Zaman zaman eski yazılarıma gidip okuyorum, insan böyle kendi hayatıyla ilgili anektodlar aldığında inanın kendi yaşamını bile bir başkasının kitabı gibi "Aaaa bunları da yaşamışım!" diye okuyabiliyor. İlginç bir durum...
Bundan tam sekiz yıl öncesi...İstanbul'dayız, ben yine çalışmaya başlamışım, iki tane okula ingilizce derslerine gidiyorum aynı gün ve dokuz gibi Şişli'de olmam lazım, bulunduğumuz yer ise Tarabya...Bir numara aynı şimdi iki numaranın yaşında, üç buçuk...Kapıdan babayla beraber bırakıp arkamıza bakmadan ayrılırken zor tutuyorlar benimkini, sanki bir daha hiç görmeyecekmişiz gibi birbirimizi, kollarını uzatıp bağırırken "Hadi bay bay!" diyip gidiyoruz. Boğazımız düğüm düğüm...
Şimdi tecrübeli anneyim...Bu ikinci kere yaşanacak bir an olsa da ablamızdan gelen alışkanlıklar, durumu daha iyi kavramış olması, okula gitmeye istekli davranması gibi avantajların işe yarayacağını düşünüyorum ve hatta biliyorum canım! Benimle zaman zaman suratını burkarak yaptığı "Özlicem seni anneeee!" konuşmasını ağlamanın köşesinden esprilerle bile döndürebilmişim yani, o derece!
Okul bu sefer hemen burnumun dibi, penceremden olduğu yeri görüyorum. Öğretmenlerine çok güveniyorum, ortamına birkaç kez beraber gittik, bir hafta önce üniformamızı aldık, tatile çıkmadan indirimlerden yararlanıp çantamızı, su şişemizi (BPA'sız metal olanlardan, zira artık plastik olan hiçbir şeye güvenim yok fakat henüz beslenme çantalarına bir çözüm bulamadım :(() beslenme çantalarımızı herşeyimizi hazırlamışız. Akşamdan gayet güzel bir şekilde diğer güne pozitif bakıyoruz ve sabah da hazırlanmamız, herşeyimiz eksiksiz.
Okula girene kadar herşey yolunda gitti. Güleryüzlerle karşılayan ortama önce yanıt verilirken bana bakılıp onay alınmak istendi sürekli ve ağlama anlamında kendini korkunç sona (!) hazır hissetmediğinden ağlamaya başladı.
Önce aşağıda O'nunla bekleyip durumu düzeltmeye çalıştım. Sonra baktım olmadı sınıfına çıkıp oradan veda etme durumuna geçtim. Çantasını öğretmenine teslim ettim, birazcık oturdum ama yine bizimkinin ayrılmaya niyeti yok. Bu arada yine büyük bir şans olarak öğretmenini ben okuldan veli olarak tanıyorum zaten Mss Anna :)
Ve ayrılma anı...Yine tansiyonum çıktı biliyorum, titremeye başladım, bir annenin çocuğu çığlıklar atarken O'nu bırakması kadar sinir bozucu bir şey olamaz. Vücudun kesinlikle mantığa yanıt vermediği anlardan...
Bilirsiniz, orada çocuğunuz çok mutlu olacak, bu geçici bir dönem ve hatta dakikalar, bundan sonrasında da zaman zaman geri vitese takılır ve çok mutlu okula giden bir çocuk bir anda diyiverir ki sabah kahvaltısını yaparken "Ben bugün okula gitmek istemiyorum!" ve eğer işe gidiyorsanız tansiyonlar dakikalar geri sayılırken doğru orantılı olarak artar durur.
Velhasıl, bazı konular var ki herbir çocukla yaşanan aynı sevinçler, aynı hüzünler, aynı mutluluklar... belki beş çocuğunuz varsa beşinde de sanki yeniden bunlar yaşanıyor. Tecrübe denilen şey ancak bir adet arka ses;
"Sakin olllll! Nefesini ayarlaaaa, hemen senden sonra toparlanacakkkkk!"
"Ama!..."
"Şu an panik içinde benden ayrılmak istemiyor, hiç dönmezsem O'nu hep oraya bırakırsam korkusu var, şimdi O'nun için herşey o kadar yeni ki!"
"Orada bir sürü veli gelip gidecek, yenilik öğretmenler için de aynı, bir tek çocuğa ve veliye odaklanılması imkansız, sen de çalıştın biliyorsun, bu işin en zor kısmını geçene kadar, bas bağrına taşı! düzelecek!"
Şu an ilk defa büyük kızım benimle yalnız evde kalıyor çünkü okulu bir hafta sonra başlıyor ve yine ilk defa küçüğümüzün bizlerden ayrı, kendine ait bir hayatı var bugünden itibaren.
Hayatımız ilklerle doluyken biz yaşlanıyoruz böyle böyle...
Bundan tam sekiz yıl öncesi...İstanbul'dayız, ben yine çalışmaya başlamışım, iki tane okula ingilizce derslerine gidiyorum aynı gün ve dokuz gibi Şişli'de olmam lazım, bulunduğumuz yer ise Tarabya...Bir numara aynı şimdi iki numaranın yaşında, üç buçuk...Kapıdan babayla beraber bırakıp arkamıza bakmadan ayrılırken zor tutuyorlar benimkini, sanki bir daha hiç görmeyecekmişiz gibi birbirimizi, kollarını uzatıp bağırırken "Hadi bay bay!" diyip gidiyoruz. Boğazımız düğüm düğüm...
Şimdi tecrübeli anneyim...Bu ikinci kere yaşanacak bir an olsa da ablamızdan gelen alışkanlıklar, durumu daha iyi kavramış olması, okula gitmeye istekli davranması gibi avantajların işe yarayacağını düşünüyorum ve hatta biliyorum canım! Benimle zaman zaman suratını burkarak yaptığı "Özlicem seni anneeee!" konuşmasını ağlamanın köşesinden esprilerle bile döndürebilmişim yani, o derece!
Okul bu sefer hemen burnumun dibi, penceremden olduğu yeri görüyorum. Öğretmenlerine çok güveniyorum, ortamına birkaç kez beraber gittik, bir hafta önce üniformamızı aldık, tatile çıkmadan indirimlerden yararlanıp çantamızı, su şişemizi (BPA'sız metal olanlardan, zira artık plastik olan hiçbir şeye güvenim yok fakat henüz beslenme çantalarına bir çözüm bulamadım :(() beslenme çantalarımızı herşeyimizi hazırlamışız. Akşamdan gayet güzel bir şekilde diğer güne pozitif bakıyoruz ve sabah da hazırlanmamız, herşeyimiz eksiksiz.
Okula girene kadar herşey yolunda gitti. Güleryüzlerle karşılayan ortama önce yanıt verilirken bana bakılıp onay alınmak istendi sürekli ve ağlama anlamında kendini korkunç sona (!) hazır hissetmediğinden ağlamaya başladı.
Önce aşağıda O'nunla bekleyip durumu düzeltmeye çalıştım. Sonra baktım olmadı sınıfına çıkıp oradan veda etme durumuna geçtim. Çantasını öğretmenine teslim ettim, birazcık oturdum ama yine bizimkinin ayrılmaya niyeti yok. Bu arada yine büyük bir şans olarak öğretmenini ben okuldan veli olarak tanıyorum zaten Mss Anna :)
Ve ayrılma anı...Yine tansiyonum çıktı biliyorum, titremeye başladım, bir annenin çocuğu çığlıklar atarken O'nu bırakması kadar sinir bozucu bir şey olamaz. Vücudun kesinlikle mantığa yanıt vermediği anlardan...
Bilirsiniz, orada çocuğunuz çok mutlu olacak, bu geçici bir dönem ve hatta dakikalar, bundan sonrasında da zaman zaman geri vitese takılır ve çok mutlu okula giden bir çocuk bir anda diyiverir ki sabah kahvaltısını yaparken "Ben bugün okula gitmek istemiyorum!" ve eğer işe gidiyorsanız tansiyonlar dakikalar geri sayılırken doğru orantılı olarak artar durur.
Velhasıl, bazı konular var ki herbir çocukla yaşanan aynı sevinçler, aynı hüzünler, aynı mutluluklar... belki beş çocuğunuz varsa beşinde de sanki yeniden bunlar yaşanıyor. Tecrübe denilen şey ancak bir adet arka ses;
"Sakin olllll! Nefesini ayarlaaaa, hemen senden sonra toparlanacakkkkk!"
"Ama!..."
"Şu an panik içinde benden ayrılmak istemiyor, hiç dönmezsem O'nu hep oraya bırakırsam korkusu var, şimdi O'nun için herşey o kadar yeni ki!"
"Orada bir sürü veli gelip gidecek, yenilik öğretmenler için de aynı, bir tek çocuğa ve veliye odaklanılması imkansız, sen de çalıştın biliyorsun, bu işin en zor kısmını geçene kadar, bas bağrına taşı! düzelecek!"
Şu an ilk defa büyük kızım benimle yalnız evde kalıyor çünkü okulu bir hafta sonra başlıyor ve yine ilk defa küçüğümüzün bizlerden ayrı, kendine ait bir hayatı var bugünden itibaren.
Hayatımız ilklerle doluyken biz yaşlanıyoruz böyle böyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder