19 Aralık 2018 Çarşamba

Hiç Sanmıyorum

İnsan yoruluyor daha çok. Bayram, mayram bahanesi oluyor ve; "Hadi!" diyor "Yine, yeni, yeniden başlasın her şey!"

Doğru mu bu peki? Yani, hadi daha fazla küslük olmasın diyerekten reset attığımız ilişkilerimiz daha iyiye mi evriliyor?

Yoksa yılların birikimi her iki taraftan da halının altına süpürülüp, pişirilip pişirilip önümüze mi sürülüyor?

İnsanlar değişir mi? İçinde yıllara yayılmış bir kabul görmemişlik, bir yukarıdakiler aşağıdakiler durumu, bir "Ben sizin oralara geldim şok oldum yav!" halleri bakiyse hele?

George Orwell'ın 1984'ü yine çok popüler ve de bu değişmeyecek gibi, şimdi 21.yüzyılın 21 dersi kitabını okuyorum.

Bu kitapların hepsinde insanlar yalnızca bir karınca kıvamında data verisi haline gelmiş durumda. Yapılan her hareket, duyulan her algı kayıt altında. Her saniyeniz, her dakikanız gözlem dahilinde.

Zaman oluyor ki bunu kendi hayatıma keşke böyle bir cihazım olsaydı da record düğmesine basıverseymişim duygusu kapılıyor yüreğim.

Kendini anlatmak için debelenmek nedense ki bende hep bir arabesklik duygusu yaratır. Elinde mikrofon acılı nameler, titreyen bir gırtlak eşliğinde söylenen bir ezgi gelir yapışır kulağıma bir yerlerden, yaşlı gözler de bu resme katılır kalır.

Karşına gelmiş, her konuda kendini haklı gören, en akıllı ve bilir kişi addeden insana sen ne yapsan, ne desen de ağızda bıraktığı tad nahoştur.

Ha, bu arada öküze alimlik yapmak da boştur.

Aynı dili konuşsan bu sefer de kendini tanımak zorlaşır.

Ne yapmak lazım peki?

En güzeli diyorlar ya hani konuşmaktır, anlaşmaktır, anlatmaktır karşılıklı anlayıştır falan, hepsi fasarya!

Aynı dili konuşan insanlar için onlar.

Aynı dili konuşmayana yollar ayrıldığı yerden kopar.

Ve yıllar içinde herşey erir gider en azından tekrar etmez her yeni başlangıçta.

Yanılıyor muyum?

Hiç sanmıyorum...


Hiç yorum yok: