu sefer İngiliz Konsolosluğuna gidilecek, gidildiğinde görülecek ki pasaportdaki bilgiler onlar için hiçbir şey ifade etmiyormuş! Haddiii benim ve babanın doğum sertifikaları istenecek, benimkisi gönderilmesine rağmen geç kalınca kimliğimin buradaki konsoloslukta çevirisinin geçerli olup olmadığı araştırılacak, geçerliymiş...Pasaportumuz bu hafta alındı, vize işlemleri üç yıllığına bitirildi. Şimdi en son işlem olarak kimlik kartına ekletme (Arap Emirlikleri için) ve Türkiye ayağında bebeğin tanınması, benim pasaportun değişimi (eskidi artık) Zozo için kimlik kartı için form doldurulması ve başvuru var. Ağustos'un dokuzuna kadar da bu işler halledilecek.

4-Evin iki tane iç, mutfak ve dış kapısı termitler tarafından kemirilmişti. Bu iş belki üç senelik bir meseleydi, adamları her çağırışımızda "Gelecez ölçü alacaz." diyip sırra kadem basıyorlardı. Geçen hafta geldiler, ön ve içerdeki iki kapının çerçeveleri değiştirildi, salon savaş alanına döndü, beş kişilik ekiple olay sabahtan akşama kadar sürdü. Şimdi mutfak kapısının yapımı için bekliyoruz, bir de yapılmış kapılara vernik sürülmesi için...Bakalım bunlar için kaç sene geçecek?!

5-Laila'nın dişleri...Belki ağzında neredeyse hiç diş kalmayacak şekilde diş işlemi geçirecek, bunun yapılması için genel anestezi aldığından ve yaşı da ilerlediğinden dolayı riskler de göz önüne alınarak temizlik yapılabildiği kadarıyla maksimum anlamda yapılacak. Ağustos...

6-Arabayı aldığımızdan beridir büyüteç etkisi yapıp bizi şiş kebaba çeviren camların rengini ultraviyole koruyucu camlarla değiştirdik. Bu da temizlenmesi gereken çok önemli bir işti, bitti.

Sabah benimki köpeği de alıp yürüyüşe çıktığında söyledi, çevrede park etmiş araba bile kalmamış, herkes memlekette. Ama gerçekten de seyahat edilmediğinde hem para hem de zaman cepte, bunu da buraya not etmek lazım. Hayatımızda ilk defa dişe dokunur bir şekilde birikime yönlendirdik paramızı, birikim hesabı açtırttık!!! Bu bizim için büyük bir gelişme. Onu düşünüp düşünüp mutlu oluyoruz. O hesap için bu ay kıtı kıtına kaldık ama değer.

Geçenlerde hissedilen sıcaklığı yazıyorum, sıkı durun, 58!!!! 42 derece görünen sıcaklık, üzerine %50 nem...Buranın kışı, bizim memleketin ilk baharı, yazı olduğu için kış ayını bekliyorum dört gözle. Daha Zozo'ya adam gibi bir yeşillik gösteremedik, o derece bir dört duvar arası, megamall yaşam tarzı. Bazen başka bir gezegende yaşasak ve yapay şekilde yeşillendirme ve parklar yapılsa aynısı olacak diye düşünüyorum.

6 yorum:

Fifi Croissant dedi ki...

ELLİ SEKİZ Mİ???????????

evinkedisi dedi ki...

Evet!!! Bir daha hani o 25-30 derecelere öfff ölüyorum diyenleri çarmıha gerecem buradan. Bir de bizleri düşünün yahu! Tabi, hissedileni yazmışlar, arabalarda zati o derece yok, gösteremiyor garibim :P Biz sürekli ayda yaşarmışçasına bir ev hapsindeyiz, bakalım hayırlısı artıkın ne diyim?!

O ikizler var ya ben onları yerim, nasıl birşey onlar yaaa! Anneleri süt verebiliyor mu, ne yapıyor yazsana biraz. Çok öptüm, mıncırdım :) Seni değillll, kedilerini.

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

emzirmeden sadece sağmak maalesef sütü azaltıyor. pompadan çıkan bebeğin emdğinin yarısı falan. bir de üstüne günlük tempo, yemek, koca, büyük çocuk vs gelince tuz-biber oluyodur sanırım.
gittiği yere kadar bacım.
nobody is perfect!!

paçoznuri ve saz ekibi dedi ki...

elli sekiz mi hakikaten?
tek damla tek damladır dostum...

balanne melike dedi ki...

İyi misiniz? neden yazmıyorsun?

esra dedi ki...

offff nerdesin yaaa!???