30 Aralık 2008 Salı

2009

Yatak odasında gardrobun önünden geçerken ya da giyinip soyunurken son hız kendini öne doğru veren göbeğime garip garip bakıyorum. Sanki ben çocuk doğurmamışım, sanki hiç hamilelik yaşamamışım, sanki yine ben bu ben değilim de kendimi dışardan seyrediyorum.

Bugün N. bize geldi. Çay, brunch şekerim...Bol sohbetledik. Yazık sabah hem hamilelik, hem de O'nda olan migrenin tutmasına rağmen gelmiş. Bu, bana çok özel bir hediye gibi geldi. O haliyle ne olursa olsun iki tarafın trafiğine tahammül etmesi, yolda midesinin bulanmasına rağmen bana bir şey çaktırmamaya çalışması...

Hep hamilelikten bebeklerden bezlerden falan bahsetmedik elbet, O'nun gezip gördüğü yerlerden, çok renklilikten, çok seslilikten konuştuk. Ve kitaplardan...O'da çok okuyormuş, şanslıyım, bana Elif Şafak'ın " Baba ve Piç" i de geldi. Benden de kendine kitaplar seçti. Ne güzel!

Geçen gece bir şey kaçırıyor muyum diye " Bebeğinizin ilk yılında sizi neler bekler?"e tekrar baktım. Aradan yedi senenin geçmiş olmasıyla bana gelen en yegane duygunun birinciye göre herşeyi daha ağırdan almak olduğunu gördüm ama almam ve hazırda bulundurmam gerekenleri listelemem lazım artık. Ve bu önümüzdeki ay herşeyin hazır ve nazır beklemesi gerek. Hala eskilerden açılması gereken kutular, çıkarılması gereken battaniyeler, şunlar bunlar...

Şu aralar bir diğer kafamı meşgul eden soru buradan kredi alabilecek miyiz ve sonrasında uygun fiyata bir ev sahibi olabilme fırsatımız doğacak mı? Ev takıntım ve " İste, sürekli bir konuya odaklan, sana gelecektir." fırsatı yaratılacak mı? Bilmiyorum...Ama en azından şu bir haftadır bir ışık, olabilir mi sorusu ve internet sörfleri var.

Her zaman derim elimde imkan olsa da İngiltere'de falan, mimarinin ve tarihin konuşturulduğu o mekanlarda komisyonculuk yapsam. Evlerin hikayesini, kokusunu, duvarlarını anlatabilsem, görsem dokunsam...Bende bir tutku bu. Ev demek kendini ne olursa olsun güvencede hissetmek, eşyalarını koruduğun bir yer demek. Öyle ağzımın suyu aka aka ( benimki de aynı ) bir kanalda verilen ev dekorasyonu, insanların orada burada ev yapma hayalleri ve bu hayalleri paylaşma programlarını izliyorum. Kendi hayalimdeki taş evi yapana kadar çoook zaman var ama başlangıç aşamasını pozitif bir şekilde alabilmek için dua ediyorum.

2009 için ışıklar bunlar :)

10 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

2009'da her şey gönlünüzce olsun, yeni yılınız kutlu olsun! :o)

Berceste dedi ki...

Ev konusunda sana katiliyorum! Amma velakin bu aralar UK'de kredi alip ev almak cok akil kari degil. Kriz kotu carpti. Oysa gectigimiz yillarda en karli islerden biri agency'lerden biri olmak idi!

Mutlu Yillar...

Adsız dedi ki...

Sen önce sağ salim şu kız bebişini Dünyaya getir, ev sonraya kalsın..İnşallah hayalini kurduğun harika bir evde yaşlanırsınız eşinle..torunlarınla...

Fifi Croissant dedi ki...

Mutlu Yillar Evin Kedisi, besinize de :)

elektra dedi ki...

canım kedicim, mutlu huzurlu bir yıl diliyorum sana ve ailene. sevgiler:))

evinkedisi dedi ki...

Ayyy ne güzel olmuş böyle arka arkaya gelen yorumlarla mutlu oldum şimdi :)))

Öncelikle hepimizin yeni yılı güzellikler, sağlık ve mutluluk getirsin. Dünyanın üzerinde her kimin kime yaptığı haksızlık varsa o kadarıyla kalsın devamı gelmesin ( bu olmayack bir şey ama bir dilek işte )

İyi yıllaaaaarrr!

evinkedisi dedi ki...

Sevgili Berceste;

Zaten şu aralar kredi alabilmenin pek imkanlı olmadığını biliyorum. Türkiye'de de öyle, buralarda bilemiyorum ama işte bir ümit...

Ahh ah! agency olmak bir hayal. Yalnızca eğer İngiltere'de o işi yapsaydım herhalde acayip keyif alırdım, onu söylemek istedim. Türkiye'deki o basmakalıp mimariden sonra ilaç gibi gelirdi, bir de taş ev hastalığım olduğundan belki...

Türkiye'de mimar olan insanlara gerçekten o programları seyrettiğimde, kocamdan İngiltere'deki işçilerin nasıl bir eğitimden geçtiklerini öğrendiğimde acımıştım, hala da yaratıcılığın ve tarihin ucundan bakamayan, yeni bir şeyler üretemeyen, müteahhit zinciri oluşumlardan gına geçirmekteyim.

Sevgiler...

evinkedisi dedi ki...

Yahu Magissa'm;

Demek bilerek almadın ve kitabı öyle bulabildin. Yaşasın!!!! Ne güzel bir haber benim için bir bilsen! Özellikle bulmaya çalışanlar eli boş döndü, nereden, nasıl soruları havada uçuştu derken sen tamamiyle bir tesadüf eseri buldun. Demek ki kitapçıya gidip öylesine konuyla ilgili bir şey araştıran birilerinin eline geçiyor bu kitap.

Bu arada senin bununla ilgili yorumuna da yayınladım ama gelmedi, ne iş?

Hamile arkadaşına vermemekle iyi etmişsin, sakın ha! Ancak başından böyle bir şey geçen, geride bırakmış bir insan okuyabilir, zaten biz hamileler havadan nem kapıyoruz bir de elimize öyle bir kitap gelse aman allah! İsabet bir karar. Ve Sherlock Holmes'lüğüne de tebrikler, ben sana yazdım, ismini falan verdim diye düşünmüştüm öyle yazınca.

Yesim dedi ki...

Kalbinin ferahlamis olmasina cok sevindim. Yeni yil daha da ferah, mutlu, saglikli gunler getirsin. Hepinize sevgiler, iyi yillar.

Fifi Croissant dedi ki...

Kitabı bulma işi tam olarak şöyle oldu: İdefiksten aradım, hamilelikle alakalı kitapları. Bulduklarımı tararken seninkini de buldum, ilk adını bana yazdığın zamandan hatırladım, soyadı da İngiliz adı olunca ve de kapağının fotoğrafını görünce (hani istediğin gibi olmadı diye tarif etmiştin, bir anda ampul yandı kafamda) ahanda bu Evin Kedisi'nin kitabı dedim :) Chloe'nin tek çocuk olduğunu ve sebebini az çok bildiğimden de arkadaşıma vermeden kendim okumaya karar verdim. O'na başka 2 kitap aldım, birisi Tracy Hogg'un kitabı. Ada'nın annesi Yapıncak çevirmiş, blogunda da pratiğinden çok bahsettiği için iyi bir seçimdir dedim.

İnşallah aynı şeyleri yaşayan biri olmaz bir daha, o yüzden "olursa o kişiye veririm" filan demeden kütüphaneme kaldırdım...Budur. :)

Diğer yorum neden çıkmadı bilemedim, valla ben bişi yapmadım :)