7 Nisan 2008 Pazartesi

Paskalya Tatili

Geçen hafta, perşembe gününden 17 günlük Paskalya tatili başladı. Aslında " Ne alakası var?", " Neden? ", " Zaten Easter bitmemiş miydi?" tartışmaları yapıla dursun, tatiller genelde eğitim programı gibi İngiltere'den geldiği için uygulandı. Dolayısıyla, kızımla ben şu iki hafta için evdeyiz.

Evde olmamız demek mantar gibi yaşıyoruz anlamına gelmiyor tabi ki. Hele de Arap Emirlikleri'nde yaşayanlar bunu çok iyi bilirler, burada çocuklara odaklı inanılmaz bir dünya yapılandırılmıştır. Ha, elbette ki bu ne derece geliştiklerinin bir göstergesi değildir. Çünkü dünya üzerindeki gelişmişlik kriterleri çok farklı.

Mesela, burada yaşanan ve kafa karıştıran en önemli şey, her megamall'a, gittiğiniz aşağı yukarı heryere çocuklar için geliştirilmiş oyun alanlarının serpiştirilmiş olması, değil mi? Tamam, ne güzel derken, trafikte saatte 150 klm yapan insanların araçlarının içinden kafasını beline kadar dışarıya uzatmış çocuklar görürsünüz.

Genelde, bebekler kucakta taşınır, daha büyümüşler ise arabanın arka kısmına sepet gibi konulur ama dediğim gibi o çocuğun ( ya da muhtemelen birden fazladır ) çocukların herbiri bir yerdedir. Birisi, ön mahal koltuğa uzanmıştır ya da arka bagajı büyük bir dört çekerse araç, arkaya atlayıp öne geçme oyunları çok görülür. Bu yalnızca Araplar'da görülen bir durum değil, burada yaşayan yine eğitim düzeyi farklı olan insanlarda da oluyor. Yani, yalnızca Araplar'dan bahsetmiyorum.

Bana göre tamam, gidilen yerlerde çocuk eğlensin, bizim Tarabya'da bile dağıtılmış, kırılmış, ağzı burnuna getirilmiş ( gecekondu kesimi ve zengin ahalinin bir arada yaşama savaşı hep oyun parklarında kendini gösterir ) parklar olmasın elbet ama toplu taşıma araçları, şehir planlamacılığında ve otobüslerde çocuklu, yaşlı ve sakatlara verilen değer, trafik kuralları ve buna uyumu sağlayan otokontrol gibi kurallar ve bunların uygulanışı bana esas bir toplumun ne kadar geliştiğini gösterir.

Ben, bebekli hayat yaşamadım İngiltere'de ama yıllar önce anneme gidiyorum İstanbul'dan, yanıma bebeğiyle bir bayan bindi. Uzun otobüs yolculuğu yapacağız, Şişli'den Kartal'a geçiş..."Allah yandık!" falan desem de içimden baktım, hem bebek çok uyumlu, hem de anneyle konuşmaya başladık.

İngiltere'den gelmişler de, kadın oradaki ve Türkiye'deki bebekli halini karşılaştırmaya başladı. Şaşırmadım. Bebekli olanlar için taşıtların giriş ve çıkışlarından, arkada bebek arabası konulacak yerlerin varlığından, yola çıkıldığında kaldırımların dizaynından ki o sırada ben bebek arabasıyla yürüyüşe dahi çıkmaya cesaret edemezdim bizim son kaldığımız mekanda. Bizim oralar dediğim de dağ başı falan değil dikkatinizi çekerim, Tarabya!!!

Bir de, Türkiye'de nasıl da otobüslerde çocuklu ve yaşlılara yer verilmediğini anlattı. Çok tuhafına gitmiş çünkü İngiltere'de ne zaman bebeğiyle otobüse binse hemen birisi kalkıp yerini hanıma verirmiş. Hah! Şimdi hatırladım aslında konumuz bu noktadan başlamıştı çünkü benim yanımda oturan adamı resmen zorla kaldırdı bebeğiyle. Herifin hiiiç umurunda bile değildi çünkü. Allah'tan kadın bunu yapınca ters bir laf etmedi çünkü ben öyle bir olayla da karşılaştım. Şahsen, içinde olarak. Onu da yazarım bir gün, aslında yazacağım diyip atladığım konular oluyor biliyorum ama eskidikçe yerine yeniler geliyor.

Neyse...Perşembe günü büyük bir hıyarlıkla, eve gelen haftalık okul gazetesinin arkasında yazanı da kaçırarak, ufaklığı okuldan bir saat geç almış bulundum. Hayatımda çocuk bekletenleri hele de uzun saatlere yayanları hiç affetmedim ve bir anda kendimi o noktada buldum. Ufaklık, bana telefon eden öğretmeninin yanında resim yapıyordu, okulda bir tek O kalmıştı, öğretmenle beraber, iyi mi?! Diyorum ya, an geliyor kendimi parçalasam yeridir.

Bizimki sakince beklemiş, ben de zaten kapının eşiğinde normal saatlerinde çıkacaklar diye çantamı almıştım ki bir de sürekli unuttuğum cep içerden çalmaya başladı. Eğer, yine unutsam kalacak! Perşembe Paskalya Tatili başlıyor diye normalde 13:00 de biten okul 12:00 de bitmiş!!! Böyle değişikliklere de tilt oluyorum aslında. Perşembe'den her zaman için yarım saat erkenden çıkarlar, onu unutmamak lazım ama büyük tatillere girerken bu geri alınış bir saati buluyor. Ne gereği varsa?!

Beraber Kentucky'ye gittik. Hem bize yakın, hem maaş elimde, hem de bu azami salakça hareketimi düzeltmek için. Yer, arabayla hemen beş dakika uzakta ama gel gör arabayı koyacak yer yok, hadi ta karşıya geç orada bir yere park et ve yürüyerek, en tehlikelisi de karşıdan karşıya geçerek ulaşacağın yere ulaş! Trafikde gidilecek en kolay mesafenin bile bu hale gelmesi çok sinir bozucu.

Bu Cumartesi ayın 12'sinde Royal Academy'den bale sınavına geliyorlar. Çocuklar baleye başladıktan bir süre sonra bu minimum bir yıl ilk aşama için sınava giriyor, sonra geliştirdikçe uluslararası sertifikalarını alabilecek boyuta geliyorlar. Olursa olur, olmazsa olmaz ama madem bir şeye başlanmış, gidilip de sınav zamanı bunların öğrenildiği belgelenecek bir noktada " Yok sınava girmesin" demek de saçma. Zaten çocuklarda öyle klasik bir sınav stresi falan da yok. Ne öğrendilerse ellerinden gelenin en iyisini yapıp bırakacaklarını biliyorlar.

Ayın beşinde sınav öncesi hazırlık için öğretmenleri çağırdı. 15:30-15:00 arası. Ben alışveriş yapmak için Spinneys'e gittim. Seyretmek için de bir film kiraladım. Woody Allan'ın yenilerinden olsa gerek. Benimki, arabasını servise götürdü. İki tekerlek değişmiş.

Pazar günü eşime aldığımız ve küçük gelen t shirt'ü değiştirmek için City Center'a gittik. Mega Mall'un içinde çocuklara özel saç kesim yeri var, orada Chloe'nin saçlarını kestirdik. Ardından ufaklığa ayakkabı lazımdı yaz için rahat ve açık, onu bulduk. Yakınlaşan doğumgünü için pazar araştırması yaptık beraber. Yine oyun alanında bu sefer elimde yıllardır duran kartı doldurup 10 dirhemlik oyunlardan oynadık ve ticket kazandık :) Onu da bir silgiye ve kaleme yatırdık :)

Pazartesi ie herşey bir araya geldi. Anna'yı bize çağırmıştım, sonra yüzme dersini hatırlayıp 12:30-15:00 arası bizde olabileceğini benim götürüp bırakacağımı söyledim. Sabah saat 10:00 da menenjit aşısı ve diğer aşı kartımızı göstermek için doktora gittik. Aşılardan Hib olanını olmuş benim kız ama diğer iki versiyon kalmış, onları da bale sebebiyle haftaya ve bir sonraki aya erteledi. İkisi bir arada yapılmıyormuş.

Eve geldik, yemek yendi ve Anna'ya çıkıldı. Tekrar eve ve 15:00 de tekrar çıkış, bu sefer yüzme. Gittiğimiz klüp genelde okul velilerinin yoğun kullandığı bir yer ama o kadar boştu ki iki seferdir bayağı bir keyif aldık. Eve geliş, tuvalete, hadi oradan Spinneys'e hem filmi verdik, hem biraz yiyecek alışverişi hem de ufaklığa film kiraladık.

Bugün saat dörtte tekrar bale var. Çarşamba veya Perşembe günü piyanistle son prova ve sınav. Önümüzdeki hafta Salı günü ufaklık aşı için doktora götürülecek. Bu Cumartesi ben kendi randevuma.

Kanama hala devam. Can sıkıcı...Ama sınır 15 günmüş, o yüzden 15 gün sonra görmek istemiş zaten. Aynı gün bale sınavı öğleden sonra. Pazar günü ise ufaklığı dişçiye götüreceğim. Ön dişlerine takılması gerekebilir diye.

Laila'nın tüylerinin kesimi var bir de. Ayın 19'u Cumartesi randevuyu ayarladım. Sabah 10:00, yoksa o yola öğleden sonra falan çıkılmaz insan kafayı yer trafikte.

Evin temizliği, yemek yapımı, kendi bakımım hepsi rafa kalktı ama şimdi ufaklığa kiraladığımız Ratatouille'i izlerken ütüleri kaldırayım diyorum. Dün pizza aldım dışardan, dandik olsa da ekstra peynir ekleyip yenilebilir hale getirdim.

Herşeyi eksiksiz yapmaya çalışmak denize yazı yazmak gibi...

Hiç yorum yok: