1 Ocak 2009 Perşembe

Sis...

Yeni yıla girdiğimiz akşam çok ilginç bir doğa olayına tanıklık ettim burada.

Saat sabahın biri, Türkiye saatiyle 23:00'de yatmaya gitmeden önce bizim kapının çerçevesi cam olduğu için " Aaa! Ev buhar yapmış, nasıl yani?!" dedim kendi kendime. Ondan bir saat önce de ilginç bir şekilde havanın ne kadar da serin olduğunu düşünmüştüm. Genelde camlarımız yaz ayında içerde klimalar çalıştığı, dışarda nemin %70 lere vardığı, sıcaklığın gece boyunca 35 lerden aşağılara inmediği dönemde pencerelerin buharlanması normaldir ama bu ne iş?!

Sonradan bunun cam buharlanması değil, ciddi derecede dalga dalga ışıkları bile esir alan bir sis tabakası olduğunu anlıyorum. Dışarda bir yaprak dahi kıpırdamıyor, geçen birkaç araba dışında ortam o kadar sessiz ki Stephen King'in " Sis" adlı romanının nasıl ortaya çıktığını anlamamak mümkün değil. Sonra, evin camının baktığı bulvardaki küçük havuzun üzerine ilişiyor gözüm. Su dümdüz...Bu, biraz da tam deprem olmadan önce gelen ya da ne bileyim atom bombası patladıktan sonra belki ortalığa hakim olan yaprak kıpırdamama hali beni cidden ürkütüyor.

Mutfağa gidiyorum ki camı kapatayım, bu sefer de " Aaa sesini duymadan yağmur mu yağdı ki?!" dedirtecek bir su yığınıyla karşılaşıyorum. Sineklik sırılsıklam...Nemden! Bir saat önce serin denilen hava ölü gibi, bir anda durulmuş, sıcaklık belki beş altı derece artmış.

Sabah eşimle dün akşamı konuştum. Yıllar önce arkadaşlarıyla beraber Fransa'da spooky bir yerde kamp yapmaya gitmişler. Gecenin bir yarısı benim adam sessizlikten uyanmış (!) Yaprak dahi kıpırdamıyormuş ormanda. Çadırın dışına bir çıkmış ki aklı yerinden uğramış, göz gözü görmüyor şekilde bir sis...Korku filminden bir kare gibi. Düşünsenize, çevreniz koca ağaçlarla kaplı bir orman ve ortasında sizi koruyacak olan bir tek çadır!!! Ve burnunuzun dibine kadar gelip de atak yapacak herneyse görememek...Ani bir yokoluş...

Bilmiyorum, bana kesinlikle depremi hatırlattı. Annemin bir durgunluk, ardından gelen yer uğultusu ve sallantı tanımını...Zaten, 1999 da biz de İstanbul Anadolu yakasında olduğumuz için o uğultuyla yerlerimizden fırlamıştık. İnsan o anda anlıyor doğa ananın ne kadar güçlü olduğunu, zamanı geldiğinde bir hareketle biz, kendisinin içine eden minicik yaratıkları nasıl da üzerinden atmakta zorlanmayacağını...

Benim için çok değişik bir yeni yıla giriş anı oldu bu. 2009 Hoşgeldi :)

3 yorum:

Açalya dedi ki...

Gerçekten de ürkünç girmişsin yeni yıla. Okurken bile tüylerim diken diken oldu, mutfağın camını kapatmaya bile gidemezdim ben herhalde...
İyi seneler! sevgiler.

Adsız dedi ki...

Aman aman hatırlamak bile istemiyorum 17 ağustosu..7 aylık hamileydim ozaman....

evinkedisi dedi ki...

Değil mi? Sanırım o deprem felaketini yaşayan insanlar her bir şeyden daha bir tırsık oluyor. Karıncaları okumalar, yok havadaki bulutlar...

Gerçekten de Stephen King'in " Sis " romanından fırlamış gibiydi, bir farkla orada zombiler camlara yapışıyordu sanırım, burada Allah'tan öyle bir şey olmadı yahu!!! Amanın!

Sevgiler Melike ve Açalya :)