12 Mayıs 2007 Cumartesi

Ejderha temalı doğumgünü detayları (1)

Dün ufaklığın doğumgünüydü, kısa bir açılış yazısı yazmıştım ama artık hakikaten dayanamadım, yorgunluktan yığıntı halinde sürünerek gittim yatağa. Bugün bakıyorum sanki yapacak şey yok!!! Bir anda aylık bir düşünce ve bunu fiili hale getirme trafiğinin ardından hakikaten güzel bir ara:) "Puffed but happy" başlıklı kısa yazımda bloğumu ufaklığın doğumgününe denk getirme çabamı açıklamıştım :)

Planlamaya çalıştığım parti evde olacağı için çocukları oyalayacak bir takım şeyler bulmam gerekiyordu. Önce temayı belirleme aşamasını elemek gerekiyor, bu Türkiye'de pek karşılaştığımız bir durum değil. Bizde anneler puaçalar, pastalar, kekler vesaire yaparlar ama oyalayacak bir şey olamadığı için çocuklar hep kendileri bir şeyler bulmak zorunda kalıp, günü dolaplardan yatakların üzerine balıklama atlama faaliyeti ile sonlandırabilirler (!)

Bunları düşünürken aklıma çocukluğumda ilk okuldayken gittiğimiz Kerem diye arkadaşın doğumgünü partisi geldi. Babasının bir kere gelip bizimle bir oyun oynamaya çalıştığını hatırlıyorum, bu bende çok olumlu bir etki yaratmış demek ki. Arkasından nasıl da boş kalıp dolaptan yatağa uçma denemeleri yaptığımızı da...

Tarifleri araştırmaya başladığımda bir sürü Türkçe sitede uluslararası bilinen, klasikleşmiş bazı tariflerin tahrif edilerek verildiğini, bilgiyi o adla aktarırken tam araştırma yapılmadığını ve en son da internetin hakikaten bilmeyen bir insan için bilgi çöplüğüne dönüşebileceğini de deneyimlemiş oldum.

Mesela aklımda kiş tarifi vardı ve muhakkak ki bu Fransız açılış yemeğinin bazı ipuçları olmalıydı. Ufaklık üç yaşındayken Antalya'da bu tarifi düzenli şekilde aldığım yemek dergilerinden birinde bulup yapmıştım, iyi de sonuç verdiğini hatırlıyorum ama aynı dergiyi bulamadım. Yine aradığım değil de elimde kalan ayıklayıp atmadığım bir tanesinde çok kısacık bir yer vermiş. Çok kolay bir hamur tutuyor ve diğer taraftan kremalı içi hazırlıyor. Bu kadar!

Oradan, kullanılan basit tarifi aldım bir kenara ayırdım. Ardından internete başvurdum ve ağzım açık bir şekilde bazı insanların annelerinin yaptığı börek tarifini bile kiş olarak adlandırdığını ve bununla insanların yanlış yönlendirildiklerini gördüm. Yanlış anlaşılmasın verilen tarifin çirkinliğinden değil ama bu durum aynı cins bir köpeği, cins olmayan bir diğeriyle çiftleştirip, işte bu safkan kurt köpeği diye satmaya benzer.

Bazı yemekler var ki orjinalinde ülkesi farklı, insan belki kendi kültürünün yemeklerinde ekleme çıkarma yaparak değişiklik yaratabilir ama bu değişiklik deformasyona varırsa, o zaman sorun oluşur. Düşünsenize, diğer insanlar o verilen bilgiye göre kiş diye herkese bu tarifi verecekler. Bir Fransız'ın kendi kişinin ne hale geldiğini görmesi açısından iç kapatıcı bir durum. Aynı sorun Çin Böreği tarifinde de yaşanıyor. Ablam, bulgurla kıymayı karıştırmış, içine patates püresi eklemiş adına Çin Böreği demiş, e ben de öyleyse tavuğu ızgarada yaparım, üstüne de bezelya koyarım olur Pekin Ördeği! Nasıl ama?! İşte, aslında yaşadığımız bu çağda biriktirdiğimiz bilginin aktarılanlar arasından seçim yaparken kullanılması büyük bir önem arzediyor. Yani bilgi orada belki milyonlarcasıyla duruyor ama içinden ayıklamak bizim maharetimize kalıyor.

Neyse, baktım başa çıkılacak gibi değil, eşim hemen onların yemek konusunda her evde bir tane bulunan Delia Smith'in yemek kitabını önerdi. Baktık, temel tarif benim yemek dergisiyle de tutuyor ve çok basit fakat kadın adına yakışacak şekilde öyle püf noktaları vermiş ki, bir anda o basit ekleme, olayı olduğu gibi değiştiriyor. Bu tarifleri de vereceğim.

Avrupa kültüründe doğum günleri, evlilik yıldönümleri, Noel Bayramları, Paskalya gibi alışkanlıklar, buradaki gibi birkaç kültürün içiçe girdiği yerlerde de buna Cadılar Bayramı eklenebilir, üzerinde çok zaman harcanarak yapılan hatırlama günleridir. Genelde, artık insanların paraları olduğu ve zamanları da gittikçe kısıtlandığı için midir, yoksa hakikaten kadınlar gittikçe yemek yapmaktan, organize olmaktan kaçındıklarından mıdır bilinmez burada özellikle doğumgünleri hep catering firmaları tarafından yapılmakta. Havalar güzel olduğunda ise oteller tercih sebebi, Arap Emirlikleri için havaların güzel olmasından kasıt ise yakıcı bir güneşin olmaması anlamına geliyor. ( Genel sıcaklığın 35-45 arası dolanmadığı zamanlar :) )

Evde yapıldı diyelim, gelenlere de ihtiyacın beş kat üstünde yine firmalar tarafından organize edilmiş şekilde açık büfe yemekler veriliyor. Diyorum ya, bu bir yaşam tarzıdır. İnsanın istediği kadar parası olsun, yılda bir kere bile olsa bir çocuğun hayatı boyunca kaç defa bu tür bir faaliyetten yararlanacağı düşünülecek olursa, bu kadar evlenirmiçcesine düzenlenen organizasyonlar bize karı koca gerçekten de abartı geliyor. Hele de dünya üstünde her beş dakikada bir çocuk açlıktan ölürken. Hep aklımda olan slogan bu. Bu eşitsizliğin bir parçası olamamak belki imkansız ama minimum faktörü olmaya çalışmak da bize göre olumlu bir seçim.

Evet, nerede kalmıştık? Ben ilk önce pastanın ve partinin ana temasının ne olması gerektiğini sorarak başladım. Bizim kız ejderhayı tercih ettiğini söyledi. İlk adım buna göre atılmış oldu. Hemen buna uygun ne pasta yapabilirimin araştırmasına girdim. ( 1. aşama )

Birinci sınıfların bu dönem konusu dinazorlar. Dün değil evvelsi gün okula çağırdılar velileri, amaç, öğrencilerin okul koridorlarına taşıdıkları ve sınıflarında yaptıkları çalışmaları ebeveynleri ile paylaşmalarıydı. Beşinci sınıflar mitolojik yaratıkları işlemiş ve sınıflarını önüne yaptıkları resimleri asmışlardı. Gördüklerime inanmakta zorluk çekerek dolaşırken ufaklığın içinde olan yaratıcılığın okuluna başlaması ile beraber nasıl da büyük bir fark attığını anlamakta zorluk çekmedim. Çünkü okuldaki yaratıcılık kapasitesi yalnızca bizimkiyle sınırlı değildi, tam tersine herşey rengarenkti :)

Ejderha fikrinin de nereden geldiğini anladıktan sonra ilk aşamada google'dan ejderha temalı doğumgünü araştırmasına başladım. İlk önce Türkçe yapmaya çalıştım. Başarılı olamadım. Ufaklığın İngilizce'ye bu derece hakim olmasını o yüzden büyük bir hoşnutlukla karşılıyorum. Maalesef toplumumuz yazmaya alışmadıkça, döküman hiç bir konuda İngilizcedeki gibi toplanamayacak.

Birkaç tane içinde "doğumgünü" kelimesi geçen blog buldum ama beni plan ve program konusunda pek tatmin etmedi. Belki ben bulamamışımdır :( Bunun üzerine google'dan Dragon Birthday Cake diye girdim. Karşıma gelenler gerçekten de Türkçeye göre çok sevindirici oldu.

Genelde sitelerde verilen doğumgünü pastalarında gördüğüm, üç boyutlu olanların azlığı oldu. Yapılan büyük bir dikdörtgen ( gelecek kişi sayısına göre değişen büyüklük tabi ) ve onun üzerine yapılan transfer tekniği ya da çok küçük bir model olabilir. Ama benim bulduğum ejderha gelecek kişi sayısı kadar büyüyebilen kocaman üç boyutlu bir yaratıktı :)

Pastamıza da karar verdikten sonra sıra geldi gelecek kişilerin kimler olacağı sorusuna. ( İkinci aşama ) Tabi ki önemli olduğu için atlanamazdı. Bu ufaklığın doğumgünü, hani bazı durumlar vardır hatırlarız, eşe dosta ayıp olur mantığıyla bazen nefret edilen arkadaşlar da çağrılır ve dayatma yapılır ya, bizde haliyle böyle olmadı. Benimkinin anlaşamadığı , dikkate almadığı ve muhabbetinin olmadığı kimse gelmedi ( yani bizim tarafımızdan davet edilmedi, kızımıza seçme hakkı verildi :) ) Ufaklıkla beraber dokuz kişi, anneler babalar da sayılırsa toplam 17 kişi olduk.

Burada evin kapasitesi ayrıca önemli bir konu. Ev geniş olduğu için bizde yer veya hazırlık aşamasında mutfağın darlığı sorunları yaşanmadı.

Gelecek kişileri davet etmek için ne gerekli? Evin dekorasyonu, masanın hazırlanması sırasında neler yapmak lazım? Tabi ki ben bu ortamda yapabildiklerimi yazacağım. ( Arkadan gelen aşamalar ) Bu soruların yanıtlanması araştırmaların yapılıp verilen yanıtlara uygun ürünlerin bulunmasından daha kolay :) Doğru fiyata, doğru yer bulmak zaman alıcı, pasta yapılırken hiç tanınmayan değişik bir tarifin anlaşılması, bir milyon tarifin içinden hangisinin doğru sonucu vereceğini anlamak için karşılaştırmaların yapılması, doğumgünü ya da herhangi bir partiden önce uygulanıp denenmesi çok zaman alıcı. Bunları hesaba katarak ve bir ay önceden yedirerek hareket edilmesi en akıllıca davranış tarzı.

Ondan sonraki aşamada yetişkinlere ne yapabileceğimizi düşündüm ve iki türlü kiş'de karar kıldım. Vejeteryan kiş'i ıspanaklı ve beyaz peynirli yapayım dedim, diğerinde de jambon, mantar, kuşkonmazla sınırlandırdım. Detaylara dediğim gibi ikinci yazıda gireceğim. Salata tarzı... bunlar ne olabilir? Havuç, salatalık, bebe mısırlar ve yine isteğe göre kuşkonmaz ( Türkiye'de yalnızca konservelerde, o da oldukça pahalı olarak satılıyor, salata olarak koymaya uygun değil, şu son zamanlarda değişti mi bilmiyorum ) bunların batırılıp yeneceği üç çeşit dip, çuklatalı kurabiyeler ( çocukların ve yetişkinlerin severek yiyebileceği türden ) Yine aynı dipi kullanarak yenilebilecek patates cipsleri, isteğe göre çay veya kahve, diğer çeşitlerde soğuk içecekler...

Ejderha teması ile ilgili yine İngilizce olan sitelerden hem oyunları, hem davetiyeyi bulabildim. Bu oyunlar yine bizlerde pek kullanılan ya da ayarlanan detaylar değildir. Tavsiye ederim :) Bu, hem çocuklar hem de yetişkinlerin nitelikli zaman geçirmeleri açısından bir imkan yaratıyor, çocukların kontrolsüz şekilde başıboş kalmalarını ve bu yüzden de yorulup birbirlerini incitmelerini önlüyor.

Bu çocuğunuz için yapılan bir organizasyon olduğu için en önceliği çocuklarınıza ayırmanız en mantıklısı. Çocuklar yenecek yemekten çok gelecek pastanın şekliyle ve beraber geçirecekleri vakitle ilgilendikleri için bu öğelere öncelik ve ağırlık verilmeli. Bir de buralarda en sevdiğim anlayış, başlangıç ve bitişin sınırlarının konulması ki bu genelde iki saati alan bir durum. ( Ufaklığın partisi öğleden sonra üç ile beş arasındaydı )

Günü bitirdiğimizde sevinçli yüzler, birbiriyle hoşça sohbet etmiş erişkinler, yenilmiş güzel yiyecekler ve mutlu çocuklarımız vardı.

Hataları da yazacağım, birkaç yanlışlık oldu. İnsanlar evden ayrıldıklarında saat altıyı geçiyordu ki belirlenen saatin ötesine kayılmıştı. Bu da bizim için olumlu bir gelişmeydi. Bizimkinin yaptığı ilk şey gelen hediyeleri açmak, ardından da doğumgününü ne kadar sevdiğiyle ilgili resim yapmak oldu ki bu da bize yaptığımız işte doğru kararlar aldığımızı bir kez daha gösterdi :) O sırada biz evi toparlamakla uğraştık, bir saat içinde herşey yerli yerine konmuş, kağıt tabaklar, bardaklar atılmış, süsler bile toplanmıştı :)

Bu ikinci yazıyı doğumgünü özeti olarak bitiriyorum. Bir sonraki yazıda daha detaylı olarak sitelerden alıp denediklerimi, İngilizce olduğu için bazen alınıp uygulanamayan oyunların bizim doğumgününde nasıl işe yaradığını, pastanın hangi aşamalardan geçtiğini, çukulatalı kurabiyeyi yaparken ne püf noktaları yakaladığımı anlatacağım.

Şimdi, Türkiye ve "Shake it up şekerim"e geçiyorum, bu heyecanla kafamı toplayamam. Ara!







Hiç yorum yok: