Şu 40 yaşıma geldiğim dönemde anlıyorum ki hayatı 20'li dilimlere ayırmak lazım.
İlk 20 yılımız;
Bitirilmeye çalışılan okullar,
Yapılmaya uğraşılan ödevler,
Ne yesen de bedensel olarak inceliğini koruma,
Kendine odaklı bir yaşam,
İlk aşkları tatma,
Ne kadın ne genç kız olma duygusu,
Tecrübesizlik,
Gelecekte kendinin nerede olduğunu görememe,
İdeallerde, ne yapacağı konusunda tutarsızlık yaşama...
İkinci 20 yıllık dilime ise;
Evlilik,
Çocuklarının olması,
Artık nerede duracağını bilmek,
Kendine güven,
Kendini kadın olarak görmek ve hissetmek fakat
Zayıf kalmak için kesin çaba sarfetmek zorunda kalmak, Bedeni eskisi gibi ne yesem de bir şey olmuyor şeklinde dolduramamak ve hatta tam tersi Çok az miktarlarla ve muhakkak spor yaparak zayıf kalabilmek...
Eskiden yaşımdan küçük göstermenin dezavantajlı olduğunu düşünürdüm çünkü iş görüşmeleri dahil nereye gidersem gideyim, şikayetimi dile getireyim ciddiye alınmama durumu yaşardım.
Şimdi içimle dışımın paralel olduğunu görüyorum. Kırklı yaşın sanki elinde bir sihirli değnek var ve ruh bu yaşta cidden bir anda olgunlaşıyor. Artık çocuksu duygular, içinin kıpır kıpır olması gibi durumlar rafa kalkıyor, her laftan sözden alınan kırılan ama baş kaldıramayan ince ve nazik insanın yerine durduğu yeri bilen, pek de bu konuda kendini kabul ettirmek için üzülmeyen bir kadın geliyor.
Sanırım 60 lı yaş dilimine ulaşıldığında çocukların kendi yollarını çizdikleri ve bedenlerimizle düzgün kalmak adına daha fazla savaş verdiğimiz zamanlara gireceğiz. İstesek de artık hormonlardan ötürü kendimizi pek de seksi, kadınsı falan hissedemeyeceğiz, belki bunun dilimi ellidir bile bilemiyorum.
Fakat işin özünde bu dönemlerin herbirinin eleştirisel kısmını alıp geride kalan avantajları özleyip şikayet edeceğiz.
Altmışlı, yetmişli yaşlarına gelmiş bir kadının kendi kırklı yaşlarına baktığında neden o dönemin güzelliklerini göremediğini, ne kadar genç ve güzelmişim değerini bilememişim dediğini kaç kere duydunuz? Ya da yaşlılığa merdiven dayamış insanların "Ben kırk yaşına geldim artık!" dediğinizde güldüğünü...
Benim kendimde gördüğüm ne kadar okusak, ne denli doğruyu bilsek de hayatımızın hormonlarımız, kişiliğimiz ile şekillendiği...Mesela sinirden öldüğün zamanlarda bir bakıyorsun B vitamini seni sakinleştirivermiş, aldığın bir ilacın ağrını kesmesi gibi, bazı durumların tanımlanmasında insanoğlu anlamsız derecede karmaşık şeyler arıyor gibi geliyor bana bazen.
Kısa ve öz;
Kendine mi bakıyorsun o zaman hala beğenilmek istiyorsun.
Beğenilmek mi istiyorsun? Demek ki hala hormonların çalışıyor.
Ben hala hangisinin daha seksi olduğuna karar veremedim, ne istediğini bilen, zevk almayı öğrenmiş bir kadın mı yoksa cinsellik yaşarken bile kafasından binbir soru sual geçtiği için kendini veremeyen, özgüvensiz, sarsak, her söylenen lafta ampul gibi yanıp sönen kız mı?
Galiba ölene kadar bunları sorgulayıp duracağım...
İlk 20 yılımız;
Bitirilmeye çalışılan okullar,
Yapılmaya uğraşılan ödevler,
Ne yesen de bedensel olarak inceliğini koruma,
Kendine odaklı bir yaşam,
İlk aşkları tatma,
Ne kadın ne genç kız olma duygusu,
Tecrübesizlik,
Gelecekte kendinin nerede olduğunu görememe,
İdeallerde, ne yapacağı konusunda tutarsızlık yaşama...
İkinci 20 yıllık dilime ise;
Evlilik,
Çocuklarının olması,
Artık nerede duracağını bilmek,
Kendine güven,
Kendini kadın olarak görmek ve hissetmek fakat
Zayıf kalmak için kesin çaba sarfetmek zorunda kalmak, Bedeni eskisi gibi ne yesem de bir şey olmuyor şeklinde dolduramamak ve hatta tam tersi Çok az miktarlarla ve muhakkak spor yaparak zayıf kalabilmek...
Eskiden yaşımdan küçük göstermenin dezavantajlı olduğunu düşünürdüm çünkü iş görüşmeleri dahil nereye gidersem gideyim, şikayetimi dile getireyim ciddiye alınmama durumu yaşardım.
Şimdi içimle dışımın paralel olduğunu görüyorum. Kırklı yaşın sanki elinde bir sihirli değnek var ve ruh bu yaşta cidden bir anda olgunlaşıyor. Artık çocuksu duygular, içinin kıpır kıpır olması gibi durumlar rafa kalkıyor, her laftan sözden alınan kırılan ama baş kaldıramayan ince ve nazik insanın yerine durduğu yeri bilen, pek de bu konuda kendini kabul ettirmek için üzülmeyen bir kadın geliyor.
Sanırım 60 lı yaş dilimine ulaşıldığında çocukların kendi yollarını çizdikleri ve bedenlerimizle düzgün kalmak adına daha fazla savaş verdiğimiz zamanlara gireceğiz. İstesek de artık hormonlardan ötürü kendimizi pek de seksi, kadınsı falan hissedemeyeceğiz, belki bunun dilimi ellidir bile bilemiyorum.
Fakat işin özünde bu dönemlerin herbirinin eleştirisel kısmını alıp geride kalan avantajları özleyip şikayet edeceğiz.
Altmışlı, yetmişli yaşlarına gelmiş bir kadının kendi kırklı yaşlarına baktığında neden o dönemin güzelliklerini göremediğini, ne kadar genç ve güzelmişim değerini bilememişim dediğini kaç kere duydunuz? Ya da yaşlılığa merdiven dayamış insanların "Ben kırk yaşına geldim artık!" dediğinizde güldüğünü...
Benim kendimde gördüğüm ne kadar okusak, ne denli doğruyu bilsek de hayatımızın hormonlarımız, kişiliğimiz ile şekillendiği...Mesela sinirden öldüğün zamanlarda bir bakıyorsun B vitamini seni sakinleştirivermiş, aldığın bir ilacın ağrını kesmesi gibi, bazı durumların tanımlanmasında insanoğlu anlamsız derecede karmaşık şeyler arıyor gibi geliyor bana bazen.
Kısa ve öz;
Kendine mi bakıyorsun o zaman hala beğenilmek istiyorsun.
Beğenilmek mi istiyorsun? Demek ki hala hormonların çalışıyor.
Ben hala hangisinin daha seksi olduğuna karar veremedim, ne istediğini bilen, zevk almayı öğrenmiş bir kadın mı yoksa cinsellik yaşarken bile kafasından binbir soru sual geçtiği için kendini veremeyen, özgüvensiz, sarsak, her söylenen lafta ampul gibi yanıp sönen kız mı?
Galiba ölene kadar bunları sorgulayıp duracağım...
3 yorum:
buna ben yorum yapayım..Bence sexi seven, özgüvenli ,dişiliğini ortaya çıkartacak güzel giyinmesini bilen ama adi görünmeyen,hayat zevki devam eden ,yaptığı iş herneyse onda hala iyi olan ,beğenilen ama sadık ,kültürlü ,günceli takip eden bunlar yeterli:)))daha ne olsun diimi..illa 4-4lük vücut ölçüsü olması gerekmiyor bence..o içten gelen birşey özgüven ve dişilik ilk etapta yetiyor. sanırım böyle..bakalım bu yorum gidecekmi ülkü
Hımmmm, hala seksi ve dişi olarak nitelendirdiğim kadınlara bakıyorum benim için içlerinde kilolu bir tane bile yok! Ha bu demek değil ki kemikleri sayılsın ama sanırım erkekler için de geçerli olan tanımların ve fiziki durumların değişkenlik göstermesi, yeter ki senin tanımlamanla bedenin aynı kriterde olsun. Bu arada en fazla itildiğim insanlardandır "Ben kendimi böyle çok beğeniyorum!" diyen ama bidon gibi olan tipler, belki herşeyden önce çevresine ve kendine göre dürüst olabilen, kendini eleştirebilen kadın...Yani bana göre çekici diyeyim :)Yahu bakıyorum da bazı şeyler tanımlanamıyorda bazı adamlar vardır mesela çok yakışıklı falan değildir ama dediğin gibi duruş, ses tonu, kendine salakça olmayan güven...Bunlarda önemli tabi.
tabii bidon gibilerden bahsetmiyorum olması gereken kilonun3-5 kilo üstüne çıkınca güvenini kaybedenlerden bahsediyorum..O erkeklerde gördüğün duruş ses tonu erkeği çekici yapıyor yorumuna katılıyorum.Bence kadınlardad o var daha dişi gülümseyen pozitif bir kadını bidon gibi olmamak şatıyla bence erkekte çekici bulur..Geçenlerde internette bir test vardı çekici kadınlarla ilgili anket vardı oradaki seçeneklerde vücut ölçüleri gibi fiziksel özelliklerin yanında içten gülümseme seçeneği vardı serkan onu işaretledi ben fiziksel özelliğe göre işaretler sanmıştım yanılmışım:)))hemen gülme çalışmaları yapılacek:)))
Yorum Gönder