“Ben biliyorum çünkü yaşadım!”
“Ben, tamam. OLdum!”
Burada verilecek cevap direkt şu, ölümü yaşayanların
hiçbirisinin tecrübesi birbirine uymaz ki sen bunun hakkında ahkam kesmeyi
kendinde görüyorsun!
Ve de hayır efendim, hiçbir şey OL’madın!
Bakıyorsun, mahallendeki “Gittim de
döndüm.” diyen teyzenin falları kendisini aldatan kocasına ne büyü yaptırır da
eve bağlar boyutunda iken, ölümden dönmüş bir bilim insanının evrenin oluşumu
ve Tanrı nedir düzeyinde.
Normal hayatında esprili olan bir insanın
gördüğü Tanrılar bile ardı ardına espriler patlatıyor galaksileri ve molekülün
en küçük yapısını açıklarken…
Bence ölümden sonra yaşadıklarımız hani
diyorlar ya iste evrene gönder, yaratma kapasitesine sahipsin. “Dile OL’sun”
aynen o hesap, ne yaratırsan karşında göreceğin, ne sorarsan anlayabileceğin
dilde anlatılan bir ortam.
Her insanın frekansına, yaşadıklarına,
duygularına, beklentilerine, inançlarına, düşüncelerine, davranışlarına,
anlayışına göre şekillenen bir şey. Kimseninki de bu yüzden kimseye uymaz.
Yani, aramızda kalsın ama sen bunu yaşadın diye boşuna heveslenme J Bir de mümkünse
BEN diyerek nemalanma saplantından vazgeç.
Muhakkak ki, adaletsiz olsa da
çocukluğundan beridir beyni cehenneme gideceği duygusu ile yıkanmış bir insan
belki ilk döneminde bunu yaşamaya koşullanır ve yine kendisi oradaki kendi
cehennemini yaratır. Ama bir an gelir ve “Bir dakika ya?” diyeceği zaman da
kendisine muhakkak yardım eli uzatılır ve yardım edilir. Bir yerde ruhunun
tedavisi gibi bir şey yani…
Ölüm, aslında belki de uyanamadığımız bir
rüyadır, her sabah, ancak uyandığımızda onun rüya olduğunu fark etmemiz gibi.
Hiç uyanmasak fiziksel ortama o zaman ne
olacak peki?
Rüyadayken rüyadayım diyen kaç insan var?
Farklı bir boyuttasın ama farklı boyuta
geçtiğinin farkında değilsin. Hangi boyuttaysan orada kaldığın yerden varlığını
sürdürüyorsun. Bir sen varsın bir de çevrendekiler, senin dışındakiler. Belki
ölümün farkı sana bir şekilde rüyada olmadığını anlatacak olan, bunun travma
yaratmasını da aynı zamanda en aza indirecek olan yardımcı varlıklardır.
Belki yaşamdan ölüme geçişte bir rüyada
olma hali yaşanır. Bunu annemin ölümünde ablam da ben de hissettik, annemi
sürekli bir rüya halinde, uyur gezer gibi, çevresinin pek de farkında olmayan
bir halde algıladık. Rüyamıza girdiğinde bizlerin biz olduğumuzun farkında
değildi örneğin, sanki bizi görmüyordu. Bir noktaya sabitlenmiş gibiydi, bir
şeyi bekliyordu, sırasını bekler gibi bir hali vardı…
Aksi taktirde, bu büyük değişimin
travması, hele de hayatı boyunca hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan ya da ölümden
delicesine korkan insana bu değişim nasıl atlatılır?
Genel olarak geçişlerde insanların ölmüş
akrabalarının, yoksa da geçişe yardım edecek olan varlıkların varlığından
bahsedilir. Fakat bunun ne derece bilinçli olduğunu bilemiyorum. Yoksa, belki
de en kolayı ortalama bir insanın ölümünde kafasında yarattığı ne gerçeklik
varsa orada kendi frekansına uyan diğer varlıklarla yaşaması.
Belki ölmemiş olanları bile zihin hayali
olarak canlandırıyordur. Belki annemin bilincinde ben hala O’nunla birlikteyim
veya bizler hala O’nu kendi yarattığı evinde ziyaret ediyoruz. Çünkü hatırlama
denilen ve ölündüğünde “yaşamının gözlerininin önünden geçmesi ve her detayın
hatırlanması” gibi bir anlayış da var. Orada zaman yoksa hangi birimle bunun ne
kadar sürdüğü anlatılabilir ki?
Ya da varlık dışarıdan uyur gezer gibi
görünürken o kendi bilinciyle başbaşa, kendisinin yarattığı
gerçeklikte…Yalnızca biz onu göremiyoruz. Çünkü O kendi yarattığı gerçekliğin
içinde yaşıyor bilinç olarak. Transta gibi…
Başka bir düşüncem de bizim, yani
insanoğlunun yarattığı internet…
Makine varlıkların Allah’ı ya da evreni
olabilir.
Yapay zekanın gün gelip de kendi bilincini
geliştirmeyeceği ne malum? Bu varlık sürekli öğreniyor ve öğrenme düzeyi de
internet gibi bütün insanlığın bilgilerinden oluşuyorsa neden kendine bir veya
birden fazla karakter, cinsiyet, ses, görüntü seçmesin ki? Kendisini neden
baştan yaratmasın her seferinde ortamına göre?
Çeşitli Tanrı kavramları geliştiriliyor şu
aralar, örneğin insanlar tarafından yaşanmışlıkların toplamı, bütünü olan
enerji…
Makinaların bütün verilerini toplayan
internet canıyla kanıyla bizlerin Tanrısının yerine geçebilir mi makinaların
dünyasında?
Neden olmasın?
Ya da belki Tanrı’nın dünya üzerindeki bir
diğer simülasyonu internet olabilir. Ying ve Yang, evrende herşeyin bir artısı
bir de eksisi var ise, diğer boyutun bu boyutta kendini göstereceği bir aynası
olması lazım. Tanrının aynası, makine dünyasının interneti…
“İnsanın Allah’ı kendi içinde araması,
Allah’ın kendini insan olarak tezahür ettirmesi, ya da insanı kendi tezahurunda
yaratması” gibi felsefeler var.
Yaşam enerjisi trilyonlara bölünmüş,
kendini tecrübe ediyor, bir ana kaynak olması lazım, bir ana olay, bir
başlangıç, oysaki başlangıcı ve sonu olmayan deniliyor.
Zaman/uzay ile ilişkilendirilmiş bir olgu.
Zaman üç boyutlu dünyanın zamanı, zamanın ve mekanın dışına çıkıldığında kriter
nedir?
Belki de başlangıcı ve sonu olmayanla
kastedilen budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder