Hafta sonlarından nefret ediyorum, tatillerden de aynı şekilde...
Benim tatilim aslında belki çoğu insana göre tatil değildir ama olsun. Kendi başıma, kendi kendime kaldığım zamanlarımı çok seviyorum. Çocuklarım okuldayken, bilgisayar başına her oturduğumda keskin bakışlara gelmediğim, sporumu yapıp, ardından alışverişle birlikte eve dönüp istediğim kadar istediğim şeyi yediğim zamana denk geliyor bu dönemler.
Ailecek yapılan, çocuklara odaklı ama beni eğlendirmeyen, hadi pikniğe, denize gidelim, aileler toplanıp yedi düvel bağıran çocuğa aldırmadan yiyelim içelim de bana göre değil. Denize gidip güneşlenmeyi sevmem örneğin, geçen senelerde hadi buralarda yaşıyorum biraz güneş gören bir tenim olsun diye günlük güneşlenme seansları düzenledim kendi kendime. Deri kanserine yakalanıyordum!!!
Arap Emirlikleri'nde Dubai dışında halk plajlarından denize girmek çok keskin kurallarla sınırlandırılmamış olsa da (kağıt üzerinde öyle ama bunu delen de var) sen bir bayan olarak denize girmeye karar verdiysen hemen yanına kadar gelip sana hiç gözünü başka yere çevirmeden bakacak olan bir sürü mağara adamına hazırlıklı olman gerekmekte, yalnızca sen değil üstelik çoluk çocuğun da bu bakışlara dahildir. Kapkalın bir derin, görmeyen gözlerin olursa belki...
Bu durum eğer deniz ve güneşten yararlanmak istiyorsan otellere üye ol gibi saçma sapan bir yola sokuyor insanı. Hani ekmek bulamıyorsan pasta ye gibi bir şey. Ama yapmak zorunda kalıyorsun çünkü Antalya gibi bir yerden buraya geldiğinde en zorlandığın kısım kilometrelerce uzanan kum sahillerden denize girememe duygusu, önce neden para vereyim ki otele diyip direniyorsun tabi ama birkaç yıl en fazla...
Velhasıl oteller de yıldızlarını havuzlarla almaz mı? Bu sefer, hadi havuz gibi bir kimyasal çorbaya girip ay ne güzel serinledim, yüzdüm sağlıklıyım, ne kadar da şanslıyım yanılsaması başlıyor. Şanslı falan değilsin oysaki! Bir de cebinden onlarca parayı akıtıp uzun vadede seni kanser edecek, kalp krizi geçirme riskini arttıracak bir suyun içine giriyorsun. Artık bilmeden gibi olayları yumuşatan ve aynı zamanda arabeskleştiren bir tarz kullanmak istemiyorum çünkü bilmeden diye bir alternatif yok! Hadi bakalım bunları bil, çocukların serinlesin diye bile bile kimyasalların basıldığı suya girmesini seyret mutlu ol :(
Piknik yapmaya gelince...Oldum olası ayak ayak yerlerde rahatsızca göbeğini hissederek oturmayı sevmedim. Artık yaş ilerledikçe kimseyi doyurmak için yemek hazırlamaktan da öyk getiriyorum. Burada bazı veliler tanıyorum on seneye yaklaştı yalnızca çalışmalarını öne alarak bir kere bile evlerinde kimseyi ağırlamamışlardır. E ben niye yapayım o zaman? zinciri birbirini bu şekilde etkileme başlıyor bu sefer.
Evet! Kabulümdür ben anneliğe uygun bir kadın değilim. Ne yumuşak bir şekilde sorulmuş olan başladığım işi bölen milyonuncu soruyu sakinlikle karşılıyorum, ne çocuğum öyle ot gibi saatlerce bilgisayar karşısında otururken omuzlarımı silkip olsun diyebiliyorum. Ama ben böyleyim! Şimdiye kadar anlatılmıtş veya topluma kabul ettirilmiş tombik, kendisiyle hiç ilgisi alakası olmayan, benden önce herkesi mutlu etmeye çalıştım, herkes için saçımı süpürge yaptım tarzı kadın ben değilim! Anne olmuş bir kadının seks kelimesine günümüzde dinazor görmüş etkisi yapması, bundan rahatsız olunması da bana göre değil. Spor yaparak kendime bakmak, eskisi gibi güzel fit görünmek benim için anneliğe uygun değil ama önemli ne yapayım? Aklıma bu gelenler geldiğinde yazmak çok önemli.
Bu arada iki kişilik arasında gidip gelerek tombikleyip "Ulan yeter beee nereye kadar?!" dediğim kendi güzelliğine düşkünleri tiksintiyle izleyip ama bir yandan da çok mutsuz olduğum zamanlar da oldu.
Şimdi söyle bakalım ben ne kadar normalim?
Benim tatilim aslında belki çoğu insana göre tatil değildir ama olsun. Kendi başıma, kendi kendime kaldığım zamanlarımı çok seviyorum. Çocuklarım okuldayken, bilgisayar başına her oturduğumda keskin bakışlara gelmediğim, sporumu yapıp, ardından alışverişle birlikte eve dönüp istediğim kadar istediğim şeyi yediğim zamana denk geliyor bu dönemler.
Ailecek yapılan, çocuklara odaklı ama beni eğlendirmeyen, hadi pikniğe, denize gidelim, aileler toplanıp yedi düvel bağıran çocuğa aldırmadan yiyelim içelim de bana göre değil. Denize gidip güneşlenmeyi sevmem örneğin, geçen senelerde hadi buralarda yaşıyorum biraz güneş gören bir tenim olsun diye günlük güneşlenme seansları düzenledim kendi kendime. Deri kanserine yakalanıyordum!!!
Arap Emirlikleri'nde Dubai dışında halk plajlarından denize girmek çok keskin kurallarla sınırlandırılmamış olsa da (kağıt üzerinde öyle ama bunu delen de var) sen bir bayan olarak denize girmeye karar verdiysen hemen yanına kadar gelip sana hiç gözünü başka yere çevirmeden bakacak olan bir sürü mağara adamına hazırlıklı olman gerekmekte, yalnızca sen değil üstelik çoluk çocuğun da bu bakışlara dahildir. Kapkalın bir derin, görmeyen gözlerin olursa belki...
Bu durum eğer deniz ve güneşten yararlanmak istiyorsan otellere üye ol gibi saçma sapan bir yola sokuyor insanı. Hani ekmek bulamıyorsan pasta ye gibi bir şey. Ama yapmak zorunda kalıyorsun çünkü Antalya gibi bir yerden buraya geldiğinde en zorlandığın kısım kilometrelerce uzanan kum sahillerden denize girememe duygusu, önce neden para vereyim ki otele diyip direniyorsun tabi ama birkaç yıl en fazla...
Velhasıl oteller de yıldızlarını havuzlarla almaz mı? Bu sefer, hadi havuz gibi bir kimyasal çorbaya girip ay ne güzel serinledim, yüzdüm sağlıklıyım, ne kadar da şanslıyım yanılsaması başlıyor. Şanslı falan değilsin oysaki! Bir de cebinden onlarca parayı akıtıp uzun vadede seni kanser edecek, kalp krizi geçirme riskini arttıracak bir suyun içine giriyorsun. Artık bilmeden gibi olayları yumuşatan ve aynı zamanda arabeskleştiren bir tarz kullanmak istemiyorum çünkü bilmeden diye bir alternatif yok! Hadi bakalım bunları bil, çocukların serinlesin diye bile bile kimyasalların basıldığı suya girmesini seyret mutlu ol :(
Piknik yapmaya gelince...Oldum olası ayak ayak yerlerde rahatsızca göbeğini hissederek oturmayı sevmedim. Artık yaş ilerledikçe kimseyi doyurmak için yemek hazırlamaktan da öyk getiriyorum. Burada bazı veliler tanıyorum on seneye yaklaştı yalnızca çalışmalarını öne alarak bir kere bile evlerinde kimseyi ağırlamamışlardır. E ben niye yapayım o zaman? zinciri birbirini bu şekilde etkileme başlıyor bu sefer.
Evet! Kabulümdür ben anneliğe uygun bir kadın değilim. Ne yumuşak bir şekilde sorulmuş olan başladığım işi bölen milyonuncu soruyu sakinlikle karşılıyorum, ne çocuğum öyle ot gibi saatlerce bilgisayar karşısında otururken omuzlarımı silkip olsun diyebiliyorum. Ama ben böyleyim! Şimdiye kadar anlatılmıtş veya topluma kabul ettirilmiş tombik, kendisiyle hiç ilgisi alakası olmayan, benden önce herkesi mutlu etmeye çalıştım, herkes için saçımı süpürge yaptım tarzı kadın ben değilim! Anne olmuş bir kadının seks kelimesine günümüzde dinazor görmüş etkisi yapması, bundan rahatsız olunması da bana göre değil. Spor yaparak kendime bakmak, eskisi gibi güzel fit görünmek benim için anneliğe uygun değil ama önemli ne yapayım? Aklıma bu gelenler geldiğinde yazmak çok önemli.
Bu arada iki kişilik arasında gidip gelerek tombikleyip "Ulan yeter beee nereye kadar?!" dediğim kendi güzelliğine düşkünleri tiksintiyle izleyip ama bir yandan da çok mutsuz olduğum zamanlar da oldu.
Şimdi söyle bakalım ben ne kadar normalim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder