14 Haziran 2019 Cuma

Deney Faresi

-->
“Neden Kilo Alıyoruz?” Sorusuna şimdiye kadar tonlarca cevap verildi. Doğru mu? Diyetler sayısız. Yoyo gibi birinden diğerine…

Lahana ye kilo ver. Çorba iç, salata ye, pişmemiş olan ürünlere yönel. İşlemden geçirilmiş paketlerden uzak dur (ekstra yağ, şeker ve tuz olduğundan)

Lahanayı seviyor musun? Hayır.

Peki, günün hızlı koşuşturmacasında durup da sakin sakin sağlıklı besinlerin alışverişini yapıp, üzerine eve gelip klasik müzik eşliğinde yemek yapıyor musun? Yoooo!

Sorunun çözümü her şeyi okumak ve bilgilenmekte yatıyor diyorlar. Tüm felsefelerin içinde oruç tutmaktan, pişmemiş sebzelere, işlemden geçirilmemiş ürünlerden, doğala kayma yönünde doğrular var.

Oruç tutamıyorsan, yediklerini azalt. Yediklerini azaltırken seçimlerini işlemden geçirilmemiş, pişmemiş yiyeceklere kaydır, spor yapacaksan seni bıktırmayan, sen olmayan sporlara değil, aynı zamanda ruhunu da dinlendireceğin ortamlarda hangi müziği seviyorsan onunla yürüyüşe çık. Mesela…

Bunları bilmek için artık eskisi gibi yalnızca diyetisyen olmak gerekmiyor. Böyle, hükümetlere falan dokunmayan, insan sağlığı ve spor konusundaki bilgiler George Orwell’ın 1984 ündeki gibi derya deniz internette. Oturduğun yerden al, oku, öğren, uygula.

Ama aslında problem bu değil.

Günümüzdeki en büyük sorun insanoğlunun yemek konusundaki alanda kendini test etmesi ve iç disiplinidir.

Annenizin babanızın evinde bile bu derece kendi otokontrolünüzü sağlama durumunda olmadınız (-dık) çünkü. Evde ne pişiyorsa onu yemek durumunda kaldık, o pişenlerin arasında hiç beğenmediğimiz yemekler de dayatıldı önümüze. Ne yaptık? Doyacak kadar bir iki lokma ağzımıza tıkıp, hayatımıza devam ettik.

Ama şimdi öyle değil, değil mi?

Evler, para, mutfak, alışverişte neyi eve alacağımız da bizim seçimimiz.

Alışveriş merkezlerine gittiğimizde, şöyle bir acıktığımızda hemen oralarda bir yerlerde en sevdiğimiz ama sağlıklı mı değil mi diye umursamandan daldığımız lokantalar ve cafeler de aynı şekilde.

Artık parası yetmediği ya da doğru bulmadığı için parasını vermeyip sizleri de o isteklerinizden mahrum edecek ana baba faktörü yok hayatınızda.

Hatta tam tersine marketler ucuz ama bir o kadar da iştahla oynayabilen kimyasalların cirit attığı ürünlerle dolu. Çok açken kimyasal çorbası, yağ küpü cipsleri aynı oranda şeker ve tuz yükü sosa bandırıp mideye indirmemek için yolunuzu değiştirmeniz gerekmekte.

Kısa ve öz, çağımız iç disiplinin oturtulması çağıdır!

Hepimiz birer deney faresi gibi damak zevkleri, seks dürtüleri uyarılarak daha fazla, daha çok ve sonsuz tüketime yönlendiriliyoruz ki bu içine ettiğimin ekonomisi dönsün.

Her birimiz bu çarkların birer dişlisiyiz ama o dişlinin kalitesinden yine aynı şekilde bizler sorumluyuz.

Seçimler bizimdir.

Bu beden aynı şekilde bizlerin…

O bedenin ve ruhun sahipliğini nasıl yapacağımız da bizim sorumluluğumuzdur.

O yüzden kilo alıp almamak neyi bilip bilmemekten ziyade, bireysel olarak en büyük öz disiplin sorunlarından biridir.

Aynı alkol, sigara, uyuşturucu  gibi gereksiz ve kimyasallarla algılarımız değiştirilerek yemeğe yönlendirilen deney farelerine dönüştürülmemiz gibi…

Deney faresi olacak mıyız yoksa kendi kontrolümüzü geri alabilecek miyiz?

Üzerinde düşünmemiz gereken soru budur. 


Hiç yorum yok: