Bloğum yazılmak için kıvranadursun sabah hala ilk işim bilgisayarımı açmak olmasına rağmen gelin görün ki -eğer o da şanslıysam ve uykusuzluktan kafaları üşütmemişsem- ancak bir iki dakika maillerime bakıp, geçiştiremediklerime yanıt yazarak, kös kös ya süt sağmaya ya bebek beslemeye ya da uyku uyumaya dönüşle geçiyor zaman. Hala dört duvar arasındayım. Arkadaşım çok haklıymış ilk birkaç ay dışarı çıkamamak konusunda.
Geçen yazıdan sonra araya giren döneme bir sürü olayı tıkıştırdım yine, şimdi burası kendime de ve ilerde kızlarıma da arşiv oluşturacağı için olan biteni aklımda kaldığıyla hemen yazayım. Oradan buradan kopuk gibi görünse de artık aklımda oynaşan tilkilere veriniz.
Doğum yaptığımda bebeğin renginin bizim aileye göre çok daha koyu olmasından bahsetmiştim. Hatta Zoe'yi ilk gördüğümde karıştığı bile aklımdan geçmişti, mesela engin hayal gücümle bir Arap Şeyhinin karısıyla aynı anda doğum yaptığımızı, ikimizin bebeğinin yine aynı dakikalarda birbirinin yanındaki kapılardan çıktığını ve bir şekilde karıştıklarını...Küvezde bebekler yatarken hepsine "Acaba hangisi daha çok bana veya babaya benziyor, bir yanlışlık olmalı." diye baktığımı çok iyi hatırlıyorum. Utanç verici belki ama bebeklerimle gerçekten de ilk karşılaşma nedense bende hep böyle bir etki yaratıyor. Yani, anında sahiplenme duygusu oluşturamıyorum. Birkaç gün geçtikten sonra inanılmaz bir koruma içgüdüsü gelişiyor, zaman geçip devran döndükçe ise büyük bir sevgi bağı oluşuyor.
Şimdi, doğumdan bu yana geçen 46. gün ve Zoe'nin rengi pembe beyaz...Eve geldiğinde sarılığın ve yeni doğmuş olmanın verdiği değişik bir kırmızı sarı koyu tenlilik bedenini terk etti. Gözler hala lacivert olsa da sanırım daha bir koyulaştılar, büyük bir ihtimalle ablamızın rengi olacak. Katıksız kahve. Kilomuz dün itibarıyla 3.700 idi, bu her güne 50gr. ın denk düşmesi olduğuna göre bir buçuk hafta içinde dört kiloyu göreceğiz skalada demektir.
Gün içinde iki kere uyanık kalıyor ponçik. Bu, ne yazık ki genelde benim kocanın beslemeyi devraldığı 23-2:00 aralığı olursa biraz zorlu oluyor, daha gece gündüz farkı pek kavranılamadı ufaklık tarafından ki biz geceyi anlatmak adına elimizden geleni yapıyoruz, ışıklar minimumda, ses seda yok ama yenidoğanlar böyle işte, istedikleri zaman uyanıp istediklerinde de uyuyorlar ki değiştirmek sağlıklı değil henüz bu düzeni ( düzen denirse tabi )
Gelelim benim başıma gelenin pişmiş tavuğun başına gelmez meselesine. Artık hastanenin acil servisinden birileri ile akraba çıkmak pahasına ben de oraya gittim, olay geçen hafta Cumartesi gerçekleşti. Bugünden sonraları, Cumartesileri bizim ailenin hastane günü olarak ilan ediyorum. Zira, Zoe'nin doğumu Cumartesi, Chloe'nin ateşinin kırkı geçme serüveni Cumartesi ve benim acile koşuşturmam yine geçen Cumartesi...
Eşim evde diye bana öğleden sonra yatabileceğimi söyledi. Yine tuhaf hissediyordum kendimi. Öksürük başlamıştı bir de yazmış mıydım, hatırlamıyorum. İçten içe bir ateş durumları, zaman zaman gelip giden mide bulantısımsı bir şeyler, bir gece önce ve gün içinde acayip acayip baş dönmesi, dışkılamada tuhaflık ve sabah bir şey gördüm!!!
Hayatım boyunca özellikle de dört sene üniversite kampüsünde sekiz kişi bir odada yaşayıp, bilmemnekadar insan aynı alaturka pislik içindeki tuvaletleri kullanırken aklıma gelen, bazı kızlarla da konuşup olayı iyice korku filmine çevirdiğimiz ki gerçekten filmlik derecede beter bir durum, bağırsak paraziti...
Hemen internete girdim, araştır Allah araştır. İğrenççççç! İnsanın herbir deliğinden çıkan (o delikleri yazmayayım şimdi, kolayca tahmin edilebilir), yok yıllarca içinde konaklayan, kanını iliğini kurutan bir sürü şekilde ve şemalde olan mide bulandırıcı yaratıklar silsilesi. O semptom var mı? Var! E, bu var mı? Maşallah aman eksik kalmasın tabi ki o da var! Hatta kendi kendime gördüğümün ne olduğunu bile buldum. Allah'ım!!!! Hissettiklerimi ve düşündüklerimi anlatmak imkansız. Zaten uykusuzluktan allak bullak olmuş, sezeryandan çıkmış, süt üretmek zorunda olan, lohusa kanamaları yeni biten bir şahsa bir de bu eksikti!
Neyse, dedim ya uyudum. Belki iki saat ve bir kalktım ki aman aman aman benim eller olmuş iki ciğer!!!! Ama nasıl bir kaşınma, nasıl bir iğnelenme ve kızarıklık... Derken, bu iki elin kızarıklıkları parça parça kollarıma falan yayılmaya başladı. Bana ne oluyor diyip aşağı indim, bebeği besleyeceğim ama bu sefer de çocuğu tutamıyorum elimde o derece, hemen babaya teslim ve o deformasyona uğrama duygusu ve yine mide bulantısı ile ( bir de tabi psikolojik olarak durumura uğramışım o stres de midemi kaldırıyor ) eller yüzünden araba da kullanamayarak hastaneye...
Ağlayan bebeler, kanaması olanlar bir de benim gibi ölmeyen ama beter olanlar. Acilin de acili olduğu için girişimi yaptırıp bir saat bekledim ve doktora anlattım. Evet, bu parazit ise benden bir örnek istediler giderken ( bir ertesi gün sonuç verilecek ) spazmlar için iğne yapıldı, sevgili (!) parazitimin cinsiyeti bile anlatmalarımdan belirlendi (erkekmiş Allah'ın belası, milyon yumurta bırakan dişiye göre tercih edilir tabi ki de) ve ilaçlarımı da alıp evin yolunu tuttum.
Sürekli bir tuvalete çıkma isteği ay deli olmamak işten değil, elimde eldiven örnek bırakma macerası...Sakınan göze çöp batar misali, " Dışarda yemek yiyor musunuz?" sorusuna verilen olumlu yanıt, aman bebeğe bir şekilde sütümle, öperek, ellerimden geçer mi, ne yaparız korkusu...
Verilen parazit düşürücü çok kuvvetli ki bir hafta iki tanesinin bir arada olduğu bir çift alıyorsun, diğer hafta da kalan iki taneyi, o kadar. Bin kere dedim ki "Süt veriyorum, bebeğe geçer zarar verir mi?" "Hayır." "Sonucu nasıl alacağım?" "Ben sizi arayacağım Evin Kedisi" dedi acilin doktoru, "E siz unutursunuz, ben sizi arayayım?" "Hayır ben ararım" E, peki tamam. Aramayacak...
Eve geldim, internete...Zaten o dönem nasıl, hem gözüm kapanıyor ama bir yandan da kendimde neler oluyor bunu görmek zorundayım misali bir araştırma humması içindeyim. Stephen King'in hikayesini yazdığı bir film vardı hani, yaratıklar insanların içinde büyüyor ve tuvalete gidip abuk subuk sesler çıkartarak dış vücut yüzeyi parçalanıyor ve hepsinin içinden Alien çıkıyor. Kendimi aynen öyle hissediyordum.
Pazar günü okulumuzun doktoru vardır Shereen, O'nu aradım hangi günler muayenehanesinde diye çünkü bir de bu olaylara paralel olan Zoe'nin kaka yapamama sorunu başladı ya da belki yapamama değil ama bir ayı geride bıraktığımız için huy değiştirme yaşanıyor.
İlk önce her öğünden sonra dağlara taşlara yapan çocuk bir anda araya iki gün koydu, aman ne oluyor neden yok derken küt kendi yaptı, bu arada %90 benim sütümü alıyor bir de. Başka türlü olsa ne olacak acaba? Zaten bunu da benim durumumla öğrenmiş olduk ya neyse. Kendi durumumu, bebeği anlattım O'nu da sakin sakin görmek istediğimizi fikrini almak istediğim konular olduğunu söyledim. Pazartesi sabahına hem beni hem de Zoe'yi görmek üzere anlaştık. Saat 10:30.
Cumartesi eve geldim, elimde ilaçlar... Spazm giderici, yaratık düşürücü ( ödüm bokuma karışıyor bu arada ilacı alıp da bir şeyler göreceğim diye ) Yahu düşünüyorum düşünüyorum bu nasıl oluyor? Aklıma gelen bir tek dışardan aldığımız salatalar. Pizza Hot'ın tavuklu yeşil salatası da onu hepimiz bayılarak yiyoruz da ben mi aldım bir tek? Olabilir, belki bir noktasındaydı orayı ben lüplettim. Allah kahretsin, %1 ile 4 arasında değişen neredeyse sıfır ihtimalli CMV de hamileyken ben almamış mıydım?! Geri zekalı ben!!!
İlacı saat gece sekiz gibi aldım. Sonra benim bey :) öyleyizdir biz ikimiz de, internette, ilacın kendi sitesinden bakmaya karar verdi bir de " Journal of Human Lactation" gibi konusunda kompetan bir siteye baktı. Tahmin ediniz ki ne gördü? Bana verilen ve bin kez soraraktan aldığım ilacın eğer süt veriyorsam üç gün boyunca bebeğe verilmemesi uyarısı, bir sürü ünlemle bir de, iyi mi?! Aynı ilacın İngiltere'de emziren kadınlar için satılan ismi farklı. Ama bu anneler için uygun değil. Yuh!!! İsmini niye vermek istemediği anlaşıldı, e ne de olsa sorumluluk değil mi? Ellerinde bir de ilaçlar için kitapçıkları var doktorların, lactation olan anneler için uygun olanı, diğerlerini bu kitaplardan takip ederek veriyorlar yoksa ezberden milyon ilacın yan etkisi nedir, nerelerde kullanılır, hangi ileç kendi ülkelerinde satılmaktadır, yenilikler nedir bilmek ya da akılda tutmak mümkün mü? İmkansız...Bu, benim yakada gelişenler aynı anda ve aynı mekanda bir de bebek olunca ve O'nun da kaka yapma sorunu bu bendeki problemin patlama noktasına denk gelince bizim makinalar cozuttu tabi.
Bir prematüre annesi Chloe'nin doğumunda formül süt olarak Similac Neosure tavsiye etmişti ve çok memnun kaldık. Fakat bu bebekte yine eskiden de uyuz olduğum bir durum olan sütü karıştırdığımızda oluşan köpükler. Dışarısı güneş altında rahat 45 derece vardır ve gerçekten de çok sıcak. İklimlerden iklimlere herşey o kadar değişiyor ki buraya göre bu mama çok yoğun gelmeye başladı gözüme. Zoe istekli içmiyordu bir de. Her beslemeden sonra kenardan kıyıdan bir akıtma, çıkartma halleri...Bir de anlıyorsun işte anne olarak, ben üç gün ara verince bir anda olan değişim, yalnızca aç olduğu için mecburiyetten içtiğini hissetmek. Derken yine dışkılama sorunu, bu sefer araya konulan üç gün ve çok sıkıntıya girdi bebek.
Hastaneyi arıyorum maalesef hastane doktoru anlayışı hakim, hiçbir doktor tatil veya yoğun günlerde cevap vermiyor. Zaten binlerce hasta arasında hatırlayıp dönmeleri mümkün değil ki. Yanıt alamıyorum kimselerden. Neyse ki " Bebeğinizin ilk yılında sizi neler bekler" kitabım başucumda, diğer yandan internet...
Öncelikle, bir aydan sonra bebeğin dışkılama alışkanlıklarının değişmesi çok doğalmış bunu öğreniyorum bu, bir. İkincisi, burası gibi aşırı sıcak iklimlerde özellikle formül sütler çok yoğun kalıyor anne sütüne göre ve sistemi bloke ediyor. Sindirimi anne sütüne göre çok daha zorlaşıyor, aralarda su önerildi, 10 cc kadar. Belki en fazla dört kere falan. Bunu konuşabildiğim de hastane doktorlarımız değil Pazartesi gününe randevu almış olduğum Shereen. Baktık karı koca bebeğin hali harap çocukçağız ıkınıyor sıkınıyor yok, Chloe'den kalan gliserin fitil buldu koca ve azıcığını uyguladık. Evreka!!! O konuyu o şekilde hallettik. Tabi ki bu bebek gerçekten de sıkıntıya girene kadar uygulanacak ve O'nun kendi kaka yapma düzenini bozacak bir uygulama olmamalı. Bir de anne sütü alan bebeklerde süt tamamıyla kullanıldığı için bu yaşanabiliyormuş. Eh, o da olabilir...Ama üç gün bir anda %100 formüle geçiş can sıkan.
Pazartesi sabahı iki buçuk...Üç beslenmesi için kalktım fakat o da ne?! Yine alerji başlıyor ve kollar, eller felaket durumda. Aşağıya aldığımız Fenistil şuruba atladım, bir anda ishal vurunca tuvalete gittim ve içerden Zoe'nin zırlaması ile neye bölüneceğimi şaşırmış bir şekilde kalakaldım WCde...Binbir küfür bir arada. İşin ilginci reaksiyon bir anda geliyor yerle göğü inletecek derecede ve bir on dakika içinde azalıp ikinci on dakikada yokoluyor.
Gün başlayıp da Zoe'nin dokuz beslenmesinden sonra apar topar yine yola çıktık. Araba koltuğunu artık çok daha rahat bir şekilde hallediyorum Allah'tan. Binanın olduğu yerde çok yoğunluk olduğundan karşı tarafa park ettim. Saçım başım bir tarafta. Binaya gelip ön cephede bebek arabası için yol olmadığını gördüm, bir öküz yan taraftan gir dedi diğer nazik yaşlıca bey yardım etti. Asansör bebek arabasının üstüne kapandı ben kan ter şeklinde yine küfürlerle sekizinci kata çıktım, normal numaranın önünde yazan "801 e gidiniz" ile artık son damlalar şeklinde muayenehaneye...
Ha, bu arada sabaha bir de hastaneyi arayıp acili fırçalama şansını da yakaladım. Doktor arayacak dediler aramaz diyince söz verdi hemşire ve gerçekten de dakika bir gol bir Shereen'in ofisinde arandım.
İlk önce doktorun sorusu " Herşey bir kenara siz ve bebek nasılsınız?" A ha! Kanser falan mı diyecek dedim ilk an. Ve beni yerimden oynatacak ve dans etmemi sağlayacak haber; " Bağırsaklarda bakteriyel enfeksiyon dışında parazit yok."
Hani halk arasında kanlı ishal derler, bir aydır bunun pençesindeymişim de haberim yokmuş. İshalden karnım ağrıyormuş ben onu ameliyat sonrası spazmlara veriyormuşum, yorgunluğumu, mide bulantımı uykusuzluğumdan kaynaklanan savunma mekanizmama, dışkıdaki mukusu yaratığa ( en son Cumartesi ve belki birkaç gün öncesine göre fark edilenler ) ateşlenmemi ve titreme krizlerini süt yapıp sağmamama falan filam...Yani kendimce bağırsak kurdumu (!) görene kadar ben ööölecene yaşayıp gidecektim belki de. Alerjik reaksiyon, öksürük ve hatta diş gıcırdatması ki bende çocukken ve genç kızken vardı, hep parazit belirtileri olarak verilmiş.
Antibiyotik verildi. Şimdi gün ve gün iyiye gidiyorum. Elektrolitim, doğumdan sonra süt veren anneler için olan vitamin ve demir haplarım, öksürük şurubum yaşayıp gidiyoruz işte. Zoe için ise demir ve vitamin D damlası, folik asit hapları ( ezilerek sütüme karıştırılacak ) Kısacası dolabı açtığımda tıkış tıkış tıkılmış olan ve haminnemin ilaç dolabı görüntüsünü çağrıştıran bir durum var ortada. Olsun! Aman yeter ki o parazit hallerinden birisi gelmesin başımıza.
Bu kadar bokluğun altından da kalkabilirse bir beden herşeyin altından kalkar da yazının anafikri :)) Ben kaçtım.
9 yorum:
Ne diyim bilemedim, gelmiş geçmiş olsun....sevgiler.
Of, gecmis olsun hepinize, ozellikle de sana. Ne kadar zor ilac almak zorunda kalip sucluluk duymak, kendine bakacak zamani ve gucu bulamamak, cok iyi anliyorum. Umarim bir an once sagligina kavusur rahatlarsin.
Bu arada orada ne bulabilirsin, ne bulamazsin mama olarak bilemiyorum fakat ben Ingiltere'deyken Cow and Gate'in stage 1 hazir (sivi olarak satilan) sutunu veriyordum ara ara oglana, buraya dondukten sonra da yine sivi olarak satilan Similac Sensitive vermeye basladim. Neosure'u denemis miydim hatirlayamiyorum fakat Similac'in bir takim diger formulleri bize de agir gelmisti, sensitive'le rahat etmistik diye hatirliyorum.
Sevgiler.
kedicim, keçinin istemediği otun burnunun dibinde bitmesi diyorum ben, çok çok çok geçmiş olsun yaaa:(( neyse, alien yokmuş içinde allahtan:)))
ne oldu yahu? nerelerdesin?
Valla nerede olduğumu ben bir kestirebilsem, her yerdeyim, hiçbir yerdeyim...Buraya gelip de her yeni yazıya başladığımda yarım kalıyor, yazılanlar eskiyor ve benim tarafımdan siliniyor. Bunu da kesilmeden yazayım ve gideyim...Şimdi benimki uyanıyor ve beslenme saati. Öpüyorum.
Yorum yazan herkeslere, gelip okuyanlara çok ama çok teşekkür ederim, gerçekten buraya bile yorum yazamamı mazur görünüz. Geçecek inşallah :)
Cooook gecmis olsun, benden iyisin :) Bir de benim gibi belinden cakilmis olanlar boyle antibiyotik neyin gibi bir ilacla iyilesebilseler :((( Hala ayagi hissetmiyorum, hala topalliyorum, hala duzelemedim, duzelemeyecegim :(((((((((
Yazar cok tesekkurler...
Selamlar Senay
Berceste, umarım bu kadar aradan sonra kendini daha iyi hissediyorsundur. Ve Şenay çok teşekkürler :)
Yorum Gönder