Hesap ettim, biz kadın milletinin her ay elinde toplam 13 günü var normal akılla dolaştığı.
Neden?
Her 21 günde bir adet görmüyor muyuz? Tamam. Kaç gün? 5...
Adet görmeden önce alıyor mu bir sinir, stres, hüzün, manyaklık, sepekleklik ortalığı? Alıyor. O kaç gün? Bir hafta ve bazen söylemeye utanıyorum ama on gün. (Evet o ha ama öyle, ne yapalım? Bir dinleyin bakalım kendinizi, öyle sakarlıkları aaa tansiyonum düştü, yorulmuşum olarak algılıyoruz ki şaşarsınız, bu hani ünlenmiş erkeklerin kadın milletini anlamak imkansızdır efsanesi de bu dönemlere gelen olaylardan derlenmiştir, merak etmeyin biz de o dönemlerde kendimize ifrit olmaktayız.)
Daha önce bu adet semptomlarını listelemiştim 25 ile 30 arası bir rakkamı bulmuştu ama yine de yazmak istedim, kadın kadına konuşmak tartışmak adına...Ben türümün son örneği miyim sorusunu sormak babında.
Mesela size de oluyor mu bu?
Bir gün diyorum ki,
"Bu sene tek başıma bir yere gitmek istiyorum, anne ya da eş olmak değil, öylesine kendim olmak..."
Sonra duraklıyorum...
"Ya, yalnızca kendim olmak dedim ama...Yok kendim kendime de olmak istemiyorum, başka bir kimliğe girip kalp çarpıntısı yaşamak istiyorum, tekrar aşık olmak, aşk duygusundan lokmalarımı yutamamak istiyorum..."
Duraklıyorum...
" Ama onu yaparsam, gulp!..." Tabi beni beğenenler de sıraya girmiş bekliyorlar o sırada ya da fantazilerimde tapınıyorlar falan :))) (Ya karışmayın hayal kuruyoruz şurada, hep erkeklere yok huri!)
Hemen çocuklarımın fotoğrafları, eşimin sırıtık en sevimli halleri geliyor aklıma...
Düşünüyorum sonra bir hüzün!
" Yok yapamam!"
" Anneme gitsem?"..." Aman!!!" diyor içimden bir ses "Ne heyecanlı!!" Benimle dalga geçiyor, hayatının tatilini annesinde geçirme planları kuran sevgili iki çocuk annesi ve eş, hihihiiiiiiii! Amma komiksin!
"Iyyyy geriye yine kayınvalidenin yolları taştan mı göründü ne?!"
Alıyor mu beni bir sinir...
Tatil geldi hop! buradan sekiz saatlik, kapıdan kapıya taşıtlarla beklemelerle, bavulları alıp sürüklemeler ve iki çocukla 13 saate varan bir yol. Anasının dingili bir uçak parası, bir de kollarını iki yana açıp da "Sana ne yemek yapim?!" diyen birinden ziyade " Oğlumun uykuya dinlenmeye ihtiyacı var, mümkünse çocuklarını da al çekil" diyen bir zihniyet.
Oradan çık haydaa koş! Türkiye! Oldu mu uçak parası katlamaca?! Peki orada seni neler bekliyor? Ağrılar, sızılar, dolmalar, aile dramaları, simit ve poğaça, sokakta oynayabilen çocuklar, kızının deli olduğu kediler...
Peki ben nerdeyim? Ben ne kadar sevildim? Ne derece tamir edildim? Ne kadar kendime gelebildim ya da dinlenebildim? E peki ben tatilde değil miyim?!!!!
Hep yorgun, hep bezgin, hep anne, herdaim evlat, hep kadın ve eş. Herkese görevler, herkesin beklentileri...
Film bir anlık kopacak ya da sahip olduğum herşey (yanlış anlaşılmasın onlar benim varlığımın sebepleri, alın terim, beni ben yapan, anne edenler, onları kaybetmeyeceğim) donacak, herkes olduğu yerde kalacak, zaman duracak...
Ve ben farklı bir mekana süzülerek geçeceğim, "an" ı yaşayacağım, üzerimde uçuşan bir kırmızı elbise, saçlarım upuzun ve tam istediğim bal rengi ama ha, kesinlikle bir gıdım yağ yok ve boyum daha uzun, balkon, rüzgar, içki ve kalp çarpıntısı...
Orta yaş bunalımını dibine kadar anlıyorum desem?
O, kafadan sakat olarak değerlendirdiğim, zamanında yaşlı ve çirkin, yaşına da hiç yakışmıyor ama aaaaa diye karaladığım tüm kadınlar var ya? Hah! İşte onların hepsi gulli gelin olmuş, sıraya girmiş şekilde karşımda durup; "Yaaa nasılmış gördün mü ananın örekesini?!" diyor şu anda. Hepsini alnından öpüp kucaklıyorum. Kader arkadaşlarım benim, canlarımmmm, yoldaşlarımmmm!!!
Bu içine ettiğimin döngüsünde yine bu hayalleri kur, git, ver elini kayınvalidenin evi, ver diğer elini annenin evi, eve dön ve okul ve iş ve alışveriş ve yemek ve ütü ve...
Ben nerdeyim?
Siz nerdesiniz?
Tek başına bir kadın kaldı mı geri?
Bizden anneliği, eşliği, ev kadınlığını çıkardığınızda geriye kalan BEN nerede?
O'nu üzmeyeyim, bunu kırmayayım derken işte o nokta, bir daha kimsenin rüyalarını süsleyemeyeceksiniz, kimsenin kalbini yerinden oynatamayacaksınız, bir kere daha dönülüp bakılmayacaksınız...
Sayın bok yoluna gider yolcuları, orta yaş krizine hoş geldiniz :)
Neden?
Her 21 günde bir adet görmüyor muyuz? Tamam. Kaç gün? 5...
Adet görmeden önce alıyor mu bir sinir, stres, hüzün, manyaklık, sepekleklik ortalığı? Alıyor. O kaç gün? Bir hafta ve bazen söylemeye utanıyorum ama on gün. (Evet o ha ama öyle, ne yapalım? Bir dinleyin bakalım kendinizi, öyle sakarlıkları aaa tansiyonum düştü, yorulmuşum olarak algılıyoruz ki şaşarsınız, bu hani ünlenmiş erkeklerin kadın milletini anlamak imkansızdır efsanesi de bu dönemlere gelen olaylardan derlenmiştir, merak etmeyin biz de o dönemlerde kendimize ifrit olmaktayız.)
Daha önce bu adet semptomlarını listelemiştim 25 ile 30 arası bir rakkamı bulmuştu ama yine de yazmak istedim, kadın kadına konuşmak tartışmak adına...Ben türümün son örneği miyim sorusunu sormak babında.
Mesela size de oluyor mu bu?
Bir gün diyorum ki,
"Bu sene tek başıma bir yere gitmek istiyorum, anne ya da eş olmak değil, öylesine kendim olmak..."
Sonra duraklıyorum...
"Ya, yalnızca kendim olmak dedim ama...Yok kendim kendime de olmak istemiyorum, başka bir kimliğe girip kalp çarpıntısı yaşamak istiyorum, tekrar aşık olmak, aşk duygusundan lokmalarımı yutamamak istiyorum..."
Duraklıyorum...
" Ama onu yaparsam, gulp!..." Tabi beni beğenenler de sıraya girmiş bekliyorlar o sırada ya da fantazilerimde tapınıyorlar falan :))) (Ya karışmayın hayal kuruyoruz şurada, hep erkeklere yok huri!)
Hemen çocuklarımın fotoğrafları, eşimin sırıtık en sevimli halleri geliyor aklıma...
Düşünüyorum sonra bir hüzün!
" Yok yapamam!"
" Anneme gitsem?"..." Aman!!!" diyor içimden bir ses "Ne heyecanlı!!" Benimle dalga geçiyor, hayatının tatilini annesinde geçirme planları kuran sevgili iki çocuk annesi ve eş, hihihiiiiiiii! Amma komiksin!
"Iyyyy geriye yine kayınvalidenin yolları taştan mı göründü ne?!"
Alıyor mu beni bir sinir...
Tatil geldi hop! buradan sekiz saatlik, kapıdan kapıya taşıtlarla beklemelerle, bavulları alıp sürüklemeler ve iki çocukla 13 saate varan bir yol. Anasının dingili bir uçak parası, bir de kollarını iki yana açıp da "Sana ne yemek yapim?!" diyen birinden ziyade " Oğlumun uykuya dinlenmeye ihtiyacı var, mümkünse çocuklarını da al çekil" diyen bir zihniyet.
Oradan çık haydaa koş! Türkiye! Oldu mu uçak parası katlamaca?! Peki orada seni neler bekliyor? Ağrılar, sızılar, dolmalar, aile dramaları, simit ve poğaça, sokakta oynayabilen çocuklar, kızının deli olduğu kediler...
Peki ben nerdeyim? Ben ne kadar sevildim? Ne derece tamir edildim? Ne kadar kendime gelebildim ya da dinlenebildim? E peki ben tatilde değil miyim?!!!!
Hep yorgun, hep bezgin, hep anne, herdaim evlat, hep kadın ve eş. Herkese görevler, herkesin beklentileri...
Film bir anlık kopacak ya da sahip olduğum herşey (yanlış anlaşılmasın onlar benim varlığımın sebepleri, alın terim, beni ben yapan, anne edenler, onları kaybetmeyeceğim) donacak, herkes olduğu yerde kalacak, zaman duracak...
Ve ben farklı bir mekana süzülerek geçeceğim, "an" ı yaşayacağım, üzerimde uçuşan bir kırmızı elbise, saçlarım upuzun ve tam istediğim bal rengi ama ha, kesinlikle bir gıdım yağ yok ve boyum daha uzun, balkon, rüzgar, içki ve kalp çarpıntısı...
Orta yaş bunalımını dibine kadar anlıyorum desem?
O, kafadan sakat olarak değerlendirdiğim, zamanında yaşlı ve çirkin, yaşına da hiç yakışmıyor ama aaaaa diye karaladığım tüm kadınlar var ya? Hah! İşte onların hepsi gulli gelin olmuş, sıraya girmiş şekilde karşımda durup; "Yaaa nasılmış gördün mü ananın örekesini?!" diyor şu anda. Hepsini alnından öpüp kucaklıyorum. Kader arkadaşlarım benim, canlarımmmm, yoldaşlarımmmm!!!
Bu içine ettiğimin döngüsünde yine bu hayalleri kur, git, ver elini kayınvalidenin evi, ver diğer elini annenin evi, eve dön ve okul ve iş ve alışveriş ve yemek ve ütü ve...
Ben nerdeyim?
Siz nerdesiniz?
Tek başına bir kadın kaldı mı geri?
Bizden anneliği, eşliği, ev kadınlığını çıkardığınızda geriye kalan BEN nerede?
O'nu üzmeyeyim, bunu kırmayayım derken işte o nokta, bir daha kimsenin rüyalarını süsleyemeyeceksiniz, kimsenin kalbini yerinden oynatamayacaksınız, bir kere daha dönülüp bakılmayacaksınız...
Sayın bok yoluna gider yolcuları, orta yaş krizine hoş geldiniz :)
6 yorum:
Seni teselli etmek icin cok anlamsiz bir cumle ama ayni gel-git leri , kesin karar vermeleri, gemileri yakmalari vs hepimiz yasiyoruz. Yani en azindan ben. Ama sonra gene aynen yazdigin gibi tipis tipis rutinleri yerine getirmeye devam ne yazik ki.. Icimde neler neler kayniyor bir bilsen.
Yalniz degilsin...
Sevgili Evinkedisi,
sana cocuklar biraz daha büyüyünce daha cok zamanin olacagini söylersem, sanirim simdilik ise yaramayacak.
Birde neden iki secenek? Anne ve kayinvalide bence iyi secenekler degiller ne dersin? Özelikle kayinvalidenin cümlesi cok kaba ve ciddiye alinacak gibi degil.
Ben arada bir haftalik yolculuklar yaptim, bizim cocuklar kücükken. New York, Edinburg,Berlin,Sydney, Belfast simdi aklima gelenler. Tipki gencken , ögrenciyken oldugu gibi. Yeni yerler, müzeler, tanisilacak yeni yol arkadaslari, epeydir görüsülmeyen arkadaslari ziyaretler vs.
Bu kisa sürede insan yeniden güc topluyor ve cocuklar babayla güzel zaman geciriyorlar.(bizde bir de yardima eden babysitter vardi)
hadi bir dena, tek basina kisa bir yolculuk yap, mümkünce kayinvalindende hayli uzak bir yere:)
Üzülme lütfen, bu dönemlerde hayatimiza ait ve ilerde degisiyorlar.
Selamlar
Sara
Sevgili Dilara Kontis;
Hiç anlamsız değil aslında duymak istediğim de bu, birilerinin yalnız değilsin bizler de aynı teknedeyiz demesi...Hayatı derin yaşayamayanları, yaşadıklarını isimlendiremeyenleri, hissettiklerini paylaşmayanlarla işim yok. Sağolasın yorumundan dolayı :)
Sara;
Sanırım o bir haftalık seyahatleri ben yaparsam eşimin de yapma hakkı doğar, eldeki tatiller sınırlı bir de bu o kadar tuhaf bir duygu ki aslında yapmak istediğimiz gerçek hayattaki anlık duygularla örtüşmüyor mesela çok güzel bir yere gittin ve çocukların ya da evde eşin tıkılı kalmış istiyorsun ki aa onlar da orada olsaydı o anda, evet zaman ve hormonlar zaten bizleri istediğimiz kıvama getirecek ne diyim :) Sevgiler...
yüzündeki çizgilerle saçındaki beyazlarla benim için eskisinden daha güzelsin diye bir şarkı var...yalan söylemiş kim yazdıysa:)her yaşın bir güzelliği varmış pehhh!!!70 yaşında hiç biryerin tutmuyor neresi güzelki..aynı duyguları paylaşıyoruz merak etme..ama hala da genciz bukadar karamsar olmana gerek yok şimdilik.mucuksss .ülkü
:)
ahhh ahhh
ara ara geliyorlar kaçasım geliyor ama bıdık o kadar küçük ve tatlı ki ve ben bir o kadar korkak belki de...
Ülkü, sanırım hayattaki hiçbir şey siyah ve beyaz değil, aynı konumun binbir değerlendirmesi, bir o kadar tanımlaması...O yazdığın şarkıda da doğruluk payı vardır muhakkak ve evet bir günm gelecek o senin dediğin yaşlarda diyeceğiz ki ahhh 40 lı yaşlarda ne salakmışız söylenerek ne büyük hata yapmışız.
Sevgili Love and Smile...Değil mi? İşte sevgiyle prangalanmak bu olsa gerek, bir küçük bir o kadar da şirin ki :)))
Yorumlar için teşekkürler :)
Yorum Gönder