“Neden Kilo Alıyoruz?” Sorusuna şimdiye
kadar tonlarca cevap verildi. Doğru mu? Diyetler sayısız. Yoyo gibi birinden
diğerine…
Lahana ye kilo ver. Çorba iç, salata ye,
pişmemiş olan ürünlere yönel. İşlemden geçirilmiş paketlerden uzak dur (ekstra
yağ, şeker ve tuz olduğundan)
Lahanayı seviyor musun? Hayır.
Peki, günün hızlı koşuşturmacasında durup
da sakin sakin sağlıklı besinlerin alışverişini yapıp, üzerine eve gelip klasik
müzik eşliğinde yemek yapıyor musun? Yoooo!
Sorunun çözümü her şeyi okumak ve
bilgilenmekte yatıyor diyorlar. Tüm felsefelerin içinde oruç tutmaktan,
pişmemiş sebzelere, işlemden geçirilmemiş ürünlerden, doğala kayma yönünde
doğrular var.
Oruç tutamıyorsan, yediklerini azalt.
Yediklerini azaltırken seçimlerini işlemden geçirilmemiş, pişmemiş yiyeceklere
kaydır, spor yapacaksan seni bıktırmayan, sen olmayan sporlara değil, aynı
zamanda ruhunu da dinlendireceğin ortamlarda hangi müziği seviyorsan onunla
yürüyüşe çık. Mesela…
Bunları bilmek için artık eskisi gibi
yalnızca diyetisyen olmak gerekmiyor. Böyle, hükümetlere falan dokunmayan,
insan sağlığı ve spor konusundaki bilgiler George Orwell’ın 1984 ündeki gibi derya
deniz internette. Oturduğun yerden al, oku, öğren, uygula.
Ama aslında problem bu değil.
Günümüzdeki en büyük sorun insanoğlunun
yemek konusundaki alanda kendini test etmesi ve iç disiplinidir.
Annenizin babanızın evinde bile bu derece
kendi otokontrolünüzü sağlama durumunda olmadınız (-dık) çünkü. Evde ne
pişiyorsa onu yemek durumunda kaldık, o pişenlerin arasında hiç beğenmediğimiz
yemekler de dayatıldı önümüze. Ne yaptık? Doyacak kadar bir iki lokma ağzımıza
tıkıp, hayatımıza devam ettik.
Ama şimdi öyle değil, değil mi?
Evler, para, mutfak, alışverişte neyi eve
alacağımız da bizim seçimimiz.
Alışveriş merkezlerine gittiğimizde, şöyle
bir acıktığımızda hemen oralarda bir yerlerde en sevdiğimiz ama sağlıklı mı
değil mi diye umursamandan daldığımız lokantalar ve cafeler de aynı şekilde.
Artık parası yetmediği ya da doğru
bulmadığı için parasını vermeyip sizleri de o isteklerinizden mahrum edecek ana
baba faktörü yok hayatınızda.
Hatta tam tersine marketler ucuz ama bir o
kadar da iştahla oynayabilen kimyasalların cirit attığı ürünlerle dolu. Çok
açken kimyasal çorbası, yağ küpü cipsleri aynı oranda şeker ve tuz yükü sosa
bandırıp mideye indirmemek için yolunuzu değiştirmeniz gerekmekte.
Kısa ve öz, çağımız iç disiplinin
oturtulması çağıdır!
Hepimiz birer deney faresi gibi damak
zevkleri, seks dürtüleri uyarılarak daha fazla, daha çok ve sonsuz tüketime
yönlendiriliyoruz ki bu içine ettiğimin ekonomisi dönsün.
Her birimiz bu çarkların birer dişlisiyiz
ama o dişlinin kalitesinden yine aynı şekilde bizler sorumluyuz.
Seçimler bizimdir.
Bu beden aynı şekilde bizlerin…
O bedenin ve ruhun sahipliğini nasıl
yapacağımız da bizim sorumluluğumuzdur.
O yüzden kilo alıp almamak neyi bilip
bilmemekten ziyade, bireysel olarak en büyük öz disiplin sorunlarından biridir.
Aynı alkol, sigara, uyuşturucu gibi gereksiz ve kimyasallarla algılarımız
değiştirilerek yemeğe yönlendirilen deney farelerine dönüştürülmemiz gibi…
Deney faresi olacak mıyız yoksa kendi
kontrolümüzü geri alabilecek miyiz?
Üzerinde düşünmemiz gereken soru
budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder