1 Eylül 2007 Cumartesi

Geldikkkk!


Aman! Ne zormuş internetsiz yaşamak...Neler kaçırmışım bu dünyada olup biten, gelince anladım. Gittiğim yerlerde ne bilgisayar, ne internet bağlantısı! İnternet cafelerde, iki el bir pabuca sığmış şekilde, bir saati geçirince korkunç bir suçluluk duygusuyla birleşen eve koşuşturmaca maratonu...Halbuki burada öyle mi? En uygun, kızımsız zamanları baz alıyorum kendime. İnsanın evinde olması gibisi yok aslında. Özgürlük ve zamanı kendine göre planlama açısından söylüyorum bunu.

İngiltere on güne sığdı, bir yere gidemediğimiz, yalnızca 50. evlilik yıldönümüne yoğunlaştığımız içindir ki tam zamanıdır diyerek ayrıldık oralardan. Bu sene İngiltere'den herkesin yazdığı gibi, hep bir yağmur bulutu halleri ve rüzgar hakimdi ortalığa.

Ne kadar özlemişim böyle tıkır tıkır yazmayı :) Sanki piyano çalmak gibi bir iş bu. O parmaklar çalışmazsa insan mutsuz oluyor. Bilgisayarımı yanıma aldım ama aile hallerinden öyle " Dur, ben bir şey yazmaya gidiyorum!" diyemedim hiçkimseye. Dolayısıyla, yaşananlar sanki eskidi eridi bir yerde. Bilgisayarım en fazla çektiğim fotoları ve üç beş dakikalık görüntüleri eklemek için kullanıldı. Yine de mutluydum, kendime kendi halimde günlükler tuttum. Yazmazsam çatlarım hallerini yumuşattım kendimce. Sonra bir diğer özlemim, kitapçıya gidip bir sürü kitaba bakmak, koklamak, elimde alıp evirip çevirmek. Kızımla beraber, O kendine uygun kitaplara bakarken benim elim kaç tanesine gidip iki tanesini alarak sonlandırmak zorunda kaldı işi. Server Tanilli'nin Uygarlık Tarihi, Padişahlar ve Anaları...Babamdan da " Ah, şu biz kara bıyıklı Türkler" Demirtaş Ceyhun. Kara Bıyıklı Türkler olayına şu aralar tavan yapan milliyetçilik duygularına yanıt için okumaya karar verdim. Tarihten ne kadar da nefret ederdim ama zamanın şartlarına göre demek ki değişiyorum. Bir de insanın anadili, ne kadar önemli, kendini ifade etme ve ülkenin ortak sorunlarını paylaşabilme açısından. Hangi dile ne kadar hakim olursan o kadar özgürleşiyor, o kadar beynini kullanabilir hale geliyorsun aslında.

50. Yıl Evlilik Yıldönümünü yazacağım. Sonra, bir hafta Yalova, ardından üç hafta Bolu, ablam ve yeğenim, tekrar iki haftamsı bir Yalova ve eve dönüş...

Sabahları çıkıp ekmekle beraber birkaç gazeteyi almayı, yanına puaça sığdırmayı, hemen yürünerek gidilecek parklarda ufaklığın oynamasını seyretmeyi, ne giydim ne çıkardım karmaşası yaşamadan yollarda yürümeyi ve dükkan bakmaları özlemişim. Arap Emirlikleri bu konuda katı kurallar koyan yerlerden olmasa da ne olursa olsun Arap'ların yaşadığı yerde onların yaşayış tarzlarına saygısızlık yapmamak adına germişim bayağı kendimi. Araplar bir kenara, her zaman yazdığım gibi buraya eşlerini alamadan gelen ve çalışmak zorunda kalan işçi erkekleri kastediyorum. Kimsenin sözlü olarak birbirine söylediği ya da giyemezsin yapamazsın dediği olmasa da birinin gelip hiç görmemiş gibi gözünü dikmesinden aşırı derecede rahatsız oluyorum. Çevremden kopan ve hiçbirşeyi görmeden kitabıma dalabilen biri olamadım, belki de ondan. Ama hep bir tetiklik halleri hakim bende. Çocuk olunca çok işe yarıyor, orası da ayrı.

Hayatım boyunca öyle açık saçık giyinmeyi savunan biri de olmadım ama kadınların İngiltere'de yaptığı gibi yalnızca rahat oldukları için mini etek ya da yarım bluz giyerek dışarı çıkabilmelerine ve hiç bir şeyi takmadan yalnızca kendileri olabilmelerine de imrenmiyor değilim. Bu sene havalar ne kadar berbat olursa olsun İngilizlerin mini eteği de de rahat ve incecik kıyafetleri de giydiklerini gözlemledim. Ne güzel! Bence, bu çok önemli bir detay. İnsanlar nasıl rahatsa öyle davranma ve giyinme özgürlüğüne sahip olmalı.

Geldiğimden beridir, yazılanlara bakmaya çalışıyorum, ne kadar zamanım olursa o kadar işte. Bloglara bir sürü yeni yazı eklenmiş, okuyacağım. Kıyafetleri geldiğimiz günün akşamı biraz da hızlıca yerleştirdim, ona yerleştirmek denilirse tabi ki. Yine, halledeceklerimin arasında.

Bugün, ilk ekmeğimi yaptım. Bizimki, ekmek yapma makinası almış. Daha doğrusu, kayınvalidemler almamız için para vermişlerdi. Onların hediyesi. Harika bir şeymiş, yalnızca malzemeleri koyup zaman ayarı yapmakla bitiyor iş. Onu da ayrıca yazacağım.

Ben yokken yazan, yorum yapan herkese tekrar teşekkür etmek istiyorum. Kitabım için anlaşmayı imzaladım, bunu da yazayım :) Hala üç boyutlu halini görmeden gerçekçi gelmiyor, Ekimden sonra basılacağı söylenildi, bakalım, bekliyorum.

10 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Hoş geldiniz, sâfâlar getirdiniz :o)

Bambi dedi ki...

Evin kedisi gecenlerde ziyaret ettim blogu ama tatildeydiniz :( Hosgeldiniz..:) YAptigim is geregi uc kisiyi sizin oralaradaki bir cokuluslu firmaya gondermeye calisiyorum bulundugunuz yer o bakimdan da ozellikle ilgimi cekti. Yine gelirim ziyaretinize :P

Selen dedi ki...

Hosgelmissiniz.Bizimde 2 gunumuz kaldi ve bu beni cok uzuyor.Daha once yolladigim yorumu okudunuzmu bilmiyorum ama gidince de umarim yorum yazmada problem yasamam sizin blogunuza.

evinkedisi dedi ki...

Merhabalarrrr! Hoşbulduk:)

Selen, lütfen sizli bizli hitaplardan vazgeçer misin? Ben blog yazarlarının hepsini sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum, böyle de hissetmek hoşuma gidiyor. Bir anda sen ben diye yazıyorum o yüzden. Lütfen öyle kalsın :) Türkiye'den yorum yazarken bir sorun yaşamadığını görüyorum, umarım eve dönünce yine aynı şey olmaz. Zira hakikaten bu yorumların varlığı insanı çok ama çok mutlu ediyor.

Geldiğimden beridir herkesin yazdıklarını okumaya çalışıyorum. Yine eski halime döndüm, kitap okumak falan hak getire vaziyette kim ne yazmış modunda, kırmızı gözlerle bloglara bakınıyorum.

Herşeylerden uzak kaldım belki ama bir yerde hakikaten kalabalık, aile, efrat, ufaklığın 24 saat sorumluluğu...olmuyor evdeki gibi. Onu da özlemişim, değişiklik herşeye deva bir yerde, orayı özleyip gitmek, sonra buraları özlemek...

Bambi, sizin bloğa girdim ama başka bir bloğun yorumundan tıklayınca küçük bir pencere açılıyor, o neden büyümüyor anlayabilmiş değilim, birazdan detaylı bakacağım. Yoruma teşekkürler. Ben de beklerim :)

Sevgili Artemis, o kadar çok yazı birikmiş ki...Okuyacağım :) Ziyaretler ve yorumlar için teşekkürler yeniden :)

merakli dedi ki...

Merhaba,
Hoşgeldin:)küçük bir operasyon demiştim ama en son yazdığım şey olunca herkes merak etti.Aslında ondan sonra bazı değişiklikler oldu hayatımda o yüzden yazamadım. Yeni bir ev aldık ve taşındık.Ayrıca yeni evimizde artık iki kişi olmayacağımızı öğrendik.Henüz gebeliğin çok erken safhalarında olduğumdan hala tedirginiz ama inşallah anne olacağım ! :)

Fanfan La Tulipe dedi ki...

Hosgeldin evikedisi! yaz fotolarini minisinle beraber ve Turkiye izlenimlerini gormek istiyorum sahsen. Insan kisa sureli ziyaretlerde bulundugunda kendi ulkesine, degisikleri yasayanlardan cok daha net algiliyor...

Justin Biebery dedi ki...

Hoş geldin Evin Kedisi. Ben de Evin Kedisi demekten rahatsız olmaya başladım bu arada. Bari adının baş harfini yaz da öyle hitap edelim:) Tatilin dolu dolu geçmiş gibi. Anıları bekliyorum. Kitabının basılacak olması ne güzel bir haber. Gözün aydın!

Ekmek makinasını ben de düşünmeye başladım artık. Sen de iyi şeyler yazıyorsan o konuda, tamamdır, alınması gerekli bir alettir.

Bana bıraktığın yorum için teşekkür ederim. Can sıkıntısıyla pek yazamıyorum, anlarsın umarım. Ama herşeyi ve herkesi okuyorum merak etme:))

Yeniden hoşgeldin!
Fatma.

evinkedisi dedi ki...

Sevgili Fatma'cım, evin kedisi yerine ismimin baş harfi olsa ne değişecek ki, yine tuhaf aslında. Ama bu ortamda böyle olması lazım gelir diyenlerdenim. Tamam, yazıştığım insanların ve okuduğum blogların müptelası olmuş gibiyim ama ne kadar ortada olduğumuzu da kanıksayamam. İnternet öyle bir meret ki geçen gün kendi fotomu buldum, yıllardır babamla küs olan amcamın oğlunun askerlik kayıtlarına falan eriştim. İyisine iyi olabilir ama bir de acayip birilerine çatarsak halimiz haraptır... derim başka bir şey demem :)

Adımın baş harfi R. Belki evinkedisinden daha kısa olur. Sen bana R. de bundan sonra :)

Bu arada, ortalığa dökülmeden ulaşılabilecek bir mail adresi lazım haberleşmek için. Mesela, ben google dan veya hotmailden başka bir isimle evin kedisi olarak mail adresi alabiliyor muyum?

Ekmek makinasında öğrenilecek çoook trickler var. Ama gerçekten de keyifli bir makinaymış, özellikle evin ekmek kokması çok güzel. İlk anlamda kullanımı kolay, geliştirmesi zamana bağlı. Unları deneyip yanılarak öğreniyorsun sanırım. Bazılarından çok daha iyi sonuç elde edebiliyorsun. Yazacağım onu da.

evinkedisi dedi ki...

Limonyalı Kondil'ciğim;

Bir, tatil gözlemleri var, diğer yandan günlük düşünceler var, bir yandan da bir yazıyı yazıp şöyle bir sindirilmesi için beklemek var. Bana kalsa beş yazıyı aynı anda çıkarıp koyacağım ama bu sefer de atlamalar sekmeler yaşanacak, millet boğulacak. En iyisi ilk anlamda şu 50. yılın fotolarını bir araya getirip bir koymak. Sonra zaten diyorum ya Türkiye ayağı bayağı bir monoton geçti. Yalova'nın sanki çok güzelmişçesine çekilmiş yağmur bulutlu halleri dışında pek bir şey yok elimde :( Bilmem ki...Yorumuna teşekkürler :)

evinkedisi dedi ki...

Meraklı kedicik! Neden bu güzel haberleri bloğuna taşımadın? Hep bakıyorum ama...Hem yeni evini, hem de minik bebişin geliş haberini kutluyorum :)

Bambi, tekrar beklerim :)

Artemis, sana da ziyaretlerin ve yorumların için teşekkür ederim.