18 Ekim 2008 Cumartesi

Depresyon Böyle Birşey Mi?

Sanki herşeyi tüketmişim gibi...Hiçbir şeyden mutluluk hissedemiyorum. Hafta sonu oluyor, eşim evi özlemiş, evde zaman geçirmek O'nun için tatilken benim için sanki bir hapishane. Dışardan kuş sesleri geliyor, sabah oluyor, akşam...Günler hep aynı geçiyor.

Peki dışarı çıkmak? O da ayrı bir bunalım... Bıktım artık megamall'lardan, dolaşıp da bir şey hedef değilken yediğimiz fast food ve ardından yoğun kalabalıkları ve trafiği yararak eve gelmekten. Ayrıca o felsefeye karşı dururken alternatifsizlikten dolayı hep kendini oralarda bulmak...Iyyy ıy!

Nasıl bir makinaymış bu vücut? Herşey neredeyse hormon akımından ibaretmiş. Bir insanın evi, dışarısı, içerisi... heryer zindan olabilirmiş.

Geçen gün bir hamilelik sitesine girdim, kendi haftama uygun diğer hamilelerin yazdıklarını okudum. Kesin ruh hastası olduğuma karar verdim. Pembe patik, mavi patik, büyük heyecan, pır pır eden yürek kombinasyonuydu aktarılanlar. Hah bir de " Allah bir sancıda kurtarsın!" gibi arabesklik edebiyatından seçmeler vardı. O zaman dedim ki benimle bu dönemlerde yaşayan da boku yedi. Gerçekten...

Kadının kadına yazptığı bir eziyet midir yahu bu? Bırakın ki kadınlar birbirlerini anlamıyorsa erkeklerin bu dönemlerde kadınları anlaması nasıl bir beklentidir? Eğer bu peri masalından fırlamış anne adaylarının yazdıkları doğruysa hamilelikte görülen belirtiler nerede o zaman? Bazı sitelerde mesela diyor ki " Bu keyifli evrelerin keyfine bakın! " Ulan ne keyfi hıyar!!!!

E, benim konuştuğum yeni doğum yapan arkadaşlarımın hiçbiri böyle pembe mavi geçmiş anlatmıyorlar, o nesi o zaman?! Çekilen bu manevi ve bedensel değişikliklerden ötürü ikinci çocuğu düşünmeyen, kesin en az üç tane yapacağım diyip de bir taneyle kalan o kadar insan var ki! Arkadaşlarımdan bir tanesi benim ayların içindeyken hiç diş bile fırçalamadığını, her yıkanmaya girdiğinde kusmaya başladığını anlattı mesela. " Sürekli iğrenç bir ifadeyle dolaşıyordum." dedi. Şimdi bu kadının altı aylık oldu bebeği ve kötü bir anne mi? Alakası yok!!!! Tersine ne zaman sorsam; " Ben bebek doğduktan sonra iyileştim." diyor.

Bu dönemleri böyle benim gibi bunalım şeklinde atlatanlar sanırım hiçbir yere de yazı falan yazmıyorlar. İşin kötü yanı şu, o zaman herkes hamileliği tık demeden atlatan kadınları dinleyip şiştikçe şişiyor. Kendilerinde, kocaları ile ilişkilerinde, belki aslında ben bebek istiyor muyum yahu? larına kadar kendilerini acımasızce eleştirmeye başlıyorlar. Yazık değil mi? O yazıları okuyan erkekler biyolojik olarak bu duygulara ortak olamayacaklarından dolayı kendi eşlerinin abarttığını, şımarıklık yaptıklarını düşünüyorlar.

Açın bakın yabancı kaynaklı kitaplara bu ilahilik, cart curt edebiyatları daha aza indirgenmiştir. Mesela anne saç baş bitarafta, üst baş yamuk yumuk, ev deli dağınık ve pis şekilde resmedilebilir.

Bizlerde ise hep bir olması gerektiği gibiliğe yapışılıp kalınmıştır. Erkek eve gelince karısını bakımlı görmek ister efemmmm, yoksa karıya kıza bakar, kadın kocasının osurduğunu bir kez bile duyarsa eşinden soğur falan. Sanki herkes Hollywood film karakteri ve gerçek kişilikler değil, onlar tuvalete gitmiyorlar, hamile kalıp ter falan kokmuyorlar ya da bu kadar mide bulantılı olduklarında bile süs püs yerinde olmalı. Yok ya! Gerçek hayat o değil işte! Evlilik de öyle bir ütopya olamıyor maalesef.

Tam tersine şu aralar sürekli aldatma, aldatılma, sen ne yaparsan boynuzlanırsın düşüncesine karşı benim savunduğum şu; " Sen bu kadar dayanılmaz derecede uyuzken, kokarken, sırtında sivilceler bile çıkartmışken eğer senin kocan sana gelip sarılıyor ve seni sevdiğini söylüyorsa gerçek sevgi odur!" Ya da küçücük bir karavanda eşlerden biri ishal omuş diğeri tuvalete bakan odada bekleşirken bütün sesleri duyup bununla beraber dalga geçebiliyorsanız işte o sevgidir!

Dün bütün gün yatıp kalkmakla geçti. Hala evin kocaman koyu kırmızı ana renkli giriş halısı Layla'nın tüy topaklarıyla kaplı. Kızımı ve kocamı havuza yolladım. Ben ne yapıyorum peki? Kendi bunalımımı daha da arttıracak şekilde salonda bunları yazmakla meşgulüm. Köpek benimle üst kata, benimle alt kata gelirken çok sinirleniyorum çünkü ağız kokusunu beş metre öteden kafamı ağzına sokmuşçasına alıyorum. Kendim bile kendime ağır ve fazlalık gelirken istemiyorum işte! Var mı?!

Ne yapmalıyım bilmiyorum ki...

NOT: Burada insanların birbirlerine yazdıkları son derece doğal ve yardımcı. Ama İngilizce tabi :)) Allah bir sancıda kurtarsın vari bir şey de yok. Link burada

12 yorum:

Aymen dedi ki...

bu postu okuyunca evlilik ve çocuk olayını bir kez daha düşünecek insanlar:)))))))))))))))))

evinkedisi dedi ki...

Merhaba Aymen!

Düşünsünler zaten, Ayşe Arman'ın Dubai'yi anlatmasındaki tek yönlülük gibi yaşanmıyor hayat. Sevginin içinde her türlü renk var ve bu bilinmeli. O yüzden insanlar evleniyor ya da mesela Dubai'ye geliyor " Aaaa! Benim hayal ettiğim bu değildi ama!" diyorlar.

Hamilelik de öyle, piyasaya pompalanan ile bizim gibi hamileliği zor geçiren kadınların anlattıkları arasında büyük farklar var ama nedense bizler bu piyasada yokuz, herşey toz pembe!

Ha, moralin bozulmasın, sen bunu yaşamayabilirsin ama tek sesli ve derinliği olmayan, hep Polyanna'vari anne adaylığı, kadınlık beni çileden çıkartıyor artık!

Fifi Croissant dedi ki...

Çok sevgili Evin Kedisi(sevgili olan kedi - ev değil)

Hiç hamilelik geçirmemiş biri olarak yine de seni anladım. Şu bahsettiğin kadın tipi (veya kendini mütemadiyen vitrinde ifade eden tip diyelim) bni de kıl ediyor. Evlilik sitelerine bak, aynı aşk ve sevgi pıtırcıkları orayı da domine etmiş. Herşey "rüya" anasını satayım. Düğün hazırlıkları derdine düşmüşken bu siteleri de eşelemiştim ama elle tutulur bir tek Türk site bulamamıştım. Tabii editörler de hit alıcaz diye bunlrı tercih ediyorlar anladığım kadarıyla. Halbuki İngilizce kaynaklarda dediğin gibi, gerçekçilik ön plda. Tamam romantizm olmasın diyen yok ama kusturana kadar aşk meşk ilahi hisler nirvanaya ermeler de hiç inandırıcı gelmiyor. Ben işte o yüzden tahammül edemiyorum şu "anneyiz.biz" sitesine. Tepeden tırnağa sunilik, vıcık vıcık bir sevgi yumağı tripleri. Evet kardeşim, aşk mum ışığında yemek yemekten ibaret değil, yeri geldiğinde ameliyatlı eşin kıçını temizlemek! Zaten yeni doğum yapmış bir kadını bakımsızlıkla itham edip asabını bozan adam, kimse kusura bakmasın ama yanlış adamdır. Demek ki allah vermesin bir gün başınıza bir hal gelse, sizi boşayıp sağlam karı alacak yani, bu mu... Saçım dağınık diye benden soğuyacaksa tez elden soğusun.

Bence anormal olan sen değilsin, sürekli bir hayali diyarda yaşıyormuşcasına anlatanlar tüm gerçeği anlatmıyorlar, hepsi bu. Belki herkes bu kadar bulantı vs çekmiyordur, belki bu depresyon da yine hamilelik hormonlarıdır, ben pek bilmem bu işleri ama eninde sonunda doğuracaksın ve geçecek bence..

Hem hiç de kolay değil bir yandan evi çekip çevir, bir yandan kızına bak, köpeğin ardını temizle... Ben olsam her gün yatar ağlarım gibi geliyor, sürekli bulantı çekmek hiç de küçümenecek birşey değil! Aldığım ilaçlardan kesintisiz 4 ay bulantı çekmiştim ve parfüm kokuları bile öğürmeme sebep oluyordu. Ne nefret birey olduğunu iyi anlıyorum...

Hepsi geçecek. Sen bize say dök, Layla'nın kılları da duruversin, evde emekleyen çocuk olmadığına göre ne zaman halin olursa o zaman yaparsın. Eminim kimse de bu durumda sana evin halinden dolayı sitem etmez...

Çok sevgiler

evinkedisi dedi ki...

Megissa :)

Bütün yazdıklarını gözlerim dolarak okudum desem...Zaten bu aralar öyle, herşey o kadar dokunuyor ki!

Bugünüm de iğrenç bir halde geçti. Hah işte o mide bulantısı...Senin de dört ay çektiğin. Bir de bunu kemoterapi görenler anlar. Ya nasıl bir şeydir insanın hayatını ketliyor, yaşadığından tiksindiriyor! Tuvaletin geldi diyelim gideceksin o bile mideni ağzına getiriyor.

Ben de aynen, bizim toplumda da var şu Amerikanvari despirate housewife halleri. Herşey pembe dünyalar üzerinde, yaşanmışsa da aman aman ne paylaş, ne konuş, racona çizik gelir.

Ellerine sağlık ve verdiğin destek için çooook teşekkür ederim :)) Senin bloğunda yazılanlar da benim için öyle, son derece doğal ve dobra. İyi ki varsın Magissa :)

Aysetun dedi ki...

Merhaba, kaç aylık hamilesiniz bilmiyorum ama sizi çok iyi anlıyorum; hava kokuyor, su kokuyor, cildim sivilce içinde, yıkanamıyorum her şey kokuyor, aynaya bakamıyorum, yüzümü görünce öğürüyorum, sancıda çok kötü, zaten hamileliğimi öğrenmek için tahlile gerek yok, korkunç sıkıntıdan anlıyorum. Neyse benim 5.5 aylıkken geçti sıkıntılarım çok şükür(iki hamileliğimde de). Ama o bebişi emzirmek, kucağınıza alıp koklamak galiba her şeye bedel. Artık kucağıma alamıyorum, boyları, yaşları engel:))İnşallah hayırlısıyla bu sıkıntılardan bir an önce kurtulursunuz. Sevgiyle kalın.

miso dedi ki...

Evin kedisi, canımın içi, bak şimdi sana realiti şov yazıcam. Hiç pembelik yok, hep gerçek. İyi şeyler de gerçek, kötüleri de gerçek.
Ilgaz efendiye hamile kalabilmek için 2 yıl uğraşmıştık. Lise sondayken over kisti ameliyatı olduğum için yapışıklık olduğuna hükmetmişti en sonunda doktor. Üzülme, tüp bebek yaparız demişti. Bütün yaz ağlamıştım KISIRIM BEEEN, KISIRIIM diye. Sonra bir gün koca dedi ki: "Yettin kadın, ben seninle soy soylayalım, boy boylayalım diye evlenmedim. Ben seninle birlikte yaşlanalım diye evlendim. Olmuyosa da olmaz!" Hmm demiştim, koca iyi galiba :) Sonra aniden iki ay sonra hamile kaldım. Tüp müp değil yani. Çok sevindim tabi; ta ki ikinci aya girene kadar. İnsanların elindeki paranın kokusunu bile aldığım, bir elim torbada, bir elim herkesi "uzak dur uzak" işareti yaparak geçti 3 ay. Ne mutluymuşum bak, di mi? Ve doğum sonrası... Çok uykusuz kalmışsam, özgürlüğüm o aralar haddinden fazla kısıtlanmışsa hala kimi zaman çok pis duygularla kavrulduğum olur.

Çok uzattım özür, ama kardeşim, insanız biz, di mi? Sen boşver o üst grup kadınları, biz onlardan değiliz. Ve bence pek çok kat da iyiyiz. En azından gerçeğiz.

marruu

funda dedi ki...

benim hamileliğim çok sorunsuz ,bulantısız geçen mutlu çoğunluktan olmuştu. ama oğlum doğduğu an kucağıma almak ne demek yüzüne bakmak istememiştim.çok çirkin gelmişti bana.. insan bebeğinden korkar mı ben çok korkmuştum ve bu 2 yıl kadar sürmüştü. şimdi mutlu mesuduz o ayrı.. ama sen kesinlikle depresyonda filan değilsin. hatta çookkk gerçeksin..

evinkedisi dedi ki...

Aysetun;

Yaşasın benim gibi hamilelik yaşayan birinin bloğuuuu diye geldim ki kapı duvar :( Ne yapalım elim boş döndüm :( Yorumuna teşekkürler. Ve 5.5 ay ha? Benim ilkinde ki ikiz olmasına rağmen üçüncü ayın sonunda düzelmeler başladı, dört ay içinde geçmişti ya da öyle miydi? Herşeyi unutmuşum ben. Uyuz oluyorum kendime.

Miso'm;

Realiti şov'unu yerim ben senin :) Hepinizi mutlulukla okuyorum. Şu anki pskolojimde zaten evde iş yapmamama, durmadan küfredip, mide bulantısı çekmeme rağmen kim ne demiş diye buraya geliyorum. Bilmiyorum ama blogculuk dünyası bazen herşeyden ileri olabiliyor, okuyup yazdığımız için belki. Eşini buradan kutladım, zaten sen çoğalmak için evlenilecek kadın değilsin ki :) Böyle çocuk olmaz denilip de hamile kalınma hikayeleri de çok. İyi ki de olmuş Ilgaz efendi'nin de senin gibi bir annesi var. Öptüm. Çooook teşekkürler destek için.

Funda?

Hiççç şaşırma o konuda da. Ben de doğurur doğurmaz kafası göğe erenlerden değilim, herşeyi sevmek için emek akıtmaya ve tanıma gerekliliğine inanırım. Bu, çocuğum için de geçerli. İlk zamanlar anne de çocuk da birbirine iki yabancı olabilir süt alışverişi dışında, manevi olarak yani. Herşey zaman...

Adsız dedi ki...

Elif Şafak"siyah süt" geldi aklıma.Her nekadar kitabı çok sevmesem de duygu aynı.Diğer arkadaşlara katılıyorum ben de her daim çirlop gözükenlere ama aslında evde çocuğunun "okul da günün nasıldı?" sorusuna harcayacakları zamanı spa merkezinde yosun terapisinde kullandıklarını biliyorum. Tabii ki kadın kendini sevecek, iyi hissetmek içn gayret edecek ama bunu anne olmadan önce pratikleştirmesi lazım. Problemli geçen bir gebelik her nekadar Allah düşmanıma vermesin desem de hiç anne olamamaktan kat be kat kıymetlidir bence. sevgiler...bu arada medikal bir bulantı tedavisini hala mı denemiyorsun?

evinkedisi dedi ki...

Selam Melike;

Nazilli ile ilgili yazını çok içten buldum. Doğaya yakın yaşamak ne güzel bir şeydir, herkes bunu yapabilse ne iyi olurdu...Ama yok yok olmasın, insanın girdiği neresi varsa içine edilir kısa zamanda o yüzden vazgeçtim, aman bakir kalsın.

Bugün ilk defa kendimi çok daha iyi hissediyorum. Evet, ilaç anlamında hiçbir şey kullanmayacağım. Kısa zamanda bu bulutların dağılması ümidiyle...

Yesim dedi ki...

Ben hamile oldugumu bu bulantilarla anlamistim, gerci bulanip bulanip durdum ama neyse ki pek cikarmadan durdum ben, sansliymisim cok.

Ama su hersey pembe anlatimlarina en az senin kadar sinirleniyorum ben de. Hamilelik, oncesi, sonrasi, hepsi ayni. Hayatta hicbir sey mukemmel degil ne yazik ki, boyleymis gibi anlatilmasina da hic gerek yok.

Senin vucudunun gecirdigi bu degisiklikligi acaba hangi erkek ya da kadin bunalmadan, sikayet etmeden becerebilir. Gercekleri anlatmiyorlaaaaar ya da unutuyorlar, yok yok anlatmiyorlar.

Anne olmak kolay degil, cok guzel bir sey evet, ama dunyanin en zor seyi, kim ne derse desin.

Ama unutma ki bulantilar gecici:)

Kopegin killarinin ne zarari varmis ki canim, dursun durdugu yerde. Bizim evde kedi kili dolu, supur topla bitmiyor zaten. Gecen gun oglani agzina kedinin yere dusmus tirnagini (kedimiz kendi torpuler tirnaklarini da arada uclari yerlerde oluyor goremeyebiliyorsun.) atarken yakaladim, Allah'tan tam zamaninda. Kotu anne, kotu es, kotu ev kadiniyim yani ben de, cok fena cok.

Ben Ingiltere'deyken aldigim Rough Guide diye bir kitapla gecirmistim hamileligimi, tavsiye ederim, hem cok komik hem de gercekci. Icinde dedigin gibi saci basi dagilmis anne adaylarinin resimleri var.

Uzattim, bosver sen, dok icini oldugu gibi. Kolay gelsin.

evinkedisi dedi ki...

Anne olmak ancak çocuk doğduktan sonra O'nu tanımakla gerçekleşiyor, öyle otomatikman sevgi kelebekleri falan uçuşmadığı gibi, tersine bu tip bedensel ve psikolojik iniş çıkışlar tam tersine etkiliyor bile denebilir. Beden löp löp oynayan bir et yığınına dönüşüyor ama toplumda " Anne olmak için herşeye değer!" sokuşturmaları olduğu sürece çocuk yapmayanın üzerinde bu baskı hep olacak. Çok yanlış çok! Annelik bir süreç, çocuk da anne ve baba da birbirlerini tanıyarak bir yere varıyorlar. Düşün ki hiç tanımadığın birinin hayalini kurup " Neden benim de yok!" diye bunalıma giriyor kadınlar bu sokuşturmalardan. Ya da belki öyle hissetmiyorlar da hissetmeleri gerektiğini düşünüyorlar.

Benim kitabımda her şey doğal, çocuk yapmayı seçmeyen de, seçen de, çocuğu olmayan da...Bu bir tecrübe, kişisel olarak bir seçim, olanın ya da olmayanın her durumda olduğu gibi kendine göre artı ve eksileri mevcuttur. Hele neyi itediğini bilen ve ona göre karar alıp çevre faktörünü hiçe sayabilenlere çoook saygım var.

Ben evimde biraz düzenciyim, düzen bu dönemlerde iç ve dış anlamda bozuluyor ama geçici tabi ki, katlanılacak, yapacak bir şeyim yok. Yardımcı da olmadığına göre kanaat getirilmek zorunda. Zaten bu konuda benden başka dırdırlanan " Banyoda saçlar varrrrr!" krizlerine giren de yok. Tek başıma yaşasaydım da böyle olurdum, boktan bir durum aslında. Çünkü soran yok eden yok karışan görüşen de ama benim derdim kendime!

Sağol Calanon yorumun için :) Rough Guide...Hiç görmedim, görsem hemen atlardım ama daha dikkatli bakacağım.