Arap Emirlikleri'nde yaşarken en severek tecrübe ettiğim durum dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla arkadaşlık edebilmek.
Birisiyle Çince ipad nasıl reaksiyon gösteriyor'u konuşurken, bir diğerinden Almanya'da bile yaşlı ama parasız isen hangi tür sosyal imkansızlıklarla karşılaşabileceğini dinleyebiliyorsun. Herkesin evde de otursa bir mesleği ve kendi hayat tecrübeleri var. Yemekler, kitaplar, filmler ve yaşananlar...Bitmeyen bir derya gibi ve bazen insanın yalnız cebi değil ruhunun beslenmesi lazım. Bu görüşmelerden elde ettiğim en büyük fayda yüzümde oluşan gülümseme, yüreğimdeki sıcaklık...
Bugün sabah bir tanesi Türkiye'den diğeri Almanya'dan ama iki Alman olarak tanımlayabileceğim konuklarım oldu. Beraber kadınlara dair ne varsa İngilizce olarak konuşup, birbirimizi tanımaya çalıştık. Kitaplardan bahsettik, ben upuzuuuun bir zaman sonra çizip anlatarak İngilizce gramerden dem vurdum azıcık, onlar akıllarında olan sorulardan sordular. Böyle geçti işte sabah, Türk kahvesi denemesi, atıştırmalıklar eşliğinde. Özlemişim...
Öğlendin okula gittiğimde ufaklığımın "Anne Ayşa bize gelebilir mi?" dediği Ayşa'yı okuldan çıkarken tanıma fırsatı bulmanın yanısıra, Arap menşeyli anne ile de tanışma ve telefon alışverişi imkanı da oldu.
Ayşa çıkışta minnak'ın kafasını okşarken, elele tutuşmuş çocukları seyretmek ayrı bir zevkti. Onların tertemiz dünyasına girmek, önyargılarından, renk, din, dil ayırımlarından uzak...
Ayşa'nın annesiyle bir gün evlerimizde görüşme ayarlayıp çocukları bir araya getirme kararı alacağız sanırım. Çocukların "Ben sizin eve gelmek istiyorum" unu "Konuşup karar vereceğiz." diye ertelemek oldukça zor olsa da ilk adımlardan bir diğeri daha atılmış oldu. Küçük kızımın ilk okuldan arkadaşı...Ayşa'nın annesinin iki tane kız çocuğu olduğunu duymak da iç rahatlatıcı oldu ne yalan söyleyeyim. Neden?
Çünkü yerel anlamda yetiştirilmiş erkek çocukları bende soru işareti yaratıyor. Ortam malum erkek baskın bir toplum olduğundan annelerin erkek çocukları üzerinde kurdukları disiplinin sıfıra yakın olması en fazla canımı sıkan konulardan biri. Belki sevmeden evlendiği eşinden bir sürü çocuk sahibi bile olmak insanın hayatını karartması için bir sebeptir ama para yaşanabilirliği daha çekilesi bir hale getirmekte. Orası da kuşkusuz...Ve bu kadınlar eski büyükannelerinin asla göremeyeceği bir lükse gark edilmişler. Bu durum bir anlamda kadına verilen bir değer olarak gözüküyor olsa da olay kadının kadına yaptığı manevi zulüme dönüşmüş. (Bu parası olan her ülkenin insanı için geçerli yalnızca Arap Emirlikleri tanımlaması değil)
Geçen otele gittiğimde sıklıkla karşılaştığım durumlardan mesela...Sayısı iki ile sınırlı annelerle gelen belki on adet çocuk. Korkunç bir disiplinsizlik, bağırma çağırma itişme ve kakışma arasında erkek çocukların orta yerde soyundurulup mayolarının giydirilmesi...Çocuklar kız ise asla açılmak saçılmak olasılığı yok orta yerde ama gösterilen çocukların minnacıktan erkeklikleri olursa işler bambaşka bir yolda. Ortalama yedi yaşlarında olup o kadar da minnacık olmayan bu çocukların erkekliklerini saklama gereği duymayan ve hatta gösteren, onurlanan, onurlandırılan erkeklerle, gizlenen kızlar/kadınlar...
Bu durum dediğim gibi yalnızca burası için değil, geçen Brezilya filmi seyrettim, erkekle kadın kadınların soyunma odasına giriyor, kadınlar bağırış çağırış kaçışıyorlar ve saklanıyorlar, kadın erkeklerin soyunma odasına girdiğinde pek bir hoşgeldin ile karşılaşıyor, kimsenin ne saklandığı var ne kaçıştığı...
Ve bunu yapan erkekler değil dikkatinizi çekerim, oğlunun erkekliği ile gurur duyan, saklama duygusu taşımayan anneler :(
Ya da toplu yerlerde arkalarının sürekli toplanmasına alışmış, çevrelerini savaş alanına çeviren günümüzün kölelik sistemini kanıksamış çocuklar...Öğretmenler, evlerinde kendilerine bakan kadınlar hep köle ya, paralarını bu yolla kazanan ama bir lokma değeri hak etmeyen insanlar...Bunu da yapanlar maalesef ki kadınlar :(
Toplum, zenginleştikçe ve para hayatı ele geçirdikçe insanlığını kaybediyor ne yazık ki, sokakta kendiyle denk olanı gördüğünde uyguladığı bir durum değil ama insanları sınıflara ayırmak, kendi çocuğunun işini ona yaptırtmak ve bir insana duyulması gereken saygıyı, "Ben seni paramla satın alırım!" şeklinde yerlere sermek bahsettiğim. Yoksa trafikte çokça saygısızlığa rastlamak olası...
Velhasıl derler ya çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Bence ne kadar ülkede, ne kadar farklı insanla iletişim kurup yaşarsanız görüyorsunuz ki gidilen ve deneyimlenen her yer için hayatın her yönü olduğu gibi artılar ve eksiler var.
Her ülkede sevip içinize sokacağınız insanlar ama bir o kadar aman benden öteye dedikleriniz de...
Siyah ve beyaz diye bir şey yok, hepsi iç içe.
Birisiyle Çince ipad nasıl reaksiyon gösteriyor'u konuşurken, bir diğerinden Almanya'da bile yaşlı ama parasız isen hangi tür sosyal imkansızlıklarla karşılaşabileceğini dinleyebiliyorsun. Herkesin evde de otursa bir mesleği ve kendi hayat tecrübeleri var. Yemekler, kitaplar, filmler ve yaşananlar...Bitmeyen bir derya gibi ve bazen insanın yalnız cebi değil ruhunun beslenmesi lazım. Bu görüşmelerden elde ettiğim en büyük fayda yüzümde oluşan gülümseme, yüreğimdeki sıcaklık...
Bugün sabah bir tanesi Türkiye'den diğeri Almanya'dan ama iki Alman olarak tanımlayabileceğim konuklarım oldu. Beraber kadınlara dair ne varsa İngilizce olarak konuşup, birbirimizi tanımaya çalıştık. Kitaplardan bahsettik, ben upuzuuuun bir zaman sonra çizip anlatarak İngilizce gramerden dem vurdum azıcık, onlar akıllarında olan sorulardan sordular. Böyle geçti işte sabah, Türk kahvesi denemesi, atıştırmalıklar eşliğinde. Özlemişim...
Öğlendin okula gittiğimde ufaklığımın "Anne Ayşa bize gelebilir mi?" dediği Ayşa'yı okuldan çıkarken tanıma fırsatı bulmanın yanısıra, Arap menşeyli anne ile de tanışma ve telefon alışverişi imkanı da oldu.
Ayşa çıkışta minnak'ın kafasını okşarken, elele tutuşmuş çocukları seyretmek ayrı bir zevkti. Onların tertemiz dünyasına girmek, önyargılarından, renk, din, dil ayırımlarından uzak...
Ayşa'nın annesiyle bir gün evlerimizde görüşme ayarlayıp çocukları bir araya getirme kararı alacağız sanırım. Çocukların "Ben sizin eve gelmek istiyorum" unu "Konuşup karar vereceğiz." diye ertelemek oldukça zor olsa da ilk adımlardan bir diğeri daha atılmış oldu. Küçük kızımın ilk okuldan arkadaşı...Ayşa'nın annesinin iki tane kız çocuğu olduğunu duymak da iç rahatlatıcı oldu ne yalan söyleyeyim. Neden?
Çünkü yerel anlamda yetiştirilmiş erkek çocukları bende soru işareti yaratıyor. Ortam malum erkek baskın bir toplum olduğundan annelerin erkek çocukları üzerinde kurdukları disiplinin sıfıra yakın olması en fazla canımı sıkan konulardan biri. Belki sevmeden evlendiği eşinden bir sürü çocuk sahibi bile olmak insanın hayatını karartması için bir sebeptir ama para yaşanabilirliği daha çekilesi bir hale getirmekte. Orası da kuşkusuz...Ve bu kadınlar eski büyükannelerinin asla göremeyeceği bir lükse gark edilmişler. Bu durum bir anlamda kadına verilen bir değer olarak gözüküyor olsa da olay kadının kadına yaptığı manevi zulüme dönüşmüş. (Bu parası olan her ülkenin insanı için geçerli yalnızca Arap Emirlikleri tanımlaması değil)
Geçen otele gittiğimde sıklıkla karşılaştığım durumlardan mesela...Sayısı iki ile sınırlı annelerle gelen belki on adet çocuk. Korkunç bir disiplinsizlik, bağırma çağırma itişme ve kakışma arasında erkek çocukların orta yerde soyundurulup mayolarının giydirilmesi...Çocuklar kız ise asla açılmak saçılmak olasılığı yok orta yerde ama gösterilen çocukların minnacıktan erkeklikleri olursa işler bambaşka bir yolda. Ortalama yedi yaşlarında olup o kadar da minnacık olmayan bu çocukların erkekliklerini saklama gereği duymayan ve hatta gösteren, onurlanan, onurlandırılan erkeklerle, gizlenen kızlar/kadınlar...
Bu durum dediğim gibi yalnızca burası için değil, geçen Brezilya filmi seyrettim, erkekle kadın kadınların soyunma odasına giriyor, kadınlar bağırış çağırış kaçışıyorlar ve saklanıyorlar, kadın erkeklerin soyunma odasına girdiğinde pek bir hoşgeldin ile karşılaşıyor, kimsenin ne saklandığı var ne kaçıştığı...
Ve bunu yapan erkekler değil dikkatinizi çekerim, oğlunun erkekliği ile gurur duyan, saklama duygusu taşımayan anneler :(
Ya da toplu yerlerde arkalarının sürekli toplanmasına alışmış, çevrelerini savaş alanına çeviren günümüzün kölelik sistemini kanıksamış çocuklar...Öğretmenler, evlerinde kendilerine bakan kadınlar hep köle ya, paralarını bu yolla kazanan ama bir lokma değeri hak etmeyen insanlar...Bunu da yapanlar maalesef ki kadınlar :(
Toplum, zenginleştikçe ve para hayatı ele geçirdikçe insanlığını kaybediyor ne yazık ki, sokakta kendiyle denk olanı gördüğünde uyguladığı bir durum değil ama insanları sınıflara ayırmak, kendi çocuğunun işini ona yaptırtmak ve bir insana duyulması gereken saygıyı, "Ben seni paramla satın alırım!" şeklinde yerlere sermek bahsettiğim. Yoksa trafikte çokça saygısızlığa rastlamak olası...
Velhasıl derler ya çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Bence ne kadar ülkede, ne kadar farklı insanla iletişim kurup yaşarsanız görüyorsunuz ki gidilen ve deneyimlenen her yer için hayatın her yönü olduğu gibi artılar ve eksiler var.
Her ülkede sevip içinize sokacağınız insanlar ama bir o kadar aman benden öteye dedikleriniz de...
Siyah ve beyaz diye bir şey yok, hepsi iç içe.
3 yorum:
Derin tartisma konulari icerebilecek bir yazi olmus Pisicigim :)
Karma bir dunya cok guzel. Ama iclerinde kin olmadigi surece. Biz Filistinliler hakkinda ah vah ederken mesela, UK'den orali bir arkadasim, Osmanli'dan dem vurup kinayeli konusabiliyor :((( Ya da Cambridge tarihi kursuna gittigimde bir Ingiliz kalkip bana Hacli ordusunun gectigi Turkiye mi diyebiliyor! Yuzyillar oncesi neden bu kadar beyinlerine kazinmis bilmiyorum. Ama bugunde ben oldugum icin yaklasamayinca bu insanlar ve hala tarihin izleri yer etmisse iclerine, beni kisi olarak atalarla yargiliyorlarsa o kadar pozitif dusuncelerim olamayabiliyor! Ama onlar hakkinda, yeni dostluklar icin gecerli degil...
Biz derken kimi kastediyoruz bence bu soruyu sormamız lazım, maalesef biz diye bir şey olamıyor herkes kendinden, kendi düşünce ve davranışlarından sorumlu. Ben kendim nasıl insanları dinlerine, renklerine ve milliyetlerine göre ayırmıyorsam, bundan pozitif besleniyorsam karşıma gelenden de onu beklerim.
Belki ben şanslıydım ama bu farklı kültürlülük meselesini yaklaşık 18 yıldır yaşıyorum ve ne kinayeli konuşanına, ne terslenenine rastladım. Karşıma çıkan insanların hepsi farklı kültürlerden pırıl pırıl bakan, konuşan, ilgi gösteren kişilerdi.
Tarihe gelince...Türklerin topraklarından geçtikleri de, Osmanlı'nın onların toprağına girdiği de olmuştur, tarihte olanlarla birbirimizi günümüzde hala eski değerlerle yargılama yolunu seçmek de gelişmemiş bir beyinin kendini göstermesinden başka bir şey değildir. O köprülerin altından çooook sular aktı ve akmış olması da gerekir.
Gel de anlat iste!
Sadece tanisma kismi, kadin soruyor, adin ne? Dilek! Hangi ulkedensin(Ingiliz adi degil zira) Turkiye. Haclilarin topraklarindan gectigi Turkiye mi?
Bunda benim kim oldugum, dusuncem, su bu hicbiri... Sadece adim, ulke adi ve yorum!
Yorum Gönder